PCR Arjantin'den ABD'nin Venezuela'ya yönelik askeri tehdidine tepki

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele bahanesiyle Karayip kıyıları açıklarına savaş gemisi göndermesi ve Venezuela'ya askeri tehditte bulunmasına tepki gösteren PCR Arjantin, "Dünyayı kontrol etmek için yürütülen emperyalist mücadelenin bir parçası olarak, Amerikan emperyalizminin bu yeni saldırısını ve bölgemize yönelik artan tehdidi reddediyoruz" dedi.
Devrimci Komünist Parti (PCR) Arjantin, ABD'nin Venezuela'ya yönelik askeri tehdidine ilişkin açıklama yaptı. "Nükleer denizaltılar, füzeler ve deniz piyadeleriyle uyuşturucu kaçakçılığıyla mı mücadele edilir" sorusunun yöneltildiği açıklamada, "Kuşkusuz, bu, egemen devletlerin ve ezilen halkların özerkliğine karşı askeri müdahaleyi meşrulaştırmak için üretilen bahanelerden başka bir şey değildir. Benzer bir durum, 1989'da uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlanan Manuel Antonio Noriega'yı yakalamak amacıyla Panama'ya yapılan askeri müdahale, 2003'te Irak'ın işgalini haklı çıkarmak için kimyasal silahların varlığını bahane gösteren devasa propaganda veya 2019'daki Bolivya darbesine yapılan destek için de geçerli olmuştur; her seferinde de aynı argümanla, yani uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele bahanesiyle müdahale edildi" ifadeleri yer aldı.
'BU PLANLAR AŞIRI SAĞCI ÜLKE İÇİ BİR AKIMA DAYANIYOR'
"Yanki emperyalizminin bu planları, María Corina Machado'nun liderliğindeki aşırı sağcı ülke içi bir akıma dayanıyor" denilen açıklamada, bu akımın Venezuela'daki ekonomik kriz ve baskıcı rejime karşı artan halk tepkilerinden beslendiğini ve doğrudan bir yabancı müdahale ile Maduro hükümetine son verme planını açıkça savunduğu belirtildi. Açıklama, şöyle devam etti: "PCR olarak, Venezuela halkının ve ulusunun, yabancı güçlerin müdahalesi olmaksızın kendi kaderini tayin etme hakkını savunuyoruz. Yanki emperyalizminin bölgemizi hakimiyeti altına alma saldırısının bu yeni tırmanışını şiddetle kınıyoruz. Venezuela hükümeti, 4.5 milyon Bolivarcı milisi harekete geçmeye çağırdı: 'Öne çıkmak isteyen tüm milisler, yedek askerler ve vatandaşlar' kamu meydanlarında, kışlalarda ve Bolivarcı Ulusal Silahlı Kuvvetler (FANB) karargahlarında toplanacak.
'YANKİ EMPERYALİZMİNİN ARKA BAHÇESİ OLARAK GÖRDÜĞÜ BÖLGEDEKİ OPERASYON'
"Mart ayında, ABD ordusu Kuzey Komutanlığı'nın (Northcom) görevini desteklemek amacıyla ABD-Meksika sınırına yakın bölgelere destroyerler göndermişti. Yeni operasyon ise, Güney Komutanlığı (Southcom) emri altında gerçekleştirilecektir. Trump yönetimi o dönemde, Pentagon'un önceliğinin ABD'yi 'savunmak' olduğunu, bunun için 'sınırları kapatmak, istilaları önlemek ve yasadışı kitlesel göçü engellemek' gibi tedbirlerin alınacağını duyurmuştu. Ayrıca, Panama Kanalının kontrolünü 'güvence altına almak' için 'askeri seçenekler' de gündeme gelmişti. Yanki emperyalizminin 'arka bahçesi' olarak gördüğü bölgedeki bu operasyon, müdahaleci politikasının bir başka tırmanışını simgeliyor. Bu politika, darbeci Bolsonaro'yu kınayan Brezilya'yı cezalandırıyor, artan iç muhalefet karşısında Milei'yi desteklemek için Arjantin'e sağcı Lamelas'ı büyükelçi olarak atıyor ve şimdi de Venezuela'nın ve tüm Latin Amerika ile Karayipler halklarının egemenliğini tehdit ediyor. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Venezuela yakınlarındaki ABD askeri konuşlandırmasına karşı çıkarak, 'müdahaleci politikayı' reddetti ve egemenliği savunma ile anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü savunmaya devam etti. Kolombiya'da Gustavo Petro, Latin Amerika'daki ABD müdahalesine karşı çıktı: 'Kolombiya ve Venezuela aynı halk, aynı bayrak, aynı tarihtir. Kardeş ülkelerin onayı olmayan herhangi bir askeri operasyon, Latin Amerika ve Karayipler'e yönelik bir saldırıdır' dedi. Aynı şekilde, Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce, Latin Amerika halklarının, bölgeyi tehdit eden faşizme karşı direnmek ve onu yenmek için hazırlıklı olmaları gerektiğini belirtti.
'ALBA ABD'NİN ASKERİ KONUŞLANDIRILMASINI KINADI'
"Amerikan Halkları Bolivarcı İttifakı'nı (ALBA) oluşturan 10 ülke de 'Karayipler sularında ABD'nin askeri konuşlandırılmasını' kınayarak, 'sahte bahanelerle askeri güç konuşlandırmanın' 'Latin Amerika ve Karayipler devletlerinin anayasal düzenine aykırı, yasadışı ve müdahaleci politikalar dayatma niyetinin açık bir göstergesi' olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, her iki tarafa da 'barışçıl yollarla' anlaşmazlıklarını çözme ve askeri tırmanıştan kaçınma çağrısında bulundu. Çin ve Rusya gibi emperyalist güçler, Washington'un baskılarına karşı Venezuela hükümetine desteklerini yinelediler. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti'ne ekonomik ambargo ve yaptırımlar uygulayarak müdahaleci politikalar izlemeye devam ediyorlar. ABD'nin dış politikasına tabi olan Milei hükümeti ise bu müdahaleci politikalara ortak olmaktadır.
'VENEZUELA HALKININ KENDİ KADERİNİ TAYİN ETME HAKKINI SAVUNUYORUZ'
"PCR olarak, Venezuela halkının ve ulusunun, yabancı güçlerin herhangi bir müdahalesi olmadan kendi kaderini tayin etme hakkını savunuyoruz. ABD emperyalizminin bölgemizi ele geçirme saldırısındaki bu yeni tırmanışı kınıyoruz. Dünyayı kontrol etmek için yürütülen emperyalist mücadelenin bir parçası olarak, Amerikan emperyalizminin bu yeni saldırısını ve bölgemize yönelik artan tehdidi reddediyoruz. Aynı şekilde, ezilen halkların ve ülkelerin vazgeçilmez kendi kaderini tayin hakkını savunmaya devam ediyoruz."
NE OLMUŞTU?
ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela'daki rejimin bir "narko-devlete" dönüştüğünü söyleyerek uyuşturucu kartelleri ile mücadele bahanesiyle Venezuela'nın Karayip kıyıları açıklarına savaş gemilerini gönderdi.
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ise ABD'nin uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele bahanesiyle Karayipler'e savaş gemileri göndermesini "son 100 yılın en büyük tehdidi" olarak nitelendirdi, olası bir saldırıya "silahlarla direneceklerini" açıkladı.
Foto: Güney Amerika açıklarında yer alan Amerikan USS Lake Erie kruvazörü.