Patronlar istedi, iktidar harekete geçti: Eğitim süresi kısaltılıyor

MEB ve YÖK, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda ortaöğretim ve yükseköğretim süresinin kısaltılması için harekete geçti. Eğitim Sen İstanbul 6 No'lu Şube Başkanı Burak Çetiner, "Buradaki niyet 'üniversitede ya da lisede zaman kaybetmesin artık öğrenciler, erkenden işgücüne katılsın ki biz onlardan daha uzun süre artı değer sömürü, kar elde edebilelim' gibi bir mantığın ürünü" ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması için hazırlanan raporun tamamlandığını ve ilk kabine toplantısında bununla ilgili bir sunum yapacaklarını ifade etti. Aynı günlerde Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) da lisans eğitimini üç yıla düşürmeye hazırlandığı gündeme geldi.
Bu gelişmeler, 12 yıllık zorunlu eğitime ilişkin tartışmaları yeniden hararetlendirdi.
MÜSİAD GENEL BAŞKANI TALEP ETMİŞTİ
Haziran ayında MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir, 12 yıllık kesintisiz eğitim sistemini "çok yanlış bir uygulama. Ülkeye herhangi bir faydası yok" diyerek hedef almış, rejimden daha fazla çocuk işçi istemişti. "Gençlerin iş gücüne daha erken katılması gerektiğini" savunan Özdemir, "Eğitim zorunluluğu esnetilmeli, öğrenciler pratik becerilerle piyasaya daha hızlı adapte olmalılar" ifadelerini kullanmıştı.
KALKINMA PLANI, OVP VE UİS, REJİMİN EĞİTİM POLİTİKALARININ DA ÖZETİ OLDU
12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve Ulusal İstihdam Stratejisi de, rejimin nüfus, eğitim ve aile politikalarının sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlandığını ortaya koyuyor. Her üç belgede de "mesleki eğitim" politikalarının sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda derinleştirilmesi, bu alanda özel sektörle işbirliğinin artırılması, üniversitelerde öğrencilerin rejimin özellikle öncelikli gördüğü savunma, teknoloji, enerji gibi alanlarda istihdama teşviki için çok sayıda proje ve protokol öngörülüyor.
TÜRKİYE'DE EN AZ 3 İLA 4 MİLYON ÇOCUK İŞÇİ VAR
TÜİK verilerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma sıklığı her geçen yıl yükselirken 2024 yılında yüzde 24,9'a ulaştı. Ancak buna MESEM'li öğrenciler ve kayıt dışı çalışan çocuklar dahil değil. Mesleki Eğitim Merkezleri'nde (MESEM) 505 bin çocuk işçi çalışıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi'ne göre bu çocuklar da eklendiğinde Türkiye'de en az 3 ila 4 milyon çocuk işçi var.
15 MESEM'Lİ İŞ CİNAYETLERİNDE KATLEDİLDİ
İSİG Meclisi'nin verilerine göre 2024/2025 eğitim öğretim yılında en az 72 çocuk iş cinayetlerinde katledildi. 18-15 yaş aralığındaki 2 bin 664 genç işçi ise son 12 yılda çalışırken katledildi. MESEM'lerde katledilen çocukların sayısı ise bildiğimiz kadarıyla 15'e ulaştı.
15-24 YAŞINDA NEET ORANI YÜZDE 22,9
TÜİK verilerine göre çalışan çocukların yüzde 38'i okula ya hiç devam etmiyor, ya da düzensiz eğitim alıyor. 14-17 yaş aralığında çalışan çocukların okulu erken bırakma oranı, çalışmayan çocuklara göre 3 kat daha fazla. 15-24 yaş arasında ne eğitimde ne de istihdamda olan (NEET) gençlerin oranı ise yüzde 22,9.
EN AZ 300 BİN ÜNİVERSİTELİ OKULU TERK ETTİ
Veli-Der'e göre, 2023 yılında devamsızlık oranı meslek liselerinde yüzde 46,6, imam hatip liselerinde yüzde 29,3 oldu. 6 yaşındaki her 10 çocuktan en az 1'i, 17 yaşındaki her 7 çocuktan 1'i eğitim dışında. 2024 yılında en az 300 bin üniversite öğrencisi okulu terk etti.
ÇETİNER: EĞİTİM POLİTİKALARININ GELDİĞİ SON NOKTANIN İTİRAFI
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şubesi Başkanı Burak Çetiner, 12 yıllık zorunlu eğitim ve 4 yıllık lisans eğitiminin kısaltılması tartışmalarının AKP'nin eğitim sistemini ve yükseköğretimi getirdiği son noktanın itirafı olduğunu söyledi.
"AKP'nin eğitim politikaları, yükseköğretim alanında özelleştirmeler, kayyum rektörlerle üniversiteleri yönetmesi sonucunda bir niteliksizlik ortaya çıktı. Üniversiteler öğrenciler için bir zaman kaybına, sertifika programına dönüştürülmeye çalışılıyor. Asıl amaçları da sermayenin işine yarayacak işgücünü bir an önce piyasaya sürerek, eğitimin niteliğini, üniversite hayatının kendisini önemsizleştirdiği bir dönemdeyiz" diyen Çetiner, bugünkü tartışmaların bunun bir izdüşümü olduğunu kaydetti.
"Özelleştirmelerin ve yükseköğretimi niteliksizleştirmenin de itirafı aslında bu politikalar. Lisans öğrenimi 3 yıla düşürme tartışmasının arkasında üniversite mezunlarını bir an önce sermayenin lehine ucuz işgücü haline getirmek var. Bu da aslında ne yazık ki iyi senaryo. Bir de bunun üniversite mezunu işsizler ordusu boyutu var" diyen Çetiner, bu uygulamanın yurtdışında da benzerleri olduğu argümanıyla meşrulaştırılmaya çalışılabileceğine işaret etti.
'ÇOCUKLAR VE GENÇLERİN BİR AN ÖNCE İŞGÜCÜNE KATILMASI AMAÇLANIYOR'
Milli Eğitim Bakanlığı'nın 12 yıllık zorunlu eğitimi kısaltmasının da aynı bakış açısının ürünü olduğunu vurgulayan Çetiner, "Bu yeni de değil aslında. Zorunlu eğitimin kaldırılması belki önceden konuşulmuyordu ama şu an zaten hayatımızda MESEM'ler var. Lise öğrencilerinin de staj sömürüsü altında MESEM'lerde daha da ucuz işgücü olarak, asgari ücretin de altında bir ücretle sömürüye açılmaları var. Bunun da aynı mantığın ürünü olduğunu düşünüyoruz" dedi.
Çetiner, "'Bir an önce genç nüfusu istihdama katalım.' Bu böyle anlatılınca iyi bir şeymiş gibi algılanıyor ama buradaki niyet üniversitede ya da lisede zaman kaybetmesin artık öğrenciler, erkenden işgücüne katılsın ki biz onlardan daha uzun süre artı değer sömürü, kar elde edebilelim gibi bir mantığın ürünü" ifadelerini kullandı.
Yükseköğretimde özelleştirmelerle bir sürü vakıf üniversitesi açılarak özel şirket mantığında işletildiğine dikkat çeken Çetiner, kontenjanların da sürekli buraya yönlendirildiğini kaydetti. Çetiner, ortaöğretim bağlamında da bu uygulamaların aynı zihniyetin devamı olduğunu belirtti.
'DAHA BÜTÜNLÜKLÜ BİR ÖRGÜTLENME GEREKİYOR'
Eğitim Sen olarak sadece kamu emekçilerinin, öğretmenlerin haklarını değil, nitelikli eğitimi, öğrencilerin eğitim, barınma, beslenme gibi temel haklarını da savunduklarının altını çizen Çetiner, "Bunun tek bileşeni biz değiliz. Burada daha bütünlüklü bir örgütlenme gerekiyor" dedi.
Üniversitelerde de öğrenci hareketiyle birlikte saf tutulması gerektiğine işaret eden Çetiner, "Yükseköğrenime dair pek çok saldırı var, kayyum rektörlerden tutalım da son olarak Yıldız Teknik Üniversitesi'nde kulüplerin kapatılmasına kadar. Bunu birleşik bir mücadele olarak görmek lazım" vurgusu yaptı. Eğitim alanının sadece kendilerini değil, çok sayıda sendikayı ilgilendirdiğini belirten Çetiner, "Diğer sendikaları da bu konuda duyarlı olmaya ve birleşik mücadeleye davet ediyoruz" dedi.