Paris'teki konferansta kuyu tipi hapishanelere karşı mücadeleye dikkat çekildi
Politik Tutsaklarla Uluslararası Dayanışma Konferansında düzenlenen "Hapishanelerde mücadele araç ve biçimleri, deneyimleri" panelinde kuyu tipi hapishaneler karşı mücadelenin önemine dikkat çekildi.
Tutsakların Sesi Platformunun Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlediği Politik Tutsaklarla Uluslararası Dayanışma Konferansının ilk gününün ikinci oturumunda, "Hapishanelerde mücadele araç ve biçimleri, deneyimleri" ele alındı. Bu bölümde, Filistin, Meksika, Türkiye ve Kürdistan'dan konuşmacılar söz aldı.
'7 EKİM'DEN SONRA TUTSAK SAYISI 20 BİNİ AŞMIŞTI'
İlk konuşmayı yapan Avrupa Filistinli Tutsaklar Derneği Başkanı Hamdan Aldamiri, 1967'den 2024 yılı sonuna kadar İsrail zindanlarında tutulan siyasi tutsakların sayısının bir milyon 100 bin olduğunu hatırlattı, "Bu bütün bir halkı ilgilendiriyor. Her aileden kesin olarak bir kişi hapse girmiş anlamına geliyor" dedi. 7 Ekim 2023 öncesinde 5 bin 200 Filistinlinin tutsak olduğunu hatırlatan Aldamiri, "İsrail'de 23 hapishane var. Şu anda 20 binden fazla Filistinli İsrail hapishanelerinde tutuluyor. Bunlar bildiğimiz kişiler. Ancak tutuklanan ama bilmediğimiz kişiler de var. Aralarında çocuk, kadın ve hasta tutsaklar da var. Halkın bütün kesimlerinden tutsak var" diye konuştu.

Askeri hapishanede tutulan Filistinlilere hiçbir hak tanınmadığını belirten Aldamiri, "Sürekli elleri, kolları bağlı. Sürekli gözleniyorlar ve katlediliyorlar" dedi. Filistinli tutsakların direnişlerinden örnekler veren Hamdan Aldamiri, şunları söyledi: "İdari tutuklama düzenlemesi var. Bu bir gözaltı. En az 6 ay bir hapishanede en az 6 ay tutuluyorsunuz. Bu her zaman uzatılıyor. Mahkemeye çıkartılıncaya kadar yıllar geçiyor. Her bir hak mücadele ile kazanılmıştır. En çok yapılan direniş biçimi; grevlerdir. Bunlar çeşitli haklar içindi. Örneğin televizyondan haber izleme, ya da üniversite okuyabilme hakkı gibi. Bunların hepsi mücadele ile kazanıldı."
'SİYONİST PROJE GAZZE'DE BAŞARISIZLIĞA UĞRATILMIŞTIR'
Avrupa Filistinli Tutsaklar Derneği Başkanı Hamdan Aldamiri, Filistin'in sömürgeciliğe karşı bir sembol haline geldiğini belirtti, "Filistin, sadece Filistinlilerin mücadelesi değildir, dünyanın direniş sembolü haline geldi. Hepinizi Filistin halkıyla mücadeleye çağırıyorum. Filistin'de mücadele bitmedi. Siyonist proje, Gazze'de başarısızlığa uğratılmıştır. Filistin halkı özgürlüğüne kavuşacaktır."
'HAPİSHANELERDE DÜŞMAN HUKUKU UYGULANMAKTADIR'
Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Komitesinden Süleyman Gürcan, Türkiye hapishanelerindeki uygulamaları "düşman hukuku" olarak tanımladı, "Türkiye'de hapishaneler sadece cezalandırma alanı değil, muhalefeti bastırma alanı olmuştur" dedi. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da artan baskılara dikkat çeken Gürcan, 1 Kasım 2024 tarihiyle toplam 406 hapishane bulduğunu, bu hapishanelerinin kapasitesinin 300 bin olduğunu hatırlattı, "Haziran ayı itibariyle 416 bin 927 kişi hapishanede tutuluyor" dedi. Tutuklu ve hükümlülere dair verileri paylaşan Gürcan, tespit edilen hasta tutsak sayısının bin 412 olduğunu belirtti, "Hasta tutsaklar, tedaviye erişemiyor. Raporlarla tahliye edilmeleri engelleniyor" ifadelerini kullandı. Kuyu tipi hapishanelerin politik tutsaklar üzerindeki tecridi daha da ağırlaştırdığını belirten Gürcan, "iyi halli olmadıkları" gerekçesiyle politik tutsakların tahliyesinin engellendiğini vurguladı. "Tecrit, fiziksel bir durul olmaktan öte, politik kimliğin ve toplumsal dayanışmanın yok edilmesini amaçlayan ideolojik bir saldırıdır" diyen Gürcan, kuyu tipi hapishanelere karşı süren direnişe dikkat çekerek, "kuyu tipi hapishanelerin kapatılması" gerektiğini kaydetti.
'DEVRİMCİ TUTSAKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İSTİYORUZ'
Meksika'dan Devrimci ve Siyasi Tutsaklarla Uluslararası Dayanışma Koordinasyonundan Pamela Sanchez, tutsaklarla dayanışmanın büyütülmesinin acil bir ihtiyaç olduğuna dikkat çekti, "Çünkü, emperyalizmin saldırıları artıyor. ABD, 3. dünya savaşına hazırlanıyor" dedi. Halkların mücadelesinin, örgütlenmesinin kriminalize edildiğini, daha çok kişinin tutuklandığını belirten Sanchez, "Devrimci tutsakların özgürlüğünü savunuyoruz, mücadele ediyoruz. Onlar, halkların ve işçi sınıfının mücadelesinin tarihselliğini temsil ediyor" diye konuştu. Pamela Sanchez şunları söyledi: "Toprakları için mücadele eden yerliler, köylü liderleri, eski gerillalar gibi çok sayıda kişi hapsediliyor. Peru'da devrimci tutsaklara ömür boyu hapis cezası verilmek isteniyor."
Venezuela'ya yönelik ABD'nin tehditlerine dikkat çeken Sanchez, "ABD'nin uyuşturucu iddiasına inanmıyoruz. Kimse inanmıyor. Demokratik bir yönetimi bitirmek istiyorlar. Zengin kaynaklara el koymak istiyorlar. ABD bir soykırım planı uygulamaktadır" dedi. Avrupa'da yükselen faşizmi ve dünya savaşı hazırlıklarını hatırlatan Sanchez, "Avrupa'daki antiterör yasalarını, savaş hazırlıklarını reddediyoruz. Tüm siyasi tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz. Peru'da uzun yıllar tecritte tutulan Abimael Guzmán'ın katledildiğinin de resmen tanınmasını istiyoruz" diye konuştu.
'HAPİSHANELER SİYASİ MÜCADELENİN ÖNEMLİ BİR CEPHESİDİR'
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK ayesi Uğur Ok, 25 yıl önce 19-22 Aralık katliamında ölümsüzleşen devrimcileri andı. Hapishanelerin her zaman siyasi mücadelenin önemli bir cephesi olduğuna dikkat çekti, "Siyasi tutsaklar da bu bilinçle mücadele yürüttüler" dedi. Hapishanelerdeki direniş biçimlerini anlatan Ok, "Hapishanelerde bir direniş geleneği örgütlendi. Ayrıca üreterek de bir gelenek oluşturuyor, üreterek de direniyorlar. Kolektif bir yaşam örgütlüyorlar. Hapishaneler devrimci kadro yetiştiren okullar oldu" ifadelerini kullandı.
19-22 Aralık Hapishane Katliamının hapishaneler tarihi bakımından bir milat olduğunu, F tipi hapishane sistemine geçişin gerçekleştirildiğini hatırlatan Ok, şunları söyledi: "Devlet, F tiplerinde istediği sonucu alamadı. Devrimciler, F tiplerinde de üretmeye, devrimci yaşamaya devam etti. Devrimciler F tiplerinden çıktıklarında mücadeleye kaldıkları yerden devam etti. Bunun üzerine bu kez kuyu tipi hapishanelere geçildi."
Kuyu tipi hapishanelerin özelliklerini anlatan Ok, "Bu hapishanelerle, örgütlü bir devrimciliğin üretilmesi engellenmek isteniyor. Çünkü günün neredeyse 24 saatini tek başına geçiriyorsunuz. Ancak devrimciler elbette bu koşullarda da devrimciliği üretebiliyor. Örneğin Abdullah Öcalan yıllardır tek başına tutuluyor. Ancak, buradaki hedef önemli. Komün yaşam hedefleniyor. Bu hapishanelerde itirafçılaştırmanın, onursuzlaştırmanın da koşulları yaratılmak isteniyor. Örgütlü mücadele geleneği, hapishanelerdeki direniş geleneği tasfiye edilmek isteniyor."
KUYU TİPLERİ KAPATILSIN İNİSİYATİFİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
ESP MYK üyesi Ok, kuyu tipi hapishanelere karşı süren direnişleri hatırlattı, "Uzun süredir açlık grevi yapan tutsaklar var. Halk Cepheli tutsaklar açlık grevinde, ölüm orucunda. Fergil Fırat ve Celal Punar açlık grevine başladı. Kapı dövme, slogan atma, tel örgüleri sökme gibi eylemler var. Dayanışmayı örgütlüyorlar" dedi. Kuyu tipi hapishanelere karşı mücadeleyi dışarıda da örgütlemek gerektiğini belirten Ok, "Ortak bir mücadele cephesi oluşturmak amacıyla, Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifini kurduk. Bu mücadeleyi geliştirme sorumluluğumuz var" ifadelerini kullandı.
'DÜŞMAN HUKUKUNA KARŞI DEVRİMCİ TUTSAKLAR DİRENİYOR'
Vize başvurusu kabul edilmediği için konferansa katılamayan Fethiye Ok da yazılı mesaj gönderdi. Ok'un mesajında şu ifadeler yer aldı: "Hapishanelerde kadın tutsaklara yönelik saldırılar daha spesifik bir hal almaktadır. Kaldığım süreç içerisinde; özellikle hastane sevklerinde muayene sırasında kelepçe dayatması, ağız içi arama, ince arama adı altında tacize varan aramaların dayatılması, hijyenik malzemelere ulaşamama, kaldığımız koğuşlarda banyoyu görecek şekilde kurulan kameralarla özel yaşamın ihlali vb daha sayamadığım bir çok saldırı biçimi mevcuttu. Bunları kabul etmediğimiz, bu uygulamalara karşı çıktığımız için altı kez hücre cezası aldım, bu sebepten dolayı da infazım yakıldı. Benim gibi bir çok kadın arkadaşın infazları da, OHAL sonrası keyfi uygulamalara karşı direndikleri için yakıldı. Hapishanelerin tanrısına dönüşen Cezaevi ve İdare Gözlem Kurulları zaten keyfilikte sınır tanımamaktadır. Tutsakların koşullu salıverme hakları ellerinden alınmaktadır. Bu düşman hukununa karşı elbette devrimci tutsaklar her koşulda direniyor, direniş yükseltiyor, teslim olmuyor. Dışarıdaki her sahipleniş, oluşturulacak kamuoyu, gönderilecek her kart, yazılacak her mektup tutsaklar bakımından, büyük bir moral motivasyonu, dayanışmanın güçlenmesini ve dışarıdaki enerjinin içeriye taşınmasını sağlayacaktır. Bilinmelidir ki, dışarıdan içeriye, sokaklardan zindan duvarlarının içlerine doğru, dayanışma ekseninde atılacak her adım, birer kartopu gib büyür. Bu bakımdan tutsaklarla dayanışma oldukça önemlidir. Son olarak, tutsaklığım boyunca dayanışmalarını esirgemeyen bütün dostlara, yoldaşlara kucak dolusu sevgilerimi, selamlarımı gönderiyorum. Konferansınızın başarıyla geçeceğine, güçlü kararlara imza atacağınıza inanıyorum."
Konuşmacıların sunumlarının ardından uzun yıllar İsrail hapishanelerinde tutulup serbest bırakılan Filistinlilerin gönderdikleri video mesajlar izlendi.
İkinci oturum, soru-cevap bölümüyle sona erdi.