28 Mart 2024 Perşembe

Öztürk: Birlikte ve kararlı mücadeleyle kazanabiliriz 

Taşıma sektöründe örgütlenen TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, ülkenin dört bir yanına yayılan direnişi değerlendirdi. ETHA'nın sorularını yanıtlayan Öztürk, direnişlerin sendikaları aştığını dile getirdi. İşçilere dayatılan kölelik koşullarına karşı "artık bıçak kemikte" yorumu yapan Öztürk, ortak ve birlikte, kararlı bir mücadele için sendikalara çağrı yaptı. 

İktidarın sermaye odaklı politikaları patronları günden güne zenginleştiriyor. İşçiden yana olmayan yasalardan ve cezasızlık politikalarından güç alan patronlar, işçilerin tüm haklarını gasp etmeye çalışıyor. Esnek çalışma saatleri, güvencesiz çalışma koşullarıyla işçiler ölüme sürüklenirken, sefalet ücretleri dayatması ile de açlığa mahkum ediliyor. 

Sendikal hakkın engellenmesi yasalarca suç sayılmasına rağmen, iş yerlerinin denetimsizliğiyle işçilerin ya sendikalaşmasının önüne geçiliyor ya da sarı sendikalarda örgütlenmeye zorlanıyor. 

Açlık, yoksulluk ve her gün ölümle burun buruna gelmeye karşı çıkan işçiler, ülkenin dört bir yanında direniyor. Özellikle kent lojistiği olarak tanımlanan kurye, kargo işçilerinin direnişi yayılıyor. İşçiler günlerdir hakları için mücadele ediyor. Taşıma sektöründe örgütlenen Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) Genel Başkanı Kenan Öztürk, işçi direnişlerine ilişkin ETHA'nın sorularını yanıtladı.

Öztürk'ün ajansımızın sorularına verdiği yanıtlar şöyle: 

KURYE SAYILARI HIZLA ARTMAYA DEVAM ETTİ

Kent lojistiği olarak tanımlayabileceğimiz kurye, kargo sektöründeki durum ve çalışma koşullarına dair ne söyleyebilirsiniz?
Özellikle e-ticaretin artmasıyla birlikte, son dönemde burada çalışan kurye arkadaşlarımızın sayısı yükseldi. On binlerce işçi bu alanda çalışıyor. Son iki yıl içindeki pandemi süreciyle birlikte AVM'lerin kapalı olması, halkın sokağa çıkmada daha çok tereddüt etmesinden kaynaklı sayıları beşe katlanmaya başladı. Firmaların her gün 'şöyle büyüdük, şu kadar yere hizmet veriyoruz' reklamlarıyla buradaki kurye sayıları da hızla artmaya devam etti.

ESNAF KURYE MODELİ DİYE BİR MODEL OLUŞTURDULAR
Tabi bu şirketler büyümeye, karlarına kar katmaya devam ederken bu alanda da tümden esnek, kuralsız çalışmayı hayata geçirerek mümkün oldukça en ucuza işçi çalıştırma en fazla kar etme stratejisiyle hareket ettiler. Ve Türkiye'deki ne yazık ki mevcut kanunlardaki boşluklardan da yararlandılar ve bu alandaki hiçbir yasal düzenlemenin denetiminin olmamasından cesaret alarak, çok sayıdaki kurye firması, 'esnaf kurye modeli' diye bir model oluşturdular. Çok da tanımı olmayan ne olduğu belirsiz bir alan. 

TAMAMEN GÜVENCESİZ KÖLELİK SİSTEMİ
Gazetelere, televizyonlara, 'aracınızı alın gelin işinizin patronu olun, on-yirmi bin lira kazanın' diye reklamlar vermeye başladılar. Tabi bu durum aslında tümden kuralsız, güvencesiz çalıştırma; işçiler borçlandırılıyor, kıdem tazminatını alıyor, bankalardan kredi çekiyor bir tane eski araç, motosiklet alıyor bu firmalarda işe başlıyor. Götürdüğü her gönderi ve paket başına bir lira, bir buçuk lira ücret alıyor. Günde 12 saat çalışıyorlar fakat ay sonunda hesaplandığında araç masrafı, yakıt masrafı çıktıktan sonra asgari ücretin biraz üstünü geçen ücret alıyorlar. Fakat bu insanların sigorta hakları yok çünkü kendi hesaplarına çalışıyorlar. Sendika hakları yok, kıdem tazminatı hakları yok. Çünkü kendi hesaplarına çalıştıkları için kazandıkları parayla banka borcunu da ödeyemiyorlar. Tamamen güvencesiz, kölelik sistemi. Günde 12 saat çalış, asgari ücrete yakın bir ücretle sigorta yok, sendika yok, kıdem tazminatı hakkı yok; hiçbir güvencesi yok!

İŞ KOLLARI DEĞİŞTİRİLDİ
Yine bu alanda en çok sigortalı işçi çalıştıran Yemeksepeti firması var. Tabi burada yaklaşık 8 bini aşkın kurye çalışıyor. Burada bunlar sigortalı ve şirket elemanı olarak çalışıyor. Bu arkadaşlarımız iki yıl önce sendikalaşma çabası içine girdiler. Asgari ücret alıyorlar, sürekli mobbing uygulanıyor, günde 11-12 saat çalışıyorlar çok düşük bir prim uygulaması var. Ama sürekli daha çok gönderi, daha çok teslimat yapılması için baskıyla karşı karşıyalar. Ve işveren buradaki sendikal mücadeleyi engellemek için önce mobbing uygulaması, işten çıkarmalar ve daha sonra Nace kodunu değiştirerek 'taşıma iş kolundan', 'ticaret iş koluna' alarak bizim ve taşıma iş kolundaki sendikaların yaptığı üyelikleri düşürdü. Tabi buna karşı, bunun hukuksuz olduğunu, sadece örgütlenme mücadelesini engellemek için yapıldığını dair itiraz ettik. Aynı zamanda TÜMTİS olarak yine biz 'taşıma iş kolunda' çeşitli illerde Yemeksepeti'nde çalışan üyelerimiz olduğunu tespit ettik ve buralarda örgütlenmeyi sürdürdük. Çoğunluğu sağladık. Çalışma Bakanlığı'na başvurduk, TÜMTİS'in Yemeksepeti'nde 'taşıma iş kolunda' yeterli sayısal çoğunluğu sağladığına dair bize belge tebliğ etti. 

SENDİKAMIZLA YEMEKSEPETİ ARASINDA MAHKEME DEVAM EDİYOR
Fakat işveren buna da itiraz etti. Çoğunluk itirazında bulundu. Halen sendikamızla Yemeksepeti arasında mahkeme devam etmektedir. Özellikle son bir yıl içinde de bir taraftan Nace kodu değiştirilerek iş kolu değiştirilen çoğunluk alan sendikanın çoğunluğuna itiraz eden bir taraftan da arkadaşlarımızın üzerinde yoğun bir baskı, 'esnaf kurye olun' diyerek tümden işçinin sorumluluğundan kurtulma, tümden kuralsız, güvencesiz aynı zamanda sendikalaşmayı da tümden bertaraf etmek için iş veren böyle bir yönteme başvurdu. Ülkemizde hiç kimsenin inanmadığı TÜİK'in rakamları bile yüzde 48 olarak enflasyon açıklamışken Yemeksepeti işvereni işçiye yüzde 32.7 oranında zam yaptı. Bu da işçinin sabrını taşıran son damla oldu. Ve ilk gün yine sendikamız öncülüğünde şirketin önünde kitlesel basın açıklaması yaptık. Daha sonra başka eylemler oldu, çeşitli illerde halen eylemler devam ediyor.

İŞÇİ ARKADAŞLARIMIZ TALEPLERİ İÇİN DİRENİYOR
İşçilerin buradaki talebi; 'biz esnaf kuryeliği kabul etmiyoruz. Bugün Trendyol'da çeşitli e-firmaların esnaf kuryelerin yaşadığı mağduriyet ortada, biz bu köleliği kabul etmiyoruz, sigortalı, sendikalı, insan onuruna yakışır bir şekilde güvenceli çalışmak istiyoruz' diyor. Ve bunun için günlerdir sokaklarda ve mücadele ediyor. Sendikamız elinden gelen her türlü olanağıyla bu mücadelenin başarısı için çaba sarf ediyor. Arkadaşlarımızın mücadelesini mutlaka başarıya ulaştıracağız. Buradaki firmalar bir taraftan devasa karlar elde ediyor bir taraftan her gün büyüdüğünün reklamını yapıyor ama bir taraftan çalışan insanlara reva görülen muamele bu.

DAHA ÖNCE KAZANDIK, YEMEKSEPETİ'NDE DE KAZANACAĞIZ
Bu konuda sendikamızın deneyimleri var. Daha önce kargo firmalarında da günde 11 saat çalışan, fazla mesai ücreti bile almayan kargodaki arkadaşlar tamamen güvencesiz tamamen kuralsız çalışmayla baş başaydı. Ama sendikamızın 2010 yılında başladığı kampanyalarla önce UPS kargoda uluslararası dayanışmayı da örerek çok sayıda ülkedeki kardeş sendikalarımız bu mücadeleye destek verdi. 270 gün süren mücadeleyle buraya sendika girdi ve toplu sözleşme imzalandı. Peşine Alman firması olan DCL'de 476 günlük bir direniş ve mücadele ile sendika hakkını kabul etmek zorunda kaldı işveren ve bugün sendikalıyız. Yine Aras Kargo'da dört yıllık bir mücadele sonucu beş bini aşkın üyemiz bulunmakta. Sendikal mücadele başarıyla sonuçlandı. Dolayısıyla bu kurye alanında Yemeksepeti'nde de mutlaka bu mücadeleyi kazanacağız ve önümüzdeki günler bu mücadele daha da büyüyerek devam edecek. Çünkü Yemeksepeti işverenleri her türlü diyaloğu reddediyor. Yani kuralsız çalışmayla ilgili ısrarını sürdürüyor. Ama işçi arkadaşlarımız da kararlı. Bu mücadeleden vazgeçmeyecekler, mutlaka burada güvenceli, sendikalı, insan onuruna yakışır bir şekilde başarıya taşınacaktır.

İŞÇİLERİN YÜZDE 87'Sİ HALA SENDİKALI BİLE DEĞİL

Bu alanda yaşanan mücadelenin dinamikleri nelerdir?
Kamuoyuna taşınan eylemler sadece taşıma sektörüyle sınırlı değil. Ülkede işçilerin çok büyük bir bölümü örgütsüz, bu ülkede sendikalaşma oranı halen yüzde 13'lerde. Bu ülkede işçilerin yüzde 87'si sendika hakkına bile sahip değil. Bu ülkede halen işçiler sadece anayasal hak olan sendikalaşma hakkını kullandıkları için binlerce işçi sokağa atılmaya devam ediyor. Yine ülkemizde özellikle örgütsüzlüğün, sendikasızlığın hakim olması son dönem hiçbir denetimin yapılmaması, bütün alanlarda kuralsız, güvencesiz günde 10-11 saat işçi çalıştırılması ve ülkede yaşanan ekonomik kriz, açıklanan enflasyon rakamların yüzde 48'lerin aslında gerçek yaşama yakından uzaktan ilgisinin olmadığını hepimiz biliyoruz.

BIÇAK  KEMİĞE DAYANDI
Temel tüketim maddelerindeki artışlarına baktığımızda yüzde 100'ün bile daha üzerinde. Dolayısıyla artık deyim yerindeyse bıçak kemiğe dayanmış durumda. Bütün sektörlerde işçiler ayakta. Bazen çoğu yer sendikasız olmasına rağmen işçiler artık yoksulluğu gerçekten bugünkü yaşadığı sefaleti artık kabul etmiyor. Bunun için kendiliğinden iş durdurmalar, kendiliğinden eylemler gelişiyor. Bizim sektörde de taşıma sektöründe de yoğun bir genç işçi istihdam ediliyor. Ama demin ifade ettiğim gibi gerçekten kuralsız, kayıt dışı, esnek çalışma hakim. Tam bir kölelik uygulaması. Yine bizim alanda mülteci işçiler çalıştırılıyor. Günde 11-12 saat, sigorta, sendika hakları, hiçbir güvenleri yok. Ve yine diğer çalışan işçiler üzerinde de baskı unsuru olarak kullanılıyor, 'sizin çalıştığınız maliyete iki tane Suriyeli çalıştırırım' diye. Dolayısıyla bu alanda tümden her şey kontrolden çıkmış durumda. Hiçbir denetim yok, tümden her şey işverenin insafına terk edilmiş durumda. İşverenler de en ucuz işçi çalıştırıp daha fazla nasıl kar ederim mantığıyla bu alan tümden kuralsız hale getirilmiştir. 

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM MÜCADELE DAHA DA BÜYÜYECEK
Onun için önümüzdeki dönem taşıma sektörü ve diğer sektörlerde mücadelenin daha da büyüyecek. Gerçekten insanlar geçinemiyor, ekonomik olarak tükenmiş durumda. Mevcut asgari ücrete ne kadar iyi bir zam yapıldığı habire lanse ediliyor ama pratik yaşamda bu zammın bir karşılığı yok. Dolayısıyla önümüzdeki dönem biraz daha bu alan ısınacak. Mücadele büyüyecek.

ORTAK VE KARARLI MÜCADELEYE İHTİYAÇ VAR
Aslında konfederasyonların, sendikaların ayrım yapmadan bu sefalet dayatmasına karşı ortak bir mücadele yürütmek gerekiyor. Ve buna karşı yeni kazanımlar elde etmek, bugün dayatılan sefalet tablosunu parçalayıp aşmak gerekiyor. Ama bunun için mutlaka ortak mücadeleyle, kararlı mücadeleye ihtiyaç var. İşçi sınıfının yığınlarca sorununu var, örgütsüzlük, taşeron, esnaf kurye, kayıt dışı çalıştırma sorunu var. Dolayısıyla bütün bunlara karşı örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller devasa ve yığınlarca devam ediyor. Bunları püskürtmek için ortak bir mücadele etmek şart. Ancak buradan bu saldırılar geriletilebilir. Ancak buralardan bu antidemokratik yasalar değişebilir.

HAREKET SENDİKALARI AŞMIŞ DURUMDA

Kent lojistiği işçilerinin ağırlıkla ağlar üzerinden örgütlendiğini görüyoruz. Var olan sendikal yapılar bu işçileri ne kadar kucaklayabiliyor? Sendikal yapıların bu işçilerle buluşabilmesi bakımından mücadele ve örgütlenme biçimleri bakımından nasıl bir değişime ihtiyaç var?
Genel hareket bakımından sendikaları aşmış durumda; çok sayıda iş yerinde sendika yok. İşçiler kendiliğinden harekete geçiyor, işi durduruyor, iş yerini terk etmeme eylemleri başlatıyor. Sendikalar bugün bu hareketi kucaklama ve yönlendirme noktasında çok ciddi eksikler var, bugünkü çaba yeterli değil. Onun için yeni bir mücadele yöntemine ihtiyaç var daha çok işçiyi anlayan, birleşen ve bu refleksle hareket edebilen mücadeleci bir sendikal anlayışa ihtiyaç var. Ve sendikaların buradan kendine çeki düzen vererek yeniden sokağa yüzünü dönen, yeniden mücadeleye yüzünün dönen yeniden işçi sınıfına yüzünü dönen bir mücadele hattıyla ancak bu sürecin üstesinden gelmesi ve yeni kazanımlarla bu süreci tamamlaması mümkün. Ama mevcut çaba, mevcut sendikal yapıların ne yazık ki bu hareketi yönlendirme, bu harekete öncülük etme konusunda çok ciddi sorunları var.

'DİRENİŞ BÜTÜN ALANLARA SIÇRAYACAK

Emperyalist küreselleşme dönemiyle birlikte kent lojistiği dediğimiz alanda çalışanların sayısı artıyor. Özellikle hizmet üretimi bakımından stratejik bir yerde konumlanıyor bu işçiler. Burada gelişen hareketin ne tür etkileri olacaktır?
Bu alandaki kent lojistiği istihdam edilen işçi sayısı her gün biraz daha artıyor. Biraz daha yükseliyor. Tabi bu mücadelenin sadece bu alanla sınırlı kalacağını düşünmüyorum. Çorap fabrikasındaki işçiler kendiliğinden iş durduruyor, çeşitli illerden tekstil fabrikalarındaki işçiler aslında bu mücadele birbirini tetikliyor. İşçiler bir yerden harekete geçince diğer sektörlerde yaşanan durumda buralardan farklı olmadığı için bütün sektörlerin ayağa kalkması ve bu hareketin bu mücadelenin önümüzdeki dönem diğer sektörlere de yayılma emaresi görülüyor. Ve bugünkü yaşanan bu sefalet, işsizlik, yoksulluk, güvencesiz çalışma, kuralsız çalışma gerçekten artık sürdürülebilir değil. İşçi sınıfı artık bunu kabul etmiyor. Önümüzdeki dönemde daha da büyüyerek devam edecek. Bütün alanlara sıçrayacak; tekstile, metale, taşımaya...

ORTAK, MÜCADELECİ, KARARLI BİR SENDİKAL YAPIYA İHTİYACIMIZ VAR

Son olarak kamuoyuna özellikle işçilere ve sendikalara bir çağrınız var mı?
Bugün süren mücadeleler başta kurye arkadaşlarımızın verdiği bu mücadele, diğer sektörlerde devam eden mücadeleler bütün halkımızı, emek dostlarını, sendikaları bu mücadelelerle dayanışmaya çağırıyoruz. Gerçekten kazanmak mümkün. Aslında bugünkü cendereyi kırmak mümkün. Ama daha kararlı daha inançlı daha mücadeleci bir yapıya, sendikal inanca ihtiyaç var. Önümüzdeki dönemde bu dayanışmanın daha da büyütülmesi noktasında çağrımız var.