8 Mayıs 2024 Çarşamba

Orhan sizin olsun, bize Kazim yeter

Gencebaygiller az ya da çok varlar. Ancak bizimkiler de var elbette. Kimseye kapıkulu olmadan yaşayan ve hayata öylece veda eden. Kazım Koyuncu'yu hatırlayın örneğin.
Orhan Gencebay, son yaptığı açıklamalar ile hayli konuşuldu. Erdoğan'ı kastederek, "O'nu takdir ediyor ve seviyorum" dedi. "Sanatçı asla muhalif değildir", "Devletine saygı duymayan bu ülkenin nimetlerinden de yararlanmasın" sözleri de diğer incileri. AKP/Saray faşizminin giderek artan şiddeti, sanatçısından öğretmenine, gazetecisinden esnafına kadar herkese safını belirlemeyi dayatıyor. Saray'a kapıkulu olmayı tercih eden Orhan Gencebay da daha önce belirlediği safının gereğini yapıyor. Bu söylediklerinin bir adım ötesi, tetikçilik. "Devletine saygı duymayanın bu ülkenin nimetlerinden yararlanmasın" demesi tetikçiliğe doğru ilerlediğinin göstergesi. Yakında isimler saymaya başlarsa şaşırmayın. Çünkü düşkünlüğün, kulluğun sınırı yok.
 
Gencebaygiller az ya da çok varlar. Ancak bizimkiler de var elbette. Kimseye kapıkulu olmadan yaşayan ve hayata öylece veda eden. Kazım Koyuncu'yu hatırlayın örneğin. 1990'lı yılların ortalarında üniversitelerde okuyan öğrencilerin hayatına kesin değmiştir Zuğaşi Berepe. Sonrasında Kazım Koyuncu, Lazca rock ve protest müzikte unutulmayacak bir iz bıraktı. Dediği gibiydi; aramızdan, dünyadan şarkılarla geçti.
 
Zuğaşi Berepe'nin üniversitelerde konser verdiği ilk dönemleri hatırlıyorum da; hayatımızda bir ilkti. Şarkılarına eşlik edemezdik ama içimizi ısıtırdı. Ağızlarından dökülen her söz, enstrümanlarından çıkan her tını bize aitti. Bunu çok iyi hissediyorduk. Önce sevdik, sonra anlamaya başladık. Zuğaşi Berepe'nin "Denizin Çocukları" anlamına geldiğini öğrendiğimizde hem şaşırmış hem de sevinmiştik. Bizim bildiğimiz "Dağların Çocukları" vardı. Demek ki "Denizin Çocukları" da umut olabiliyordu.
 
Kürtçe'nin dışında Lazca, Kürtlerin dışında Lazlar da vardı. Bize bunu 1993 yılında kurulan Zuğaşi Berepe, göstermişti. Sonra şarkılara eşlik etmeye başladık, horon tepmeyi öğrendik ve Kazım'ı daha çok sevmeye başladık.
 
Kazım, Zuğaşi Berepe'den önce 1992 yılında Ali Elver ile "Grup Dinmeyen"i kurmuştu. Bu grupta Atilla İlhan'ın şiirinden bestelenen "Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk" şarkısını içli içli söyleyen Kazım'dı. Grup Dinmeyen ve Zuğaşi Berepe'nin ardından 2001 yılında "Viya", 2004 yılında "Hayde" adında albümlerini çıkardı. Şarkılarına eşlik edenlerin sayısı artıyordu. Müthiş bir tempoyla hem Karadeniz kentlerinde hem Türkiye'nin her bölgesinde hem de yurt dışında konserden konsere koştu. Ancak aynı yıl kanser olduğunu öğrendi. "Çok fiyakalı bir hastalığa yakalandım, baba" diyerek, belli ki ailesinin, dostlarının, sevenlerinin üzüntüsünü azaltmaya çalıyordu.
 
Devrimci bir sanatçıydı Kazım, müziğiyle ve politik tutumuyla hep ezilenlerin, halkların yanındaydı. "Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim" diyordu. Müziğinin sadece Laz halkının varlığı bakımından değil, şovenizme karşı mücadelede halkların kardeşliği bakımından da büyük bir anlamı vardı. Laz halkının bir ferdi olarak, Kürt halkının yanında durmaktan çekinmedi. 1989 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni 1993 yılında sadece müzik yapmak istediği için bıraktı. Okulu neden bıraktığını ise bir röportajın da şöyle anlatmıştı: "Zor dönemler, o okulu bitirip kaymakam falan olacaksın ya da kendi istediğin işi yapacaksın. Ama hep soru işaretleri olacak, sonu nereye varacak? Bu tercihlerden soru işaretli olanını tercih ettim."
 
O'na okulunu bıraktıran öncelikle vicdanını sesiydi. Kazım vicdanını ve aklının sesinin 34 yaşında son bulan ömrü boyunca hep dinledi. Bu nedenle sevilen bir insan, devrimci bir sanatçı, unutulmayacak bir müzisyen olarak hayata veda etti.
 
Şarkıdaki gibi "Dünyada bir yerde" artık: "Yol kenarındaki su birikintilerindeyim/ Yerim yurdum yoktur benim/Yarim yurdum yoktur benim/ Sadece gökyüzünü göreyim."
 
Kazım "Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya…" demişti. Biz de sana teşekkür ediyoruz Kazım.
 
İyi ki, 7 Kasım 1971 tarihinde doğdun. İyi ki şarkılarında aramızdan geçtin. İyi ki, Saray'ın karanlığına, kapıkulu Orhan'lara karşı bize direnme gücü, neşesi ve umudu veren bu şarkıları bıraktın.
 
İyi ki doğdun Kazım!