Kalpak: Kadınlara reva görülen 51 kuruşa karşı mücadeleyi sokakta büyütelim
2026 yılı bütçesi için kadınlara günlük 51 kuruş pay ayrıldığını hatırlatan SKM'li Kalpak, aile yılı ile birlikte ailenin güçlendirilmesinin kadının güçlendirilmesinin önüne koyulduğunu ifade etti. Kalpak, "Tüm kadınları bize reva görülen 51 kuruşu kabul etmemeye ve buna karşı kadınların örgütlü gücüne dahil olarak sokaklarda mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz" dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2026 yılı için hazırlanan bütçe teklifi, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Bakanlık tarafından hazırlanan 531 milyar 905 milyon 396 bin liralık bütçede, 8 program yer alıyor. Toplam bütçeden ailenin korunması ve güçlendirilmesine ayrılan pay 21 milyar 804 milyon 400 bin lira. Aktif ve sağlıklı yaşlanma için 21 milyar 541 milyon 103 bin lira, çocukların korunması ve gelişiminin sağlanması için 54 milyon 803 milyon 330 bin lira, engellilerin toplumsal hayata katılımı ve özel eğitim için 128 milyar 186 milyon 790 bin lira, kadının güçlenmesi için 6 milyar 737 milyon 891 bin lira, şehit yakını ve gaziler için 181 milyon 614 bin lira, yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşma için 284 milyar 470 milyon 466 bin, yönetim ve destek programı için ise 14 milyar 179 milyon 802 bin lira pay ayrılmış durumda. 8 program içerisinde "Kadının Güçlenmesi" başlığı 7. sırada yer alıyor. Kadının güçlenmesine ayrılan pay ailenin korunması ve güçlendirilmesine ayrılan payın 3'te birinden daha az. Bu sayı kadın başına günlük sadece 51 kuruşa tekabül ediyor.
KADININ DEĞİL AİLENİN İHTİYAÇLARI ÖNCELİKLİ
2025 yılında ise 407 milyar 10 milyon 627 bin liralık bütçeden, ailenin korunması ve güçlendirilmesi için ayrılan pay 16 milyar 666 milyon 881 bin lirayken; kadının güçlendirilmesi için ayrılan pay ise 5 milyar 941 milyon 139 bin liraydı. Her ne kadar bakanlık 2024-2028 yıllarını kapsayan bir "Kadın Erkek Eşitliğine Duyarlı Planlama ve Bütçeleme Eylem Planı" yayınlamış olsa da mevcut pratik bunun tam tersinin uygulandığını; bakanlığın kadın değil aile odaklı, bütçelemenin ise kadının değil ailenin ihtiyaçları önceliklendirilerek oluşturulduğunu gösteriyor.
14 YILDA BİR KADIN SIĞINAĞI
Aile odaklı, kadınların şiddet gördükleri evlere ve aileye hapsedilme politikalarının sonucu ise "aile yılı" ilan edilen 2025'in 11 ayında, 264 kadın cinayeti ve 269 şüpheli kadın ölümü olarak karşımıza çıktı. Kadına yönelik şiddete karşı "sıfır tolerans" ilkesiyle hareket ettiğini öne süren bakanlığa bağlı sığınak sayısı yalnızca 112 tane ve 2 bin 819 kişi kapasiteli. Toplam kadın sığınağı sayısı ise 150 ve 3 bin 688 kişilik kapasiteye sahip. Bakanlığın 2011-2025 yılları arasında tamamladığı inşaat projeleri arasında sadece 1 kadın sığınağı var. Adalet Bakanlığı verilerine göre; 2021 ve 2024 Aralık tarihleri arasında en az 131 kadın koruma kararına rağmen katledildi.
HEM GÖRÜNMEZ EMEK HEM UCUZ İŞ GÜCÜ
Erdoğan bir hafta önce katıldığı bir zirvede, "Kadınlardan bir taraftan geleneksel sorumluluklarını yerine getirmeleri, diğer taraftan da çalışma hayatının içinde bizzat yer alarak aile bütçesine destek olmaları bekleniyor" ifadelerini kullandı. Toplumsal cinsiyet rolleri ile kadının ev içerisindeki karşılıksız emeğini "sorumluluk", kadının ücretli emekteki varlığını ise "aile bütçesine destek" olarak tanımlıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı; Erdoğan'ın 2025'i, ardından önümüzdeki 10 yılı "aile yılı" ilan etmesine paralel yayınladığı Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planında tüm sosyal politikaların aile odaklı olacağını duyurmuştu.
Bakanlığın 2026 bütçe sunumunda, sağladığı sosyal yardımlar arasında kadınlara yer verilmemiş. Sosyal yardımlar; aile, eğitim, sağlık, barınma-gıda, engelli-yaşlı ve proje destekleri şeklinde kategorilere ayrılmış. Bakanlıkça kadınlara verilen sosyal yardımları alabilmenin ön şartı; evli, anne veya gebe olmak. Yine iş ve aile yaşamını uyumlu hale getirme adı altında, memurlukta yarı zamanlı çalışma, bakım parası gibi uygulamalarla kadınların yarı zamanlı, esnek ve güvencesiz çalıştırılmasının önü açılıyor. DİSK-AR'ın 2025 yılı Ekim ayına dair yayınladığı işsizlik raporuna göre geniş tanımlı (gerçek) kadın işsizliği oranı yüzde 38.8 olarak açıklandı. Devlet kendi sorumluluğunda olan sosyal hizmetleri yeniden üretim ile kadınlar üzerinden ücretsiz olarak karşılıyor.
'KADIN YOKSULLUĞU GÜNDEN GÜNE DERİNLEŞİYOR'
Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) Genel Meclis üyesi Dilara Su Kalpak, 2026 bütçesi ve iktidarın aile politikalarını değerlendirdi. Kalpak, kadınlara ayrılan bütçenin AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı politikalarının bir devamı olduğunu belirtti. Bu bütçenin hazırlandığı dönemin özgün yanının aile ve nüfus politikalarında görüldüğünü kaydeden Kalpak, "Erkek egemen sermaye düzeni, kendini kadın emeği sömürüsü üzerinden şekillendiriyor. Kadının hem aile içerisindeki rolü hem de ucuz iş gücü olarak konumlandırılışının yeni bir aşaması olarak yorumlayabiliriz. Kadın yoksulluğunun bütçe görüşmelerinde hiçbir şekilde gündem edilmediğini görmüş olduk. Yoksullaşma kriziyle birlikte kadın yoksulluğu günden güne derinleşiyor. Temel itirazımız, kadınların payına düşen bütçenin ne kadar düşük olduğunun ötesinde bütçe görüşmelerinde kadının olmayışı, kadın örgütlerinin bütçe görüşmelerinin dışında tutulması, karar mekanizmalarının hiçbir yerinde kadın yanlı bir bakış açısının olmayışı. Bütçe görüşmeleri erkek egemen düzenin çıkarları doğrultusunda gerçekleştiriliyor ve ailenin güçlendirilmesi kadının güçlendirilmesinden daha elzem bir yerde görülüyor. Bunun teşhir edilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi.
'KADINLARIN EMEĞİ, YAŞAMI HİÇE SAYILIYOR'
Kadın cinayetlerinin cins kırımı seviyesine geldiğine dikkat çeken Kalpak, kadın yoksulluğu ile beraber erkek şiddetinin derinleştiğini ifade etti. Sistemin kendisini kadın emeğinin sömürüsü üzerinden var ettiğini ve kadını temel alan bir bütçe beklentisi olmadığını belirten Kalpak, ancak bugünden kimi kazanımlar için tartışma yürütmenin gerekli olduğunu söyledi. Kalpak, "Bunlardan bir tanesi bütçe görüşmelerinde kadının bir özne olarak masada var olabilmesi ve kadın örgütlerinin bu sürece dahil edilmesi. Kadına yönelik bir bütçe hazırlayacaksak öncelikle ev içi emek sömürüsüne son vermek, kadına görev gibi atfedilen sorumlulukların hepsinin toplumsallaştırılmasını sağlamak durumundayız. Ama elbette bu düzen kadından yana değil ve bu yüzden buralardan şekillenmiyor. Ücretsiz emeği ev içerisine hapsediyor; iş yaşamında ucuz, esnek, güvencesiz çalışma koşullarında yapıyor. Dilovası'nda gördüğümüz örnekte olduğu gibi kadınları ağır çalışma koşulları altında ölüme mahkum ederek; emeklerini, yaşamlarını hiçe sayarak bir düzen inşa ederek gerçekleştirilmeye çalışıyor" diye konuştu.
'AİLE POLİTİKASI SAVAŞ HAZIRLIĞI'
İktidarın aile politikasının, savaş hazırlığı çerçevesinde ilerletildiğine vurgu yapan Kalpak, "Sadece Türkiye bakımından değil dünyada da bunun örneklerini görüyoruz. NATO'da da bu tartışılıyor. Savunmaya ayrılacak en az yüzde 5 bütçe gerçekliği var ve NATO üyesi olan Türkiye bakımından da bu geçerli. Aynı zamanda nüfus politikaları da çok belirleyici bir yerde duruyor. Bugün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bu kadar az bütçe ayrılması, kadınlara yalnızca 51 kuruş ayrılmasının temel sebebi; kadını ev içerisinde konumlandırma çabasının yanında bir nüfus politikası üzerinden savaş hazırlığı içerisinde oluşlarından kaynaklı. Emperyalistlerin ve gerici bölge devletlerinin savaş hazırlıkları her zaman daha fazla kadın yoksulluğu; kadına, çocuğa şiddetin arttığı bir tabloyu beraberinde getirir. Bugün iktidar; kadını ev içerisine hapsederek yeni bir dizayna girişmiş durumda. Şef tipi aile üzerinden yeni bir aile inşası içerisinde aynı zamanda yeni işçiler yaratmak üzerinden kadını annelik rolüne hapsetme girişimlerinin hepsi bir savaş hazırlığı olarak da okunabilir" ifadelerini kullandı.
'BİZE REVA GÖRÜLEN 51 KURUŞU KABUL ETMEYELİM'
Kalpak, kadınların değişimin öznesi olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: "Faşist iktidarların bir savaş hazırlığı gerçekliği olsa da, nüfus politikası üzerinden kadınlara ev içerisinde roller biçilse de, çalışma yaşamında ucuz, esnek ve güvencesiz çalışma koşulları dayatılsa da biz kadınlar olarak kendi öz örgütlü gücümüzle mücadeleyi yükseltmek, iktidarın kadın düşmanı politikalarını teşhir etmek görevlerini önümüze koyuyoruz. Tüm kadınları bize reva görülen 51 kuruşu kabul etmemeye ve buna karşı kadınların örgütlü gücüne dahil olarak sokaklarda mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz."