20 Mayıs 2024 Pazartesi

İnsan hakları örgütlerinden AİHM'e 'Roboski' tepkisi

Hukuk ve insan hakları örgütleri, AİHM Roboski kararını eleştirdi, "Cezasızlığı hoş gören bir insan hakları mahkemesi insanların umudu olamaz! İnsanların umudu olamayan bir uluslararası mahkeme, kendi sonunu da kaçınılmaz kılar" dedi. Diyarbakır Barosu, Hak İnisiyatifi, İnsan Hakları Derneği (İHD), Mülkiye İnsan Hakları Merkezi ve  Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 34 kişinin öldürüldüğü Roboski katliamı başvurusu için verdiği karara ilişkin basın toplantısı düzenledi. 
 
Kurumlar adına ortak açıklamayı yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, AİHM'in Roboski katliamı için verdiği "red" kararını eleştirdi, "AİHM, bu kararıyla sadece son zamanlarda sıklıkla yaptığı üzere etkililiği son derece tartışmalı olan Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tüm kusurlarını örtmekle kalmadı, Türkiye’nin Roboski davasında somutlaşmış cezasızlık politikasını da onaylamış oldu" dedi.
 
İç hukuk yollarının tüketilmesi gerekliliği kuralının belli bir esneklik ve aşırı formalizmden uzak bir şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan Özmen, "AİHM, tam tersini yapmakta, Anayasa Mahkemesi’ne her konuda verdiği açık çekle Türkiye’de giderek derinleşen insan hakları ve hukuk devleti krizinin ana ortağı haline gelmektedir" dedi.
 
Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, şunları söyledi: "1990’lı yıllarda hiçbir sınır tanımaksızın, hiçbir usule uymaksızın gerçekleştirilen ağır insan hakları ihlalleri, 2010’lu yıllarda çeşitli usul kurallarının içerisinde ambalajlanmış şekilde karşımıza çıkmaktadır. Şekil farklı; ama sonuç aynıdır. İnsanlar katledilmekte ve fakat failler cezasız kalmaktadır."
 
AİHM kararına ilişkin "Gerçekten de Roboski kararı, bir başvurunun bölüm seviyesinde, eksik belgelerin tamamlanmasına ilişkin avukatın sunduğu mazeretin kabul edilmemesi nedeniyle ret kararı verilen ilk ve tek karardır" diyen Özmen, AİHM'e şu çağrıyı yaptı: "AİHM’i Türkiye hükümetine ve Anayasa Mahkemesi’ne verdiği açık çekin yarattığı tahribata son vermek için Türkiye davalarında 1990’lı yıllarda benimsediği insan odaklı yaklaşıma dönmeye davet ediyoruz! Ve uyarıyoruz: Cezasızlığı hoş gören bir insan hakları mahkemesi insanların umudu olamaz! İnsanların umudu olamayan bir uluslararası mahkeme, kendi sonunu da kaçınılmaz kılar!"