1 Mayıs 2024 Çarşamba

HDP barajı geçti de ne mi oldu!

Ancak Saray'ın tüm bu engelleme ve saldırılarına rağmen yaygın, kitlesel ve canlı bir seçim çalışması yürüttü. HDP ve Demirtaş herkese umut oldu, herkesin yüzünü güldürdü. Sonuç olarak da HDP, 1 Kasım seçimleri ile kıyaslandığında oylarını artırdı, kesin olmayan sonuçlara göre yüzde 11,7 oranında oy aldı.
Bir seçim sürecini daha tamamlamış olduk. Elbette üzerine çokça konuşulacak, tartışılacak.
 
İlk elden çıkan bazı sonuçları şöyle özetleyebiliriz:
 
Öncelikle HDP'nin barajı geçmesi büyük bir başarıdır ve kazanımdır. "Barajı geçtik de ne oldu?" diyenler ya memleketin içinde bulunduğu ağır siyasi -diktatörlük- koşulların farkında değildir ya tuzu kurudur siyaset 'entelektüel faaliyet'tir ya da Saray propagandasının etkisinde kalmıştır.
 
Unutmayalım ki; 24 Haziran seçimleri boyunca AKP/Saray diktatörlüğü tüm planını HDP'yi baraj altında bırakmak üzerine kurmuştur. Tıpkı, 1 Kasım seçimlerinde olduğu gibi. Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, yasadışı bir biçimde cezaevinde rehin tutulmuştur. Erdoğan'ın seçim propagandasının merkezinde memleketin ikinci muhalefet partisi CHP ve adayı Muharrem İnce'den daha çok HDP ve adayı Demirtaş yer almıştır. Bu sadece sınıfsal tutumunun getirdiği bir düşmanlık değildir. Aynı zamanda konjonktüreldir.
 
AKP/Saray diktatörlüğü HDP'yi baraj altında bırakmak için Suruç'ta 14 Haziran'da 3 HDP seçmenini katletmiştir. Siyasi soykırım operasyonlarını seçim gününe kadar sürdürmüştür. Ekranlar, sayfalar HDP'ye kapanmıştır. HDP ve Demirtaş ancak sosyal medya ve çok büyük zorluklarla yayın yapan Kürt, sosyalist ve muhalif basın aracılığıyla sesini duyurabilmiştir.
 
Ancak Saray'ın tüm bu engelleme ve saldırılarına rağmen yaygın, kitlesel ve canlı bir seçim çalışması yürüttü. HDP ve Demirtaş herkese umut oldu, herkesin yüzünü güldürdü. Sonuç olarak da HDP, 1 Kasım seçimleri ile kıyaslandığında oylarını artırdı, kesin olmayan sonuçlara göre yüzde 11,7 oranında oy aldı. Cumhur ittifakı, Meclis'te Anayasa değişikliği yapacak çoğunluğu kaybetti.
 
Daha önce hiç milletvekili çıkartmadığı Hatay'dan bir vekil çıkarttı. Nüfusunun ağırlığını Arap halkının oluşturduğu bu kentten HDP'nin milletvekili çıkartması, halkların birleşik mücadelesi bakımından çok önemlidir. 1 Kasım'da kaybedilen Antalya ve Kocaeli'de yeniden milletvekilleri çıkartıldı. HDP Adana'da 1 Kasım seçimlerinde 4. partiyken, 24 Haziran'da 3. parti oldu. Mersin ve İzmir'de de aynı sonuç elde edildi. Kürt kentlerinde halk, Saray iktidarının uyguladığı tüm şiddet yöntemlerine rağmen iradesine sahip çıktı.
 
Bunların hepsi önemli kazanımlardır ve elbette bunun için çok büyük bir emek ve bedel ödeyen başta Kürt halkı olmak üzere HDP'ye gönül veren halkların sevinmeye hakkı var, halay çekmeye de. Saray'ın bir planı bozulmuştur ve sevinç de haklı bir sevinçtir.
 
Elbette o halay çekilecektir ve çekilmiştir. Bir şeylerin eksik olduğunun halay başı da halay sonu da farkındadır. Diktatör Erdoğan'ın "zaferini ilan etmesi" sevince gölde düşürmüştür.
 
Sabahın ilk saatlerinden itibaren seçmenler üzerinde kurulan baskıdan sandıkların açılması daha tamamlanmadan Erdoğan'ın başkanlığını ilan etmesine uzanan süreç, seçmen iradesine hipotek koyulduğunun açık ifadesi. Bu da bir Saray darbesidir. Erdoğan, iktidarını korumak için 16 Nisan'da olduğu gibi YSK eliyle darbe yapmıştır.
 
CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin bugün yaptığı "Seçim sonuçlarını kabul ediyorum" açıklaması, iktidarın darbe yaptığı ve seçmenlerin oyunu çaldığı gerçeğini değiştirmiyor ve YSK'nın sonuçlarını meşrulaştırmıyor.
 
İnce'nin açıklamasının bir muhatabı da oylarına sahip çıkmak sokakta olan seçmenlerineydi: "Evinize dönün." 16 Nisan referandumundan tanıdığımız bir CHP tutumu. Kılıçdaroğlu da aynı politikayı izlemişti. Saray'la karşı karşıya gelmeyi göze alamamıştı. İnce'nin açıklamasını dün akşam yapmaması üzerine sosyal medyada bir takım iddialar dolaştı. Bu iddiaları teyit etme imkanı ve olanağından yoksun olduğumuz için üzerinde durmuyorum. Ancak somut olarak gördüğümüz şu ki; Muharrem İnce de "kitle hareketine önderlik etme" sorumluluğundan kaçınmıştır ya da böyle bir niyete sahip değildir.
 
HDP bakımından durum ne?
 
HDP Eş Genel Başkanları Buldan ve Temelli, dün gece yarısı açıklama yaptı. Açıklamalarının özeti şu: İhlaller sonucunda oylarımız ve emeğimiz çalınmıştır. Her türlü baskıya rağmen, insanlar HDP'siz bir Meclis'in olmayacağını gösterdi.
 
Yerinde tespitler. Ancak iki eşbaşkan da cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarına dair bir değerlendirme yapmadı.
 
Neden?
 
Açık ki, HDP de seçim sonuçlarını kabul etmiş görünüyor. 
 
Buldan'ın "Bizler yarından itibaren yetkili kurullarımızı toplayarak seçimleri ve çalışmaları değerlendireceğiz. Seçim ihlallerini, yapılan baskıları bir raporla kamuoyuna açıklayacağız. Önümüzdeki dönemin politikalarını nasıl şekillendireceğimizi belirleyeceğiz" açıklaması da seçmenlere, "Evinize dönün. O iş artık bizde" anlamına geliyor.
 
Çıkan sonuç şu: HDP barajı aşmaya kilitlendi. Bunun dışında başka bir seçim taktiği ve stratejisi geliştirmedi. 
 
HDP, seçim çalışması boyunda seçmenlere "Sandığa gidin ve oylarınıza sahip çıkın" çağrısını yaptı. Seçmenler de bu çağrıya uydu. Kürt seçmenler silahların gölgesinde sandıklara gitti, oyunu kullandı ve beklemeye başladı. Batı kentlerinde de seçmenler, ilçe seçim kurullarının önlerinde gece boyunca bekledi. Ancak HDP'nin 25 Haziran'a dair bir planı yoktu. Ya da var olan plan da "ilgili kurulları"nı toplamaktı.
 
HDP'nin yöneticileri de diktatörün sandıkla gitmeyeceğinin farkında elbette. Sandıkla geldi ancak sandıkla gitmeyecek.
 
Bu durumda sandıkların tek güvencesi ne olacak?
 
Bu sorunun yanıtı bir kitle hareketini örgütlemek değil mi? Daha açık bir ifade ile "Sokakları terk etmiyoruz" diyerek sokakta kalmak değil mi?
 
Ancak olmadı.
 
Neden?
 
Buna ezilenler/seçmenler mi hazır değil yoksa partiler mi?
 
Bu sorunun yanıt elbette aranacak.
 
Son söz; ezilenler birlikte güçlü!
 
Bunu 24 Haziran bir kez daha gösterdi.