9 Ekim 2024 Çarşamba

Fincancı: Dün cuntacılar bugün AKP TTB'nin örgütlü gücünü zayıflatmaya çalışıyor 

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, TTB'yi etkisiz kılma, hekimlerin mücadelesini zayıflatarak devlet erkinin hakimiyeti altına alma amacıyla Meclise sunulan yasa tasarısını ETHA'ya değerlendirdi. Egemenlerin hak ihlallerinin denetlenmesi, buna karşı söz söylenmesinden duyduğu rahatsızlığa dikkat çeken Fincancı, 1980 faşist darbesinin ardından kamuda görevli hekimlerin TTB’ye üye olma zorunluluğunun kaldırıldığını bugün de bütün hekimler için bunun öngörüldüğünü belirterek zihniyetin benzerliğine işaret etti.

AKP iktidarı Gezi Ayaklanmasının ardından Türk Mimar Mühendis Odaları Birliğini, kimyasal silah kullanımının ardından ise Türk Tabipleri Birliğini (TTB) denetim altına alma çabası içinde. 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu 1953 yılında yürürlüğe girdi. Yürürlüğe girdiği tarihten sonra pek çok değişiklik yapıldı. Ancak TTB'yi hedef alan en temel saldırı 1980 askeri faşist darbesinin ardından yaşandı. Kamuda çalışan hekimlerin TTB'ye üyelik zorunluluğunu kaldıran faşist cuntanın amacı meslek örgütünün sağlık politikaları ve hekimlik etiğine aykırı davranışlar karşısında etkisiz kılınmasıydı. 42 yıl önce faşist cuntanın yaptığının aynısını bugün AKP-MHP iktidarı yapmak istiyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türk devletinin Güney Kürdistan'da kimyasal silah kullanımına ilişkin, bilimsel değerlendirme yaparak incelenmesini istediği için tutsak edildi. Şebnem hocanın tutuklanmasının ardından TTB Merkez Konseyi ve il tabip odaları hedef alındı. Ve MHP eliyle bir yasa teklifi hazırlandı.

Sincan Hapishanesinde tutsak edilen TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, TTB'yi hedef alan bu yasa teklifine ilişkin ETHA'nın sorularını yanıtladı. Şebnem hocanın yanıtlarına geçmeden önce MHP Antep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan tarafından sunulan yasa teklifi neyi içeriyor göz atalım.

5 maddeden oluşan yasa değişikliği ilk olarak kamuoyuna TTB'nin adındaki "Türk" ibaresinin çıkarılması öngörülürken, asıl amacın ikinci ve üçüncü maddelerdeki düzenlemede olduğunu görüyoruz. Bu iki maddeyle yasanın 7. maddesinde düzenleme yapılması öngörülüyor. Hekimlerin TTB'ye üye olma şartı kaldırılarak, "üye olabilirler" şeklinde değiştirilmesinin yanı sıra "devletin güvenliğine karşı suçlar", "Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar", "3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu" kapsamındaki herhangi bir suçtan mahkum olanlar ile Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu hizmetinden çıkarılanların, TTB merkez ve tabip odalarındaki üyeliklerinin sonlandırılması ve sorumlu organlardaki görevlerine son verilmesi öngörülüyor.

AKP DAHA ÖNCE DE TTB'NİN GÜCÜNÜ ZAYIFLATMA GİRİŞİMLERİNDE BULUNDU

Bu yasa değişikliği sizin tutuklanmanızın ardından gündeme getirildi. Ne yaptınız da siyasi iktidarı bu kadar kızdırdınız?
Bu yasa değişikliği bir meslek örgütü olarak hem mesleki değerler ve hakların korunması hem de toplum yararının gözetilmesi için tanımlanmış ve Anayasa'da da korunmuş denetleme gücünden duyulan rahatsızlıkla yıllardır var olan, zaman zaman bazı değişiklik girişimlerinin de yapıldığı bir siyasi tutum aslında. Örneğin 1980 darbesiyle birlikte kamuda çalışan hekimlerin üyelik zorunluluğunun kaldırılmış olması da, cuntanın bu denetim yetkisinin gücünü zayıflatma girişimi.

AKP'nin de bu tür girişimleri oldu. Bunlardan meslek örgütünün görevi olarak tanımlanmış "halk sağlığının korunması" kapsamında "tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak" ibaresi 2011 yılında 663 Sayılı KHK'nin 58. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış, 2013 yılında ise Anayasa Mahkemesi bu KHK'nin ilgili maddesini iptal etmişti. İlk maddede bu değişiklik girişimine rağmen 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği yasasının 4. maddesi de halkın sağlığını koruma görevini, hatta bu konuda resmi makamlardan yardım sağlamak ve karşılıklı işbirliğini de içeriyordu. Yıllar içinde dönemsel özellikler çerçevesinde denetim yetkisini sınırlandırmaya yönelik birçok değişiklik yapıldığı gibi, güvenlikçi politikaların güçlendiği 90'lı yıllarda kapsamı belirsiz, "amaçları dışında faaliyet gösteren" ifadesiyle yeniden seçim yapılması, milli güvenlik, kamu düzeni kavramlarının faaliyetten mene uzanan yaptırımları, 2000'li yıllarda da hekimlik uygulamalarının geliştirilmesi, hekim haklarının korunmasına ilişkin kısıtlayıcı bazı düzenlemelerin yasaya adım adım yerleştirildiğini de unutmamak gerekiyor.

HAK İHLALLERİ KONUSUNDA AKP'NİN SİCİLİ KABARIK
Şimdi benim bir adlı tıp uzmanı olarak yaptığım bir ön değerlendirmeyi fırsat olarak görüp, küresel bir salgınla etkili bir mücadele yürütülememesini gerekçeleri ile görünür kılıp, halk sağlığını koruma görevini yerine getirme çabasıyla toplumun güvenini kazanmış olan TTB'yi etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. İnsan hakları mücadelesinde uzmanlık alanımın kazandırdığı birikimden yararlanarak yaptıklarım, hak ihlalleri konusunda kabarık sicili olan AKP için zaten hep rahatsızlık verici oldu ama burada bir taşla iki kuş vurabilecekleri heyecanına kapıldılar.

SAĞLIĞIN TÜKETİM NESNESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE KARŞI MÜCADELE ETTİK

TTB'nin amacı, sorumlulukları ve bugüne kadar yürüttüğü faaliyetler konusunda genel bilgi verebilir misiniz?
Doğrusu bu soruda yasanın 1. ve 4. maddelerinde amacımızı, üyelerinin maddi ve manevi haklarımızı korumaktan, etik ilkelere uygun iyi hekimlik değerlerimizin geliştirilmesine, halk sağlığını korumaya uzanan tanımlamalarla, bu kapsamda sürdürülen çabalara dair 70 yıllık emeklerin ciltleri dolduran yanıtını burada özetlemek kolay değil. Bunun için web sitemizdeki yayınlardan yararlanabilirsiniz.

TTB her zaman kamucu sağlık politikalarının uygulanabilmesi, toplumun sağlık hakkının korunması için mücadele ederken, meslektaşlarının hakları için tüm meslektaşları ile birlikte çaba içinde olmuş bir meslek örgütü. Neoliberal kapitalist sistemin sağlığı bir tüketim nesnesine dönüştürme çabasının karşısında durmuş, bu değişim sürecinde haklarımızın korunabilmesi için son iki yılda da "Emek bizim söz bizim" diyerek hep birlikte sağlıktaki derin tahribatı toplum nezdinde de görünür kılma çabasını sürdürmüştür.

Bunların hangileri aslolarak siyasi iktidarı rahatsız etti?
Salgın sürecinde sağlığın bir tüketim nesnesi olarak tanımlanmasıyla kurucu sağlık hizmetlerinin terk edilmesinin sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Bu sonuçların görünürlüğünü artıran, 70 yıllık mücadele tarihini meslektaşlarının katkılarıyla besleyen çalışmalar ve hak mücadelesi, etkili bir denetim çabası da kaçınılmaz olarak iktidarı rahatsız etti.

YASA GEÇERSE EGEMENLER DENETİMSİZ BİR GÜCE SAHİP OLACAK

Bu yasa düzenlemesi yürürlüğe girerse hekimlik mesleği ve halk sağlığı bakımından ne tür sonuçlar doğurur?
Bu soruya sanırım önceki sorulara verdiğim yanıtlarla kapsamlı bir değerlendirme sunmuş oldum. Rousseau'nun 1789'da hazırlanan yurttaşlık bildirgesinin öncülü sayılabilecek toplum sözleşmesinde yurttaşın devleti denetleme görevi olarak tanımladığı ve 250 yılı bulan gelişim sürecinde demokratik teamüllerin oluşturduğu kurumlar her zaman egemenlerin gücü paylaşmaktan kaçınma davranışını engellemiştir. Bu kurumlar gücünü üyelerinden, üyelerinin demokratik yöntemlerle görevlendirdiklerinin yalnız üyelerince denetlenebilir olmasından almaktadır. Bu yapılanma dağıtıldığında ne yazık ki hem üyelerinin hem de toplumun hakları korumasız kalacak, egemenler ise denetimsiz bir güce sahip olacaktır.