ESP Eş Genel Başkanı Aktaş ve iki devrimci sosyalist hakkında tutuklama kararı
ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş ve ajansımızın muhabiri Ebru Yiğit ve sosyalistler Mert Unay, Nurcan Güllübudak'ın yargılandığı davada mahkeme, 4 sosyaliste de ağır cezalar vererek, Aktaş, Yiğit ve Unay hakkında hükmen tutuklama kararı verdi.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş ve ajansımızın muhabiri Ebru Yiğit, Mert Unay, Nurcan Güllübudak'ın yargılandığı davanın karar duruşması İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmayı, ESP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan, Mücadele Birliği Platformu temsilcisi Muhammed Hizmetçi ve çok sayıda kişi izledi.
AKTAŞ: SINIFSIZ, SÖMÜRÜSÜZ BİR DÜNYANIN MÜMKÜN OLDUĞUNA İNANIYORUM
İlk olarak savunmasını yapan ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş, hayatı boyunca her zaman dürüstlüğün, eşitliğin ve adaletin peşinden gittiğini belirtti. "Dürüst, çalışkan, haksızlığa boyun eğmeyen biri olmam istenirken bir taraftan da 'sisteme dokunmayan' biri olmam istedi. Bir kadın olarak makul sınırlar içinde olmam, siyasete karışmamam öğütlendi" diyen Aktaş, meslek hayatına Urfa'da öğretmenlik yaparak başladığını, ilk günden itibaren sendikal mücadele de yürüttüğünü belirtti.
Dürüst, kendisinin ve başkasının hakkını savunan öğrenciler yetiştirmeye çalıştığını belirten Aktaş, "Bilimsel olmayan, ticarileştirilen, cinsiyetçi, eşitsizliğin her gün yeniden üretildiği bir eğitim sisteminde öğrencilerimin parasızlıktan okuyamadığına, mevsimlik işçilik yaptığına şahit oldum. Anadilde eğitim alamayan, kendi dillerinde konuşamayan Kürt öğrencilerimin gözlerindeki çaresizliği gördüm. Kız çocuklarının okuyamadığını, erken yaşlarda evlendirildiğini, şiddete uğradığını gördüm. Tüm bu adaletsizliklerle mücadele ettiğim için, sendikal faaliyetlerim nedeniyle ve toplumsal olaylarla ilgili sosyal medya paylaşımlarım gerekçe gösterilerek öğretmenlikten ihraç edildim" ifadelerini kullandı.
Her şeyden önce bütün bu eşitsizliklere karşı mücadele eden sosyalist bir kadın olduğunu belirten Aktaş, "Eşitliğin, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorum. Bugün emekçi halkın gerçek gündemleri çok; açlık, yoksulluk, savaş, cinskırım, Kürt sorunu, ekolojik yıkımı... Filistin halkı dünyanın gözü önünde soykırıma uğruyor. Kadınlar her gün katlediliyor, işçiler ve emekçiler sömürülüyor, Kürt halkı ise ulusal haklarından yoksun bırakılıyor" dedi.
'HAKİKATİN PEŞİNDEN GİDEN KİMSE GÜVENDE DEĞİL'
Katledilen üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş'in katillerinin hala açıklanmadığına, ekolojist, gazeteci Hakan Tosun'un birkaç gün önce sokak ortasında katledildiğine dikkat çeken Aktaş, "Bu ülkede hakikatin peşinden giden hiç kimse güvende değil. Siyasetten uzak durmam istense de her hakkın mücadele ile kazanılabileceğini, insani değerlerin ancak politik mücadele ile kurulabileceğini gördüm. Bu nedenle öğretmenlikten ihraç edildikten sonra işçiler, emekçiler ve tüm ezilenler için mücadele yürüten ESP'de siyasi faaliyetlerime başladım. Ancak bu seçimimle birlikte, üzerime kurulmuş siyasi kumpaslar tarihi de başladı" ifadelerini kullandı.
ESP Eş Genel Başkanı olarak eylemlere katılmanın, röportajlar vermenin, halkla buluşmanın, taziyelere katılmanın görevi olduğunu vurgulayan Aktaş, "Gazi Mahallesi de uzun yıllardır çalışmalar yürüttüğümüz, parti büromuzun bulunduğu, halkla iç içe olduğumuz bir mahalledir. Evinde kaldığım Nurcan, Suruç katliamında yaralanan ve sonrasında yaşamını yitiren Sezgin Dağ'ın nişanlısıydı. Nişanlısını kaybetti, birçok hastalıkla boğuşuyor. Ara ara uğramaya, destek olmaya çalıştığım biridir. Böyle ziyaret ettiğim bir gün gece ansızın evine polis baskını yapıldı. Evde kim varsa herkes gözaltına alındı. O gece başka bir misafir olsaydı, o da tutuklanacaktı" dedi.
'BU DOSYANIN HAZIRLANIŞ BİÇİMİ ADALET DUYGUSUNU YARALIYOR'
Operasyon esnasında hiçbir usule uyulmadığını vurgulayan Aktaş, "Misafir olduğum bir evde bulunmak suçmuş gibi gösteriliyor. Bu dosyanın hazırlanış biçimi yalnızca benim değil, herkesin adalet duygusunu yaralayan bir örnektir. Bu ülkede artık bir taziyeye, ziyarete gittiğinizde çay içerken, yatmaya hazırlandığınız sırada 'makul şüpheli' ilan edilip, gözaltına alınabiliyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi bir de evden çıktığı söylenen bomba, silahla suçlanmaya çalışılıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
Bunun yanı sıra yargılandığı dosyanın itirafçı ifadeleriyle, yasal eylemlerle şişirilmeye çalışıldığına işaret eden Aktaş, "Dosyada bahsedilen etkinliklerin tamamı, herkese açık, demokratik, anayasal hak kapsamındaki katıldığım eylem ve etkinliklerdir. Atılım gecesine, seçildiğim kongreye, 12 Mart yürüyüşüne, cenazeye, üyelerimizin duruşmasına katılmaktan ibarettir" dedi.
Birleştirilen Balıkesir dosyasına da değinen Aktaş, bir ihbarla tatile gittikleri Balıkesir'de gözaltına alınıp bırakıldıklarını, "tatil amaçlı bulundukları anlaşılmıştır" denerek takipsizlik verildiğini hatırlattı.
'TOPLUMDAN TECRİT EDİLMEK İSTENİYORUZ'
"Bu ülkede siyaset yapanlar bu şekilde engellenmeye çalışılıyor. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadele eden herkes baskı, gözaltı, tutuklama ile karşı karşıya kalıyor ve benim kişisel tarihim de dediğim gibi bu baskı ve kumpaslar ile dolu bir tarihtir" diyen Aktaş, dosyada yer alan itirafçı ifadelerinde de SKM'de faaliyet yürütmenin suç gibi gösterildiğine işaret etti.
Tutsak edilen arkadaşlarını ziyaret etmenin, parti üyelerinin duruşmalarını takip etmenin suç olarak gösterildiğini kaydeden Aktaş, "Herkese açık olan bu mahkeme salonları bize kapatılmaya çalışılıyor. Söylediklerimiz duyulmasın isteniyor. Toplumdan tamamen tecrit edilmek isteniyoruz. Telefonumuz sürekli dinleniyor, sürekli takip ediliyoruz, fotoğraflarımız çekiliyor, her yerden yalıtılmaya çalışılıyoruz" dedi.
'SİYASİ FAALİYETLERİMİZ YASADIŞI GİBİ GÖSTERİLİYOR'
ESP Eş Genel Başkanı olarak yürüttüğü siyasi faaliyetlerin yasadışı gibi gösterilmek istendiğini vurgulayan Aktaş, şöyle devam etti: "Biz, söz, eylem, örgütlenme hakkının olmadığı, suç sayıldığı bir ülkede siyasi faaliyet yürütmeye çalışıyoruz. Bu ülkede siyasi parti faaliyeti yürütme hakkı yalnızca siyasi iktidar partilerine; AKP ve MHP'ye ait. Bir yandan parti kuruluşuna izin veriliyor, diğer yandan o partinin faaliyetleri suç sayılıyor. Bir yandan demokratikleşmeden, barıştan söz ediliyor; diğer yandan muhalif partilere, kadınlara, emekçilere, Kürtlere yönelik baskılar her geçen gün artıyor. Halkın iradesine, CHP'nin il örgütüne kayyum atanabiliyor. Bugün burada adaletin terazisi şaşarsa, yarın bu ülkede hiç kimse hakkını arayamaz hale gelir."
'EV HAPSİ SİYASET YAPMA HAKKIMI ORTADAN KALDIRIYOR'
Bir siyasi partinin eş genel başkanı olarak bir aydır ev hapsinde olduğuna dikkat çeken Aktaş, "Bu uygulama fiilen siyaset yapma hakkımı ortadan kaldırmakta, seçilme ve temsil hakkımı ihlal etmektedir. Bu yalnızca benim değil, aynı zamanda beni seçen, temsil ettiğim partinin üyelerinin de demokratik hakkının gasbıdır. Ev hapsi, yalnızca fiziksel bir kısıtlama değildir; toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle birleştiğinde, kadınlar açısından çok daha ağır bir izolasyon anlamına gelir. Ev hapsi uygulaması, esasen şiddet uygulayan erkeklere yönelik bir tedbir olarak çıkarılmış bir önlemdi. Ama bugün bu uygulama, şiddete uğrayan, hakları için mücadele eden kadınlara; özellikle de kadın siyasetçilere karşı bir cezalandırma aracına dönüştürülmüştür" dedi.
Aktaş, sözlerini şöyle tamamladı: "Kadın bir siyasetçiyi ev hapsine mahkum etmek, yalnızca beni değil, kadınların tarihsel kazanımlarını da cezalandırmaktır. Kadınlar bu şekilde siyasette görünmez kılınmaktadır. Bu nedenle, ev hapsinin yalnızca bana değil, tüm kadınlara, özellikle de siyaset alanında var olmaya çalışan kadınlara yönelik bir cezalandırma biçimi olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu dosyada uzun süre tutuklu kaldım, bir süredir ev hapsindeyim. Adli kontrollerimin kaldırılmasını, beraatimi talep ediyorum."
YİĞİT: SOSYALİST OLMAK İTİRAFÇI BEYANLARIYLA SUÇ HALİNE GETİRİLEMEZ
Ardından savunmasını yapan ajansımızın muhabiri Ebru Yiğit, "Biz sosyalistiz. Yaptığımız her eylemin, her çalışmanın arkasındayız; bunları savunmaktan da asla geri durmayız. Bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Ancak bugün burada, bizimle ilgisi olmayan bir şeyden dolayı, yapmadığımız bir eylemle suçlanıyoruz. Haklı olarak buna itiraz ediyoruz" dedi.
Hakkında yer alan itirafçı beyanlarında SKM üyesi olduğunun yer aldığına dikkat çeken Yiğit, "Bu gizli bir bilgi değil. Sosyalist bir siyasetin, bir örgütlü faaliyetin içinde olmak; bir itirafçının söylemiyle suç haline getirilemez" dedi.
Sosyalist kimlikleri nedeniyle siyasi polisin bir komplosuyla karşı karşıya olduklarını dile getiren Yiğit, "Bizim lehimize olan hiçbir kanıta ulaşamadığımız ama tüm boşluklara rağmen suçlu olduğumuzun iddianamede altının çizildiği bir dosya ile karşı karşıyayız. Sizin mahkemenizde yargılanırken ara bir dönemde 6 ay tutuklu kaldım ve ben o dosyadan 2. mahkemede beraat ettim. 8 Mart'a katılmam, ESP binasına girmem, iddianamede suç gibi gösterilmek isteniyordu ancak beraat ettim. Bu nedenlerle beraatimi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
Duruşma, avukatların beyanlarıyla devam etti.
3 DEVRİMCİ SOSYALİST HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI
Mahkeme heyeti, ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş hakkında 17 yıl 1 ay, Ebru Yiğit hakkında 17 yıl 1 ay, Mert Unay hakkında 20 yıl 6 ay hapis cezası ve hükmen tutuklama kararı verdi. Nurcan Güllubudak hakkında ise 14 yıl 7 ay hapis cezası verilerek hükmün açıklanması geriye bırakıldı.