10 Ekim 2025 Cuma

Doğan: Yeni dönemde adaletin tesis edildiğinin görülmesi gerekir

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Önemli sözler söyleniyor, kıymetli laflar ediliyor. Evet, ezberler bozuluyor. Bunun farkındayız, bunu görüyoruz. Bunun anlamının da farkındayız. Ancak söylemek yetmiyor" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, güncel gelişmelere ilişkin partisinin Ankara'da bulunan genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

Soykırımcı İsrail ve Filistin direniş örgütleri arasında sağlanan ateşkese işaret eden Doğan, "Biz bu anlaşmanın nihayet sağlanabilmiş olmasını DEM Parti olarak memnuniyetle karşılıyoruz. Henüz ilk aşamasının onaylandığı açıklandı. Çok kritik saatler ve günler takip ediyor bundan sonraki aşamaları görmemiz için. Bunu da dikkatle, özenle ve hassasiyetle takip ediyoruz" dedi.

Gazze ablukasının kaldırılması gerektiğinin altını çizen Doğan, "İki yıldır devam eden işgal ve trajedinin son bulması için de tüm uluslararası aktörlerin bu konuya ciddiyetle yaklaşması gerektiğinin bir kez daha altını çiziyoruz" vurgusu yaptı. Gazze'de tüm dünyanın gözleri önünde bir soykırım gerçekleştirildiğini belirten Doğan, "O yüzden bu konudaki sorumluluk, dünyada evrensel ilkelere bağlılığını ifade eden tüm ülkelerin söylemlerinin ötesinde eyleme geçmesi gereken bir sorumluluktur" dedi.

'ULUSLARARASI KOMPLO BOŞA ÇIKARILDI'
Bugünün Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplonun başlangıcının yıldönümü olduğunu hatırlatan Doğan, "Bu komplo, her şeye rağmen Öcalan'ın ısrarlı barış ve demokratikleşme çabalarıyla boşa çıkarıldı. 9 Ekim'de neydi yapılmak istenen? 9 Ekim 1998'de yapılmak istenen, açıkça bir Türk-Kürt savaşının fitilini ateşlemekti. Başarılamadı. İyi ki de başarılamadı. Ancak başarılamaması için çok büyük bir mücadele verildi, çok ağır bedeller ödendi. Bölgesel etkileri itibarıyla Türkiye'de geldiğimiz aşama çok kritik" dedi.

'YAPILMASI GEREKENLERE CİDDİYETLE YAKLAŞILMALI'
Doğan, şöyle devam etti: "Biz bu komployu, bu komplocu aklı, buradan savaş ve yıkım yaratmak isteyen, buradan çok büyük bir halklar arası savaş kurgulayan aklı yalnızca kınamıyoruz; buna karşı yıllardır mücadele ediyoruz. Yalnızca lanetlemiyoruz, bunun gerçekleşmemesi için mücadelemizi can pahasına veriyoruz. Bu aklın yer yer hala devrede olduğunu görüyoruz. Evet, boşa çıkarılmış bir komplodan bahsediyoruz. Ancak bu akıl hala çırpınıyor; kalıcı, onurlu, eşit, adil bir barışın imkanlarını ve alanını hala daraltmaya çalışıyor. Başaramayacakları kesin. Geçen on yıllarda gördüğümüz gibi. Ancak kimsenin daha fazla can kaybına tahammülü yok. Bizim de yok, ülkenin de yok, Ortadoğu bölgesinin de yok. O yüzden herkes ama herkes sürecin değerini bilmeli ve bundan sonra yapılması gerekenlere ciddiyetle yaklaşmalı."

'SİLAHLAR SUSTU, DEMOKRASİ GÖRÜNÜR OLMALI'
Çatışmasızlığın kalıcı hale getirilebilmesi için birtakım adımlar atılması gerektiğinin altını çizen Doğan, "Silahlar sustu; o halde şimdi yasaların, hukukun, demokrasinin görünür olması gerekiyor. Silahlar sustu; o halde şimdi tanınma ve kabul hukuken sağlanmalı. Ancak henüz yaprak kımıldamıyor. Önemli sözler söyleniyor, kıymetli laflar ediliyor. Evet, ezberler bozuluyor. Bunun farkındayız, bunu görüyoruz. Bunun anlamının da farkındayız. Ancak söylemek yetmiyor. Geçiş dönemi deniyor ama geçiş dönemi bazı mekanizmalar gerektirir. Geçiş döneminin gerekleri vardır. Geçiş döneminde olduğumuzu anlayabileceğimiz hem toplumsal hem siyasal bazı yeni gelişmelerin olması gerekir. Her şey bir yandan yeni bir döneme geçişin gereklerine işaret ediyor, öte yandan bu konuya ilişkin hiç somut adım atılmıyor. Yeni dönemde hukukun üstünlüğünün sağlandığının, adaletin tesis edildiğinin görülmesi gerekir" ifadelerini kullandı.

Bu sürecin yalnızca DEM Parti'nin gündemi olmadığını dile getiren Doğan, Meclis'te kurulan komisyonun bir şekilde Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'la irtibat kurması gerektiğini kaydetti. Doğan, "Bir an önce bu konuya dair sayın Öcalan'ın görüşlerine başvurulmalıdır. Sayın Bahçeli'nin yaptığı çağrı dikkate alınmalıdır. Meclis'in asli görevi toplumsal taleplere kulak vermek ve bu talepler için çalışmalar yapmaktır. Yeni dönemde de bunları yapması gerekiyor" ifadelerini kullandı.

'KOBANÊ DAVASINDA HUKUKU UYGULAYIN'
6-8 Ekim eylemlerinin ve 10 Ekim Ankara Gar katliamının yıldönümü olduğuna işaret eden Doğan, "Hala acımız taptaze, öfkemiz dip diri. İşte tarihsel anda olma nedenlerimizden biri 10 Ekim, biri de Kobanê Kumpas Davası. Bir siyasi intikam davası. Bu siyasi intikam davasını sürdürmek isteyen akıl bununla neyin rövanşını almaya çalışıyor? Bunun süreçle dahi bağlantısı kurulmamalı. Hukuken olması gereken de hukuki hiçbir gerekçe olmadan hapsettiklerinizi zaten serbest bırakmanızdır. Eğer gerçekten stratejik gelişmelere, stratejik bir değişim ve dönüşümle yanıt verecekseniz; yapılması gerekenler belli, yol haritası belli, açılması gereken yol belli, demokratikleşmeye dönük atılması gereken adımlar belli. Bunun için yeniden çalışmalar yapmaya gerek yok" dedi.

Kobanê kumpas davasında tutsak edilen tüm siyasetçilerin serbest bırakılması gerektiğini dile getiren Doğan, "Gidip oralarda Büyük Dairenin yeni bir karar daha alması için itiraz hakkınızı kullanmak yerine, hukuku uygulayın ve böyle kararlara gerek bırakmayın" ifadelerini kullandı.

'SÜREÇ KRİTİK BİR AŞAMADA'
"Barış İstiyoruz Çünkü" kampanyasının devam ettiğini belirten Doğan, "Tüm il ve ilçe örgütlerimizde ve Türkiye'nin her bölgesinde sürdürülen bir kampanya bu. Aynı zamanda yeni planlamalar da yapılıyor. Meclis'te yeni dönemde ele alacağımız konulara dair de Merkez Yürütme Kurulumuzun tartışmaları oldu. Barış yoksunluğu, yani savaş dolayısıyla ülkedeki yoksulluğun da ne kadar derinleştiğini sıkça ifade eden ve bu konuda programlar, kampanyalar yapan bir siyasi partiyiz. Bununla ilgili de yeni dönemde bazı planlamalarımız olacak" diye kaydetti.

Barış ve Demokratik Toplum sürecinin kritik bir aşamada olduğunu ifade eden Doğan, "Sürecin sorumluluğu esasen Sayın Öcalan'a bırakılmış vaziyette bizim gözlemlediğimiz kadarıyla. Yapılan görüşmelerden bize aktarılan bilgilerle de edindiğimiz izlenim bu. Evet, çok önemli, çok değerli. Ancak buna karşılık verilmesi gerekiyor. Bu karşılığın da geciktirilmemesi gerekiyor" dedi.

'DİKKATLİ VE ÖZENLİ BİR DİL KULLANILMALI'
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Doğan, iktidarın Suriye ve QSD'ye ilişkin açıklamalarını değerlendirdi. 

Doğan, şu ifadeleri kullandı: "Halep'te, özellikle Kürt mahallelerinde son günlerde yaşananlar; mahallelerin abluka altına alınması, gündelik ihtiyaç ve yardım malzemelerinin girişlerinin engellenmesi ve süren duruma ilişkin oluşan kaygıyı da burada ifade etmek gerekiyor. Ancak şunu düzeltmek lazım;10 Mart Mutabakatının kilit noktası yalnızca 'entegrasyon' kelimesi değil. 10 Mart Mutabakatının kilidi oradaki farklılıkların varlığının kabul edilmesidir. Tabii ki Kürt varlığı da bu varlıklardan biri. Mesele sadece çoğulculukla sınırlı değil burada. Şam ile Kuzeydoğu Suriye Özel Yönetimi arasında uyum sağlanması gereken bazı başlıklar var. Yapılan açıklamalardan bunu görüyoruz. Eğitim, nüfus, özel hukuk, yeraltı kaynakları, uluslararası sınırların güvenliği gibi. Tabii ki asayiş ve ordu da önemli başlıklardan biri. İşte burada entegrasyon meselesi daha çok tartışılan, konuşulan konulardan biri. Ve bu konuda yine Kuzeydoğu Suriye yetkililerinin yaptığı açıklamalara dikkat çekmek isterim. Entegrasyonu tartışmaya kapalı olmadıkları söylüyorlar."

Bu konuda yetkililerin yaptığı açıklamaların yapıcı olması gerektiğini ifade eden Doğan, "Dikkatli, özenli, hassas bir dil kullanılmalı. Kırılgan meselelerden bahsediyoruz. Kırılgan süreçlerden bahsediyoruz. Bu kırılganlık gözetilerek konuşulmalı. Taraflara eşit mesafede duramıyorsanız dahi bazı mesafeleri koruyarak, gözeterek konuşmanız gerekir. Bizim gördüğümüz kadarıyla şu ana kadar Türkiye'de bu eşit mesafe pek sağlanamıyor ne yazık ki. Orada Kürtlerin kazanımları hala burada tehdit olabilirmiş gibi bir dil tercih ediliyor. Bundan vazgeçilmeli" dedi.