26 Nisan 2024 Cuma

Deniz Boran yazdı | 'Üşümek' veya 'aç kalmak': Bu kışı ezilenler ısıtacak

"Isınmak" ve "doymak" arasında seçime zorlanan, temel ihtiyaçlarını gidermekte zorlanan işçiler ve ezilenler öfkesini sokağa dökecek, bu kesin. Yani bu kışı ezilenler ısıtacak. Komünist ve devrimci öncüler bu protesto, grev ve ayaklanma dalgasına hazırlığını güçlendirmez, öncülük iddialarını ortaya koymaz, hareketin yönünü belirleyecek düzeyde mücadeleye girişmezse beş bin yıllık ayaklanmalar tarihinin deneylerinden o biricik dersi yeniden tekrarlamak zorunda kalır. Ezilenleri "aç kalmak" ve "üşümek" arasında tercih yapmaya zorlayan kapitalizm ve onun işçi-halk düşmanı diktatörlüğü altında kölece yaşam mı, sosyalizm mi? Bu kış ve her zaman için "işte bütün mesele bu".

2022'nin ilk yarısının öne çıkan temel ayırıcı gelişmesi Ukrayna savaşıyla güncelleşen ve somut bir tehlikeye dönüşen dünya savaşı olasılığıydı. Emperyalistler arası çelişkilerin ve jeopolitik rekabetin dolaysız bir sonucu olarak patlak veren Ukrayna savaşı, işçi sınıfı ve ezilenlerin de temel gündemi oldu.

Akaryakıt, enerji ve gaz fiyatları, temel insani ihtiyaçlar kapsamındaki gıda ve tüketim maddelerindeki fiyat artışları, enflasyon oranları karşısında gülünç ücret "zam"ları, gıda stoku krizi, çalışma saatleri ve koşullarındaki kötüleşme, barınma ücretinin gelirin ezici kısmını baştan "tüketmesi"nde somutlaşan hızlı ve kitlesel yoksullaşma işçilerin ve ezilenlerin "öteki gerçeği" oldu.

Bu "öteki gerçek" içerisinde işçi sınıfının kendiliğinden büyüyen ve kitleselleşen, mevcut sınırları fiilen aşan grev hareketi ile halkların despotik, faşist ve mafyatik iktidarlara karşı eylemli hareketleri de 2022'nin ilk yarısının belirleyici olmasa da gelişen bir yönüydü.

Peki yılın ikinci yarısında bizi neler bekliyor?

BEKLENİLEN PROTESTO, GREV VE AYAKLANMA DALGASI
Kışa doğru havaların soğumasıyla birlikte enerji, doğalgaz ve akaryakıt zamları daha da hissedilir olacak ve emekçiler tercihler yapmaya zorlanacak. En belirleyicisi "aç kalmak" ve "üşümek" arasındaki tercih olacak.

"Putin despotizmine direniş" içinde "bir kış da üşürüz" kampanyaları, "bir savaştayız" ve bu savaş içerisinde "herkesin yapacağı fedakarlık" kapsamında "üşüme"nin ideolojik-moral anlamı üzerine sözler Batı emperyalizmin ideolojik aygıtlarınca ezilenlere savaşın başından beri empoze ediliyor.

"Putin'in savaşı"nı krizin kaynağı olarak gösterirken, yükünü de işçilerin omuzlarına yüklemenin yollarını döşüyorlar.

Fakat bütün bunlar ve daha fazlası işçilerin ve ezilenlerin "kendi iktidarları"na karşı ayaklanmalarının olasılığını azaltmıyor.

Bütün "kale içi barış" ideolojik bombardımanına rağmen burjuvazi "ayaklanma" bekliyor.

Alman Federal Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı Baerbock, "halk ayaklanmaları" tehlikesini ilk ağızdan dillendirdi. Başkaca istihbarat görevlileri ve siyasetçiler de bu yönlü uyarılar yapıyor.

Fransa'da Sarı Yelekliler yeniden sokağa çıkmaya hazırlanıyor, Almanya'da #HeißerHerbst (#SıcakSonbahar), İngiltere'de #WinterOfDiscontent (#HoşnutsuzluğunKışı) daha şimdiden ilan edildi.

Daha öncekilerden farklı olarak bu dönem işçi hareketi yükselişte. Dolayısıyla beklenen protesto, grev ve ayaklanma dalgası işçi hareketinin ilkbahar/yaz sürecindeki birikim, enerji ve fiili meşru çizgisine dayanarak gelişecek. İngiltere'de #HotStrikeSummer (#SıcakGrevYazı) sürecinde, ABD, Türkiye, Güney Afrika'daki "uyanan dev" sonbahar/kış aylarındaki toplumsal hareket içerisinde de önemli, hatta belirleyici bir rol oynayacağı muhtemel.

Çok çeşitli mücadele araç ve yöntemleri daha şimdiden açığa çıktı. Almanya'da haftalık eylem günü yoluyla kitle hareketi yaratma girişimi öndeyken, Britanya'da #StopPay, yani faturaları ödememe boykotu öne çıkıyor.

HAZIRLIK
"Sıcak" bir kış bekleyen burjuvazi, uzun vadeli hazırlıklar (yeni polis yasaları, grev yasakları ve politik özgürlüklere saldırılar) bir yana; siyasi polisini ve hatta ordusunu içte patlak verecek ayaklanmalara hazırlıyor, tatbikatlar düzenliyor.

Yine Ukrayna savaşının başından bu yana devreye koyduğu psikolojik savaşın bir uzantısı olarak "Putin'in oyunu" argümanı daha şimdiden burjuva basın ve ideologları tarafından piyasaya sürülüyor.

Bu denklemin kitle hareketini belli yönleriyle pasifize etse de durduramayacağını anlayan burjuvazi kimi ülkelerde çeşitli tavizler yoluyla halkın tepkisini azaltmaya çalıştı. Örneğin Almanya'da 9 euroluk aylık bilet ile toplu taşıma fiyatları üç ay veya bütün ülkelerde petrol fiyatları belli oranlarda düşürülüp sabitlendi. Ama bütün bu uygulamalar da ekonomik kriz ve savaşın bileşkesinde ortaya çıkan hızlı ve kitlesel yoksullaşma ve hissedilir yaşam koşulları kötüleşmesi karşısında yetersiz kaldı, kalıyor.

Burjuva ideolojinin sahasında ve esasen kent yoksulları ve küçük burjuvaziye dayanarak kitle tepkisini düzen içine akıtmak isteyen neofaşist hareket ise bu yeni saflaşmayı "kitleselleşmenin" bir aracına dönüştürmenin hazırlığını yaptığı aşikar. Dahası, pandemide komplo teorilerine dayanarak kitleleri sokağa döken bu neofaşist hareket -pandemi ile de bağ içerisinde- ezilenlerin bu dönem demagojik yalanlara açıklığından yararlanarak sonbahar/kış için beklenen protesto, grev ve ayaklanma dalgası içerisinde yer edinmeye çalışacağı öngörülebilinir.

Ukrayna savaşıyla kışkırtılan yeni antikomünist dalganın da ayaklanmanın, protesto ve grevlerin "yönünü" belirlemek, devrimci sonuçlarını önlemek için özel bir rol oynadığını da geçerken vurgulayalım. Antikomünist dalgayı kırmak ideolojik alanda süreci kazanmanın en önemli ideolojik görevlerindendir ve hazırlığın temel bir konusudur.

Savaş, kriz ve burjuva devletin zoru bu denli bütünleşmiş ve çıplak haliyle işçi sınıfı ve ezilenlerin karşısında dikilmişken gelişen ve beklenen protesto, grev ve ayaklanma dalgası da emek-sermaye, devlet-halk çelişkisi içerisinde toplumsal saflaştırıcı ve devrimci tarihsel bir rol oynayabilir. Sınıf hareketinin yükselişte oluşu bu gelişim çizgisinin en temel avantajı.

Şu veya bu biçimde: "Isınmak" ve "doymak" arasında seçime zorlanan, temel yaşam ihtiyaçlarını dahi gidermekte zorlanan emperyalist merkez ve mali-ekonomik sömürgelerdeki işçiler ve ezilenler öfkelerini sokağa dökecekler, bu kesin. Yani bu kışı ezilenler ısıtacak.

Ne var ki komünist ve devrimci öncüler bu protesto, grev ve ayaklanma dalgasına hazırlığını güçlendirmez, öncülük iddialarını siyasi ve örgütsel bakımdan ortaya koymaz ve hareketin yönünü belirleyecek düzeyde mücadeleye girişmezler ise beş bin yıllık ayaklanmalar tarihinin sonsuz tükenmez deneylerinden o biricik dersi yeniden tekrarlamak zorunda kalırlar: Öncüsüyle birleşmeyen veya hareket içerisinde kendi önderliğini ortaya çıkartamayan hiçbir hareket başarılı olamaz. Büyüyen ve gelişen hareket/dalganın esas başarısı da proletaryanın siyasi ordulaşmasının büyütülüp büyütülememesi, onun bütün ezilenlere önderlik yeteneğinin geliştirilip geliştirilememesiyle ölçülecektir.

Burjuva devletler ve onun ideolojik aygıtları, neofaşist hareket ve hatta kendiliğinden işçi hareketi/sendikalar buna hazırlanırken komünistlerin bütün dünyada işçi sınıfı ve ezilenlere sunacağı denklem ortada: Ezilenleri "aç kalmak" ve "üşümek" arasında tercih yapmaya zorlayan kapitalizm ve onun işçi-halk düşmanı diktatörlüğü altında kölece yaşam mı, sosyalizm mi? Bu kış ve her zaman için de "işte bütün mesele bu".