19 Nisan 2024 Cuma

ÇEVİRİ | Küresel ve Arap halkının önündeki siyasi zorluklar ve nasıl bir yüzleşme

Artık marksist Arap solu hareketinin kendi içinde parlamenter yöntemlerle değişim hayallerine kapılmadan siyasi ve toplumsal mücadele çerçevesinde bir ayrımı da daha doğru bir temelde belirlemesinin zamanı gelmiştir... Aynı şekilde, genel demokratik mücadeleyle yetinenler ile ulusal mücadele, demokratik mücadele ve sosyal mücadeleyi birbirine bağlayanlar arasındaki ayrımın altını çizmek gerekir.

Bu "Arap Solu buluşması: Küresel ve Arap halkının önündeki siyasi zorluklar ve bunlarla nasıl yüzleşileceği" üzerine olan sempozyumda konuşurken, konuşmalarımızı 2010 yılında oluşturulan ve bugün genel kurul toplantısını gerçekleştiren "Arap Solu Buluşması" ile sınırlandırmak belki uygunsuz olacaktır; bu konuşmayı genel olarak Arap solunu ve elbette "Arap Solu Buluşması"nı ve ona katılan partileri de kapsayacak şekilde genişletmemiz gerekir. Burada, Arap solundan bahsederken kendini dayatan bir dizi noktanın üzerinde durulmalıdır:

Bu noktalardan ilki, Arap solunun kohezif tek parça bir kitle olmadığı, aksine bölünmüş ve çeşitlilik gösterdiği; fikirler, eğilimler, politikalar, örgütsel çerçeveler, mücadele koşulları ve yöntemler düzeyinde farklılıkları olduğudur.

İkincisi, bugün Arap solu içinde birbirinden farklı iki ana akım olduğudur. Bu iki pratiğin bölünmesinin, 20. yüzyılın 60'lı yıllarında sol hareket içinde "Maoist Çizgi" ve "Troçki Hareketi" ile o dönemde Arap ülkelerimizin çoğunda "Yeni Sol" ve "Ulusal Sol" başlıkları altında oluşan akımlar arasında hüküm süren tüm bölünmelerin ötesine geçtiğini görüyorum.

Bugün Arap sol hareketi içindeki bölünme ya da en net anlaşmazlık ise, özellikle 90'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin dağılması ya da daha doğrusu devrilmesinden sonra dünya solunun maruz kaldığı büyük sarsıntı ve bunun yansımalarıyla bağlantılı olarak, iki akım arasında belirlenir hale gelmiştir: Görevleri kapitalizmin ve onun saldırılarının reformu da dahil olmak üzere sistemin reformu ve kurumları içinde çalışmakla sınırlı olan sol reformist akım, ki bu akım Batı Avrupa'daki "demokratik sosyalizm" akımına veya Doğu ve Orta Avrupa'daki "demokratik sol" akımına veya Amerika Birleşik Devletleri'ndeki "sosyal liberalizm" akımına daha yakındır. Arap sol hareketinin diğer akımı ise, genel hedef açısından marksizmden vazgeçmeyen ve hala devrimci alternatife şu ya da bu ölçüde bağlı olan soldur. Bu iki çelişkili akım arasındaki hakim kafa karışıklığının devam etmesinin zararlı hale geldiğini, halk kitleleri ve güçlü aktivistler önünde aralarındaki ayrımın vurgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Sol, mevcut tarihsel aşamanın görevleri çerçevesinde bazı ülkelerimizde bu iki akımın kimi güçleri arasında işbirliği ve koordinasyon olasılığına bakılmaksızın, hatta daha da ileri giderek söylemek gerekirse, büyük emperyalist politikaların bir kısmına itiraz etmekle yetinenler ile emperyalizme direnenler ve bağımlılığı kırmak ve onlardan ciddi bir kurtuluş için mücadele edenler arasındaki ayrımı belirlemenin yanı sıra; neoliberal vahşi politikalara itiraz etmekle yetinenler ile sömürücü bir sistem olarak kapitalizme karşı mücadele edenler arasındaki ayrımı belirlemenin yanı sıra; bölgedeki çatışma düzeyindeki politika ve ittifaklarında ana çelişkinin yerine tali çelişkileri koyanlar arasında ve buna karşın düşman ve müttefikleri tanımlamada ise ana çelişki ile diğer çelişkiler arasında ayrım yapanlar arasında; artık marksist Arap solu hareketinin kendi içinde parlamenter yöntemlerle değişim hayallerine kapılmadan siyasi ve toplumsal mücadele çerçevesinde bir ayrımı da daha doğru bir temelde belirlemesinin zamanı gelmiştir. Arap sol güçlerini etkiler hale gelen kutuplaşmanın yoğunluğuna rağmen vurgulanmalıdır ki, direniş güçlerinin bir kısmıyla ittifak yapmak, onların bayrağı altına girmek, solun bağımsızlığını yitirmesi ve bu güçlerin eleştirilmemesi anlamına gelmediği gibi, eleştirilmesi de düşmanlık içinde emperyalist, siyonist ve gerici güçlerle aynı safta yer almak anlamına gelmez. Aynı şekilde, genel demokratik mücadeleyle yetinenler ile ulusal mücadele, demokratik mücadele ve sosyal mücadeleyi birbirine bağlayanlar arasındaki ayrımın altını çizmek gerekir.

Ve bu noktalardan üçüncüsü, Arap sol güçlerinin birçoğunun büyük fedakarlıklarına ve şanlı tarihine rağmen, Arap ülkelerimizin çoğunda solun hala marjinalleştirildiği, eksiklikleri olduğu, dağılma, geri çekilme ve zayıflık yaşadığı ve hala aktif bir entelektüel ve aydın siyasi hareket olarak rolünü geliştiremediğidir, etkin bir güç olmaktan uzağız. Arap sol güçlerinin çoğu, işçileri, ağır koşullardaki emekçileri, marjinalize edilmişleri ve bağımlı kapitalist üretim modelinden etkilenenleri temsil eden siyasi partiler olarak varsayılan işlevsel rolünü hala oynayamamaktadır.

Burada, buna yol açan engeller ve nesnel faktörler olduğu ve bunların ekonomik gerçeklikte temsil edildiği doğrudur. Kırılgan ve geri kalmış sosyal koşullar altında acımasızca baskı ve zorla marjinalleştirme sol güçlere karşı uygulandı, ancak sol güçlerin liderlerinin birçoğunun formasyonunun baskın burjuva doğası, düşünüş tarzı, çalışma yöntemleri ve diyalektik olmayan biçimsel mantıkları dahil olmak üzere, belki de etkisi daha güçlü olan ve her zamanki sıklığıyla ön plana çıkan faktörler ve öznel noktalar da var. Bunların kitlelerden uzaklaşmasına ve onların kaygılarından, çıkarlarından ve sorunlarından ayrılmasına ve "öncü" adı altında izole edilmiş elitlere dönüşmesine neden olan şey budur ve bu da boşluğu doldurmak ve kitlelerin hareketini kontrol etmek için diğer popülist ve dini güçlerin yolunu açmıştır. Bunu kendimizi kandırmak için değil, daha ziyade soldaki hastalıkların ve dengesizliklerin teşhisi ve zayıflıkların belirlenmesi için, eleştirel analitik bir inceleme yapmak için söylüyoruz, ancak bunlar teori, politika ve çalışma yöntemleri, liderlik ve örgütlenme için çok geç kalmış bir incelemeler. Ve eğer gerçekten Arap solunu ilerletmek istiyorsak ve onun varsaydığımız öncü rolünü kristalize etmek için solun saflarında ciddi bir "uyanışı" hedefliyorsak; eğer gerçekten sosyalist bir ufka sahip yeni bir Arap ulusal kurtuluş hareketi inşa etmek için ortada hiçbir şeyin olmaması karşısında arayış içindeysek; ve eğer Arap solunun maruz kaldığı marjinalleşme ve dışlanma durumunun üstesinden gelme sürecindeysek, öyleyse küresel kapitalist sistemin emperyalist merkezlerinde ve alt sermaye ülkelerinde kötüleşen krizinin yarattığı mevcut fırsatı ve tarihsel anı yakalamak için bunlara muktedir bir Arap solu yaratmak zorundayız.

KÜRESEL ZORLUKLAR ÜZERİNE
Küresel düzeyde meydana gelen bir dizi gelişme var ve bunların Arap solu için fırsatlar ve açık ufuklar teşkil ettiği için meydan okumalar olduğu söylenebilecek bir dönemdeyiz... En önemlisi:
√ Kapitalizmin krizinin şiddetlenmesi, ki bu artık eskisi gibi sadece dönemsel popülerlik ve yolsuzluk krizinin bir tekrarı değildir.
√ Hakim emperyalist gücün zayıflaması ve göreceli olarak gerilemesi durumu ve tek kutup döneminin sona ermesi ve yükselen devletler olgusunun ortaya çıkması nedeniyle güç dengesinin değişmesi.
√ Savaşlara yönelme eğilimi.
√ Corona salgınının ortaya çıkardığı sosyal adaletsizliğin çarpıcı boyutları.
√ Emperyal merkezlerin ülkelerindeki vatandaşların çoğunluğunun seçimlere katılmaktan neredeyse boykot düzeyine varan geniş isteksizliği nedeniyle "burjuva demokrasisinin" ikilemi.

Ancak bu veriler, gelişmeler, zorluklar ya da fırsatlar esas olarak Arap solunun bunlarla başa çıkabilecek ve içinde bulunduğu tarihsel anı yakalayabilecek bir durumda olmasını gerektirmektedir.

ARAP HALKININ ÖNÜNDEKİ ZORLUKLAR ÜZERİNE
Arap gerçekliğine aşağıdaki başlıklarda özetlenebilecek durumlar yön vermektedir:
√ Arap ülkelerimizin çoğunda, emperyal merkezlerdeki egemen yapıların hakimiyeti, taraf ülkelerdeki rantiye eğitimli sermaye yapılarının bağımlılığı ve merkezlerdeki üretimin yenilenmesine yönelik gereksinimlere hizmet etmeye yönelik uluslararası sermaye işbölümü çerçevesinde az gelişmiş işlevsel rol aracılığıyla bağımlılık ilişkilerinin sürdürülmesi. Ve bu gerçeklik, ülkelerimizdeki ekonomi, siyaset, güvenlik ve kültür üzerindeki emperyalist kontrol politikaları ve uygulamalarına ek olarak, saldırgan Siyonist entitenin bölgedeki emperyal kontrolün ileri üssü olarak temsil ettiği zorluklar ve baskılar olarak, onun sınıf çıkarlarına bağlı siyasi sistemleri güçlendirmektedir.
√ 2001'den bu yana halklarımıza ve ülkelerimize yönelik Siyonist emperyalist saldırının yoğunlaşması.
√ Bağımlılık ilişkileri ışığında kalkınma ve ilerleme ufkunun tıkanması; işbirlikçi sistemlerin iktidarı ve ekonomik, sosyal ve siyasi yapıların oluşturduğu arka plan.
√ Arap ülkelerinin olanaklarının, ulusal kaynaklarının ve doğal kaynaklarının yağmalanma biçimlerinin genişlemesi.
√ Bağımsız bir ulusal devlet inşa etmekte yaşanan bariz yetmezlik.
√ Derin ekonomik ve yaşam krizi, düşük verimlilik ve işsizliğin yayılması.
√ Bazı Arap ülkelerinde gerginliğin yayılması, çatışmalar ve iç savaşlar.
√ Arap halk devrimlerinin ve ayaklanmalarının ilk dalgasının, devrimci önderliğin yokluğu ve karşı devrim güçlerinin saldırıları ve emperyal ve gerici müdahaleler nedeniyle başarısızlığa uğraması.
√ Siyonist entiteyle normalleşmeyi dayatmak ve bunu işgalci devletin tanınması ve onunla diplomatik ilişkileri aşacak şekilde genişletmek, böylece halklarımızı ve toplumlarımızı normalleşmeye zorlamak ve Siyonist entiteyi Arap bölgesine entegre etmeye ve onunla ittifak kurmaya çalışmak.

ZORLUKLARLA NASIL YÜZLEŞECEĞİMİZ ÜZERİNE
Arap sol hareketindeki zor, karmaşık, çelişkili ve krizli gerçeklik karşısında sol güçler, mevcut gerçekliğin üstesinden gelmek için çalışmak ve değişim hareketine aktif katılıma hak kazanmak amacıyla, ülkelerimizdeki solun gerçekliğinin ve kusurlarının, eksikliklerinin ve başarısızlıklarının çeşitli yönlerini cesur bir eleştirel analitik incelemesini yaparak kolektif biçimlerde ayrışmalıdır. Ulusal kurtuluş görevlerini tamamlayan ve sosyalist bir ufukla ulusal demokratik devrimi gerçekleştiren yeni bir Arap ulusal kurtuluş hareketinde Arap sol güçlerinin marjinal değil kilit bir bileşen olması için kitlelerle bağı güçlü ve alternatif bir demokratik ulusal projeye sahip bir direnişçi Arap sol hareketi inşa etmek önümüzdeki mücadele eksenlerinden geçmektedir:
1) Bağımlılık ilişkilerinin ortadan kaldırılmak üzere parçalanması ve kırılması.
2) Demokratik kazanımlar elde edilerek zorbalık, bağımlılık, gerilik ve yozlaşma düzenlerinin dağıtılması, halkçı rejimlerin kurulmasına yol açılması.
3) Siyasi bağımsızlığın korunması ve ekonomik bağımsızlık için mücadele edilmesi.
4) Azgelişmişlik ve bağımlılık ilişkilerini ortadan kaldırmak ve üretken ekonomiler inşa etmek için bağımsız kalkınma yolunu seçmeye doğru ilerlemek. Gelişmekte olan ve liberal ülkelerle ticaret ilişkilerini kayıt altına alarak dışarıyla eşit ekonomik ilişkiler kurmak.
5) Siyonist entiteyi reddetmek. Sadece onunla normalleşmeyi reddetmekle kalmamak, direnişe katılmak, direnişi desteklemek ve Filistin meselesini Arap kurtuluş hareketinin tüm güçlerinin meselesi olarak ele almak.
6) Kurtuluş güçleri ile Arap halk güçleri arasında dayanışma ve mücadele birliği biçimlerine ulaşmak ve demokratik temeller üzerinde özgürleşen, ilhak ve bağlılıktan uzak Arap ülkeleri arasında işbirliği ve birliğin temellerini atmak.

Kendimizi hazırlamamız gereken şey budur ve aksi durumlar sadece kriz durumundaki önyargıları değil, daha fazla bozulma, geri çekilme, kapanma ve marjinalleşme anlamına gelirken, sol güçlerin bir rol oynamasını bekleyen nesnel ve tarihsel bir gerçeklik önümüzde durmaktadır.

*Kuveyt İlerici Hareketi Siyasi Büro Üyesi Ahmed Al-Din'in Taqadomi sitesinde yayınlanan "Arap Solu Buluşması" sempozyumundaki konuşması Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçe'ye çevrilmiştir. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.