ÇEVİRİ | Endonezya: Protestodan halk ayaklanmasına

Endonezya kritik bir dönemeçte. Ekonomik adaletsizliğe karşı protesto olarak başlayan hareket, siyasi statükoya yönelik ulusal çapta bir meydan okumaya dönüştü. Devlet baskı ve tavizlerle krizi yönetmeye çalışırken, protestocular yeni bir irade ve kolektif güç sergiliyor. Bu anın kalıcı bir siyasi dönüşüme yol açıp açmayacağı belirsiz. Ancak kesin olan şu ki: Endonezya halkı uyanmış durumda ve artık kendilerini dışlayan ve sömüren bir sistemi kabul etmeye istekli değiller.
Son haftalarda Endonezya, ülkenin yakın tarihindeki en hareketli dönemlerden birine işaret eden derin bir toplumsal ve siyasal krizle sarsıldı. Hükümetin kemer sıkma politikalarına karşı dağınık gösteriler olarak başlayan hareket, kısa sürede öğrencilerden motokuryelere, kayıt dışı çalışanlardan bütün mahallelere uzanan geniş bir toplumsal tabanı kapsayan kitlesel bir harekete dönüştü. Hareketin talepleri hem kapsam hem de yoğunluk bakımından büyüdü; bu da ülkenin siyasi ve ekonomik düzenindeki yapısal gerilimleri gözler önüne serdi.
KIVILCIM VE HALK ÖFKESİ
Kriz, hükümetin bu yıl başında kapsamlı bütçe kesintileri uygulama kararıyla patlak verdi. Bu kemer sıkma önlemleri, bazı eyaletlerde sert vergi artışlarıyla birlikte geldi. Aynı dönemde, milletvekillerinin kendi ödeneklerini önemli ölçüde artırmalarına onay verilmesi büyük tepki çekti. Buna, milletvekillerine ayda 50 milyon rupiah (yaklaşık 3.075 ABD doları) konut yardımı da dahildi. Bu miktar, Endonezya'daki ortalama aylık maaşın 12 katından fazlaydı. Halktan fedakarlık beklenirken devlet görevlilerinin ayrıcalıklarla ödüllendirilmesi, yaygın öfkeye yol açtı.
Durum, Jakarta'daki bir protesto sırasında zırhlı bir polis aracının çarpması sonucu genç bir motokurye şoförü olan Affan Kurniawan'ın hayatını kaybetmesiyle daha da ağırlaştı. Ölümü sosyal medyada hızla yayılarak devlet şiddetinin sembolü ve öfkenin ortak bir odak noktası haline geldi. Birkaç gün içinde on binlerce kurye ve genç işçi ülke genelinde seferber oldu ve sokakta hesap sordu.
GENİŞLEYEN HAREKET
Protestolar kısa sürede büyüdü. Gösteriler Jakarta'dan taşra başkentlerine ve küçük kasabalara yayıldı; bunlar arasında Pati, Makassar, Solo, Bandung ve Pekalongan. Öğrencilerin katılımı özellikle dikkat çekiciydi. Genellikle resmi öğrenci örgütlerine bağlı olmayan bu gençler, sosyal medyayı kullanarak merkezi olmayan protestolar düzenledi ve polisle olağanüstü cesaretle çarpışmalara girdi.
Başlangıçta talepler milletvekili ödenek artışının geri çekilmesine odaklanmıştı. Ancak baskı yoğunlaştıkça ve hükümet yetkilileri küçümseyici tavır aldıkça hareketin talepleri de gelişti. "Meclis Feshedilsin" sloganı, siyasi düzene duyulan genel güvensizliği özetleyen ortak bir talep haline geldi. Birçok protestocu için bu, yalnızca belirli politikalara değil, bütün sisteme karşı bir reddi simgeliyordu.
Gösteriler şiddetlendikçe meydan okuma sahneleri de çoğaldı. Çeşitli bölgelerde karakollar ve devlet binaları basıldı veya ateşe verildi. Devlet temsilcileri ve bazı medya kuruluşları bu eylemleri kınarken, pek çok katılımcı bunları yozlaşmış seçkinlerden kamu kaynaklarını geri alma yönünde sembolik adımlar olarak savundu.
DEVLETİN TEPKİSİ VE HALKIN YANITI
Devlet ayaklanmayı bastırmak için bazı taktiksel tavizler verdi. Başkan Prabowo, Affan Kurniawan'ın ailesini ziyaret ederek tazminat ve hesap sorulacağına dair söz verdi. Ancak bu jestler samimiyetsiz bulundu. Olaydan sorumlu polisler yargılanmak yerine yalnızca iç disiplin cezasıyla karşılaştı ve bu durum öfkeyi daha da artırdı.
Yüksek profilli siyasetçiler de hedef haline geldi. Milletvekilleri Ahmad Sahroni, Eko Patrio ve Maliye Bakanı Sri Mulyani'nin konutları protestocular tarafından basıldı veya tahrip edildi. Bu olaylar, zenginlik ve ayrıcalıkların, halkın günlük mücadelesinden kopuk dar bir siyasi elitin elinde toplandığı algısını güçlendirdi.
Devletin hareketi "kanunsuz ve şiddet yanlısı" olarak yaftalama çabaları çoğunlukla başarısız oldu. Pek çok yerde mahalle sakinleri protestocuları polis şiddetinden korudu, evlerini açtı veya gözaltıları engelledi. Bu dayanışma eylemleri, hareketin toplum nezdinde daha fazla meşruiyet kazanmasını sağladı.
MÜCADELENİN YENİ BİR AŞAMASI
Ayaklanma büyük bir kendiliğindenlik ve enerji gösterse de artık bir dönüm noktasında. Şimdi en önemli mesele, hareketin kalıcı değişim sağlayabilecek bir örgütlülük ve stratejik yön kazanıp kazanamayacağı. Şu ana kadar sendika liderleri çoğunlukla pasif ya da protestolara karşı mesafeli kaldı. Birçoğu "anarşist unsurlar" gerekçesiyle üyelerine ayaklanmaya katılmamalarını tavsiye etti.
Bu durum, kritik bir önderlik boşluğunu ortaya koyuyor. Endonezya toplumunun belkemiğini oluşturan işçi sınıfı henüz koordineli endüstriyel eylemlerle gücünü tam olarak ortaya koymuş değil. Teslimat kuryeleri ve kayıt dışı işçilerin artan katılımına rağmen, ülke çapında bir genel grev çağrısı yapılmadı. Bu adım atılmadan hareketin ya duraklama ya da devlet tarafından soğurulma riski bulunuyor.
Resmi kurumların desteği eksik olduğunda ise taban örgütlenmeleri giderek daha önemli hale geldi. Öğrenciler ve genç işçiler mahallelerde, okullarda ve işyerlerinde örgütlenmeye başladı. Bu gayriresmi yapılar, hareketin taleplerini dile getirecek ve devleti hesap vermeye zorlayacak yeni demokratik forumların temeli olabilir.
SİYASAL NETLİĞİN ROLÜ
Endonezya'daki ayaklanma özünde tek tek politikacılara ya da belirli politikalara karşı değil, halkın çoğunluğuna adalet, eşitlik ve onur sağlayamayan bir düzene karşı bir yanıt niteliğinde. Meclisin feshi talebi de bu geniş hoşnutsuzluğun yansımasıdır. On yıllardır Endonezya siyasetini belirleyen yolsuzluk, dışlama ve ekonomik sömürünün döngüsünden kopma isteğini dile getiriyor.
Bununla birlikte hareketin başarısı yalnızca mücadele azmine değil, aynı zamanda net bir siyasi alternatif sunabilme kapasitesine bağlı. Demokratik ve toplumsal adalete dayalı bir gelecek vizyonu inşa etmek için sokakların ötesinde; işyerlerinde, mahallelerde ve gündelik hayatı şekillendiren kurumlarda da örgütlenmek gerekecek.
Endonezya kritik bir dönemeçte. Ekonomik adaletsizliğe karşı protesto olarak başlayan hareket, siyasi statükoya yönelik ulusal çapta bir meydan okumaya dönüştü. Devlet baskı ve tavizlerle krizi yönetmeye çalışırken, protestocular yeni bir irade ve kolektif güç sergiliyor. Bu anın kalıcı bir siyasi dönüşüme yol açıp açmayacağı belirsiz. Ancak kesin olan şu ki: Endonezya halkı uyanmış durumda ve artık kendilerini dışlayan ve sömüren bir sistemi kabul etmeye istekli değiller.
*The Red Horizon sitesinde yer alan yazı Ivana Benario tarafından ETHA için çevrilmiştir. Yazının orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.