18 Nisan 2024 Perşembe

ÇEVİRİ | Amazon'daki küresel işçi hareketi içinden

Amazon İşçileri Enternasyonali (Amazon Workers International, AWI) olarak bilinen, çoğunlukla depo işçilerinden oluşan gayri resmi ağ, Amerika Birleşik Devletleri ve altı AB ülkesinden düzinelerce işçi grubunu bir araya getiriyor. Yüzlerce katılımcıyla hızla büyüyor. AWI'nin kilit organizatörleri, şahsen bir araya gelmek veya grev alanlarında buluşmak yerine, çalışmalarının çoğunu, farklı ülkelerden "yoldaşların" Amazon yönetimine talepleri için nasıl bastıracaklarına dair stratejiler belirlemek için buluştukları Zoom video konferans oturumlarında yapıyorlar.

Amazon İşçileri Enternasyonali (AWI), farklı mağaza katmanlarındaki örgütlerden ve Almanya, Polonya, İspanya, Fransa, İtalya, Slovakya ve ABD gibi ülkelerden Amazon depo işçilerinin sınırları aşan koalisyonudur. Örgütlenmeye 2015 yılında başladık. Son yıllık toplantımız Eylül 2020'de Lille Fransa'da gerçekleşti.

Bu makale, The Essential Tech Worker adlı özel raporun parçasıdır.

Lille, Fransa Amazon işçileri geçen yaz Jeff Bezos'un Washington DC'deki evinin önüne sahte bir giyotin yerleştirdiğinde dünyanın en zengin adamının tüylerini ürperten bir öfke gösterisi sergilemiş oldular.

Ancak Amazon yönetiminin önündeki asıl zorluk, bu tür "tanıtım" gösterilerinden kaynaklanmıyor. Bu, dünyanın dört bir yanında daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşulları için baskı oluşturmak üzere e-ticaret devinin kendi oyun kitabından ödünç aldığı yeni ve dijitalleşmiş haliyle uluslararası bir işçi hareketinden geliyor.

Amazon İşçileri Enternasyonali (Amazon Workers International, AWI) olarak bilinen, çoğunlukla depo işçilerinden oluşan gayri resmi ağ, Amerika Birleşik Devletleri ve altı AB ülkesinden düzinelerce işçi grubunu bir araya getiriyor. Yüzlerce katılımcıyla hızla büyüyor. AWI'nin kilit organizatörleri, şahsen bir araya gelmek veya grev alanlarında buluşmak yerine, çalışmalarının çoğunu, farklı ülkelerden "yoldaşların" Amazon yönetimine talepleri için nasıl bastıracaklarına dair stratejiler belirlemek için buluştukları Zoom video konferans oturumlarında yapıyorlar.

"Beni duyabiliyor musun" diye sesleniyordu ekrandan Polonyalı depo işçisi Agnieszka Mróz geçen ayın sonlarında memleketi Poznan'dan bin kilometre uzaktaki Fransız sendikası Sud Solidaires'in kuzey Fransa'daki Lille'de eski bir demiryolu fabrikasındaki ofisinde toplanan Fransız ve İtalyan meslektaşlarıyla bağlantı kurarken. Polonya, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nden diğer işçiler de Amazon'un salgın karşısında verdiği tepkiyi ve yaklaşan eylemleri tartışmak için çağrıya yanıt vermiş ve AWI'nin yıllık buluşmasına katılmıştı.

Ağın çevrimiçi öncelikli yaklaşımı -ve uluslararası koordinasyona verilen önem- bu işçilerin son on yılda özümsediği bir dersin altını çiziyor: Geleneksel sendika yöntemleri yoluyla taleplerini yerel olarak sunarlarsa yönetimlerden taviz koparma şansları çok az.

Amazon haddinden fazla büyük, çok çevik ve çok güçlü. Dünyanın her tarafına yayılmış 175'ten fazla depo ya da "yerine getirme merkezi" (fulfillment center), hiper optimize idare yöntemleri ve 1 trilyon dolara yakın bir piyasa değeri ile şirket, ABD teknoloji sektörünün gücünü özetliyor. Sektörün kuralı haline gelmiş bir duruma uygun şekilde de sendikaları tanımayı ya da onlarla aktif ilişki kurmayı reddediyor.

Pek çok alanda yönetimle gerilimleri alevlendirerek binlerce depo çalışanını enfeksiyon riskine göğüs germeye zorlayan bir salgın sırasında bile Amazon, işçi örgütlerine yönelik temel duruşunu değiştirmedi ve saatlik ücretlerinin sektörün önerdikleri arasında en üstte olduğunu savundu. Mayıs ayında Fransa'da işçiler greve gittiğinde şirket tüm ülkedeki depolarını geçici olarak kapatarak siparişleri İtalya üzerinden yeniden yönlendirdi.

Bu arada şirket, 2020 ikinci çeyrekte yıllık karını ikiye katlayarak 5.2 milyar dolara çıkardı ve Prime Day (daha düşük fiyatlarla ürün alma şansı), Kara Cuma ve Noel gibi alışveriş cümbüşlerine olan talebi karşılamak için bir işe alım çılgınlığına girdi. Bloomberg Milyarderler Endeksi'ne göre, Bezos bu yıl kişisel olarak 87 milyar doların üzerinde para kazandı.

AWI'nin bir fark yaratmayı amaçladığı yer burasıdır. Ücret artışları, ek molalar veya yeni güvenlik önlemleri taleplerini uluslararası düzeyde koordine ederek şirketi, malları teslim etmek için bağlı olduğu depo işçiler için değişiklikler yapmaya zorlamak istiyor.

New York'ta bir teslimat istasyonunda çalışan ve şirketin kendisine misilleme yapabileceği endişesiyle isminin gizli kalmasını isteyen bir işçi, "Amazon ve hayatlarımızı kontrol eden çoğu büyük şirket uluslararası çalışır" diyor. "Yaşanabilir bir dünya ile sürdürülebilir bir geleceğe sahip olmak istiyorsak o zaman bizim de uluslararası bir harekete geçmemiz gerekir."

AWI'nin çalışmalarının etkili olduğuna dair işaretler var. Sebepleri ve sonuçları eşleştirmek zor olsa da, Amazon, işçi örgütlerinin artan baskısı altında, depolarındaki Covid-19 risklerini azaltmak için Mart ayından bu yana kademeli molalar ve vardiyalar gibi 150 maddeden oluşan sözde "süreç değişikliklerini" başlattı. Salgının zirve noktasında şirket ayrıca bir seferlik ikramiyelerin yanı sıra, saatte 2 Euro tutarında geçici bir risk ödeme bonusu da getirdi.

Bir Amazon şirket sözcüsü, "Kişisel koruyucu ekipman yatırımları, tesislerimizin daha iyi temizlenmesi ve elbette sosyal mesafe ile Covid-19 güvenlik önlemlerine şimdiden 800 milyon dolardan fazla harcadık" diye belirtiyor.

Ancak işçiler daha fazlasını arıyor. "Salgın, toplumda kimin daha önemli olduğunu gösterdi. İşçiler talepte bulunma özgüvenine sahip. Bad Hersfeld kasabasından bir Alman işçi olan Christian Krähling, daha önce kimsenin 2 Euro daha talep etmediğini söylüyor.

BUNA SENDİKA DEMEYİN
AWI, Almanya'nın Bad Hersfeld kentindeki işçilerin greve gittiği 2015 yılında başladı. Şirketin Polonya pazarına değil de Alman pazarına hizmet sunmak için yerine getirme merkezleri kurduğu komşu Polonya'daki Amazon işçileri, Almanya'daki bir depoda grev onlar için daha fazla iş anlamına geldiğinden duruma dikkat kesildi.

Amazon İşçileri Enternasyonali'nin kurucu üyelerinden Mróz, "Bir şeyler yapmamız gerektiğine dair ilk fikir, Polonya'daki koşulların Almanya veya İngiltere'dekinden çok daha kötü olmasının verdiği histen kaynaklandı," diye ifade ediyor.

Polonyalı grup, duruma yanıt vermenin tek yolunun Almanya'daki meslektaşlarıyla koordine hareket etmeye başlamak olduğuna karar verdi. Bir grup, Polonya'dan kendileriyle Bad Hersfeld'de buluşmak üzere yedi saatlik yola çıktı ve bu yolculuk Amazon İşçileri Enternasyonali -bu ismin geleneksel bir sendikayla hiçbir ilgisi olmadığında ısrar ediyorlar- olarak adlandırdıkları şeyin başlangıcını oluşturdu.

Birçok işçi yerel sendikalara üye olmakla birlikte, AWI'nin bir sendika olmadığını veya bir sendikaya bağlı olmadığını vurguluyor.

Krähling durumu, "Sendikalar yaşlandı ve tabandan gelen şeylere alışık değiller. Amacımız bunu sendikalar için yapmak değil. Bunu işçilere güç sağlamak için yapıyoruz. Sendikayı da bunu elde etmek için araçlardan biri olarak görüyoruz" diye açıklıyor.

Her şeyden önce, AWI, tek bir yerde ortaya çıkan taleplerin çok daha geniş bir şekilde desteklendiğini göstererek depo çalışanlarını güçlendirmek istiyor.

Örneğin ABD'de, işçilerden daha iyi sağlık ve güvenlik önlemleri ile risk ödemesi talep eden bir imza metni, Polonya'dan gelen binin üzerinde imzayla desteklendi.

Almanya'daki işçiler, çalışanların sosyal mesafe kurallarına uyup uymadıklarını izlemeyi amaçlayan yazılımları engellemede başarılı olduklarında yöntemlerini ödünç alabilmeleri için deneyimlerini diğer gruplarla paylaştılar.

Amazon'un Fransa'daki işçileri, şirketi ülkedeki depolarını kapatmasına götüren bir davanın açılmasına neden olan greve gittiğinde, Polonyalı işçiler gelişmeleri yakından takip etti. Nihayetinde, Polonya'da işçilerin daha güçlü temsil edilmesini savunmak için Fransa örneğinde başvurulan AB direktifinin aynısını kullanmaya çalıştılar.

Polonyalı işçiler, kendilerini güvende hissetmediklerinde depodan ayrılma haklarının olduğunu vurgulamak için broşürler hazırladılar.

Mróz, "Fransız deneyiminden yeni bir aracı edinişimiz bunun nasıl olabileceğinin doğrudan bir örneği oldu" şeklinde açıklıyor bu etkileşimi.

Fransız sendikası Sud Solidaire'i temsil eden avukat Judith Krivine, başarılı faaliyetler için uluslararası işbirliğinin çok önemli olduğunu söylerken, "Birlikte konuşmaları, birbirlerine fikir vermeleri ve daha iyi koşullar için birlikte mücadele etmeleri gerçekten çok önemli. Aksi takdirde, her zaman toplumsal olarak bir boşa düşme olacaktır" diye ekledi.

SELAM DÜNYA
Erken yakalanan ivmeye rağmen, AWI'nin büyümek için yapacağı çok şey var. Ağ kısa süre önce merkezi koordinasyon isimlerinden oluşan bir komite seçti ve şimdi çapını genişletmek için Asya'daki, Latin Amerika'daki ve Avrupa'dan yeni bölgelerdeki işçilere ulaşmayı planlıyor.

İşçilerin tümünün ortak bir dili paylaşmasına yardımcı oluyor: Amazonca. Mróz, "Bütün Amazon işçileri aynı kurumsal argoyu biliyor. Ortak bir dil bulmak, dayanışma ve güven oluşturmak ve birlikte çalışmaya başlamak çok kolay" diye açıklıyor.

Sayıların bir gücü olsa da hareketin yine de işvereni, dikkate alınması gereken bir güç olduğuna ikna etmesi gerekiyor. Krähling, "Amazon bizimle konuşmayacak çünkü bize meşruiyet vermek istemiyorlar" şeklinde görüş bildirirken, "Asla 'Amazon İşçileri Enternasyonali' ismini kullanmıyorlar. Amazon'un başarısından çıkar sağlamaya çalışan dışarıdan bir örgüt olduğumuzu söylüyorlar" diye şirketin yaklaşımını ortaya koyuyor.

Krähling, AWI'nin gönüllülük temelinde çalıştığını ve aktivistlerin yıllık toplantılarını kendilerinin ödediğini söyledi. Personel sirkülasyonu yüksek olduğundan ve kampanyalara katılım tahmin edilemeyeceğinden, kaç işçinin ağın bir parçası olduğunu belirlemek zor, ancak ağın salgın öncesi toplantılarına dünyanın dört bir yanından yaklaşık 50 örgütçü katılmıştı.

Mróz, "Örgütün dışında olmayan kolektif bir güç şeklinde örgütlenmiş olarak görülmek istiyoruz" diye kaydediyor.

Grup hakkında ve şirketin böyle bir ağla konuşmayı düşünüp düşünmeyeceği sorulduğunda, şirket sözcüsü zaten çalışma konseyleri ve çalışan organları olduğunu söylüyor.

Şirket sözcüsünün ifadeleriyle, "Herkesi, faaliyet gösterdiğimiz topluluklardaki diğer perakendeciler ve büyük işverenlerle genel ücret, yan haklar ve işyeri ortamımızı karşılaştırmaya teşvik ediyoruz. Bizim için mesele her zaman çalışanlarımızla doğrudan bağlantı kurarak ve dünya standartlarında bir müşteri deneyimi sağlamak için bir ekip olarak birlikte çalışarak harika bir istihdam deneyimi sağlamakla ilgili olacaktır."

Ancak işçiler koşulların daha iyi olabileceğini söylüyor. Ve şirketin koronavirüs güvenlik önlemlerinin -özellikle sosyal mesafeyle ilgili olanların- örgütlenme üzerine herhangi bir fikre kapılmaları durumunda işçileri birbirinden uzak tutmak için Amazon'a uygun bir bahane sağladığını düşünüyorlar.

Krähling, deposundaki kantini pleksiglas bir hapishane olarak tanımlıyor. "Korona krizi sırasında alınan tüm bu önlemler -bir rüyanın gerçekleşmesi gibi" diyor.

Artan gerilimlere rağmen, ağdaki işçiler daha yeni başladıklarını söylüyor.

Krähling, "Bu mücadeleyi yaşamasaydık, mücadelemiz olmasaydı muhtemelen şirketten ayrılırdım" diyor. "Evet, tamam, stresli, çok sorununuz var, çok uğraşıyorsunuz" diyor ve ekliyor: "Ama öte yandan, bu kadar çok arkadaşla tanıştığım bir iş yeri hiç olmadı. İşte bu çok eğlenceli."

*Melissa Heikkilä'nın Politico sitesinde yayınlanan yazısı Ivana Benario tarafından ETHA için çevrilmiştir. Yazının aslı şuradadır.