16 Nisan 2024 Salı

Birleşik ve demokratik Kore arayışında bir adım

Emperyalist güç odakları oluşturulan anlaşma çerçevesini orasından burasından bozmaya çalışacaktır. Fakat Kuzey ve Güney Kore halklarının barış içinde birlikte yaşama, demokratik tek bir Kore yaratma istek ve kararlılığı bunu boşa çıkarabilir. İşte o zaman anlaşmayı gerçek bir zafere dönüştürme imkanı da kazanmış olacaklardır. Bunun için bölgede başta ABD olmak üzere emperyalistlerin elini çekmesi öncelikli koşuldur.
Geçtiğimiz gün Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un ile Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in iki ülke arasında askerden arındırılmış bölgede görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonunda ortak bir deklarasyon yayınladılar.
 
Yakın bir zamana kadar ABD emperyalizmi K. Kore'ye nükleer silah denemeleri nedeniyle saldıracağını açıklıyor ve tecrit politikası izliyordu. ABD bölgede gerilimin başlıca kaynağıydı. Barış görüşmeleri ve ortak bir barış deklarasyonu yayınlanmasına birden bire gelinmedi elbette. En son 2007 yılında görüşme yapıldı. Görüşme bölge ve dünya halkları için olumlu sonuçlar yaratabilir. Eğer ABD emperyalizminin başı Trump yaratılmak istenen barış bahçesine zehirli bomba olarak düşmezse gelişmeler Kuzey Kore'nin büyük bir başarısıdır.
 
ABD, ikinci emperyalist paylaşım savaşı ve büyük antifaşist direnişten sonra Kore'nin Kuzey ve Güney olarak bölünmesinin birinci dereceden hem nedeni hem de sorumlusudur. Birleşik bir Kore yaratılması çabalarının da engelleyicisi olmuştur hep. Güney Asya'da hakimiyet kurma çabalarının bir parçası olarak 1950 yılında Kore'ye saldırmış, Kore halkı da işgal saldırısına anayurt savunması direnişiyle yanıt vermişti. Üç yıl süren savaş sonucunda Kore Güney ve Kuzey olarak bölünmüş, Güney Kore ABD emperyalizminin arka bahçesine dönüşmüştü. O tarihten bugüne her iki ülke arasında gerilim sürüyordu. ABD'nin Güney Kore'yi kışkırtarak sürekli saldırı tehtidi ve tacizleri sonucu Kuzey Kore savunma amaçlı silahlanmaya ağırlık vermek zorunda kalmıştı. Daha önceki süreçlerde zaman zaman görüşmeler yapılmış olsa da kalıcı bir çözüm emperyalistler tarafından engellenmişti.
 
Kuzey ve Güney Kore devlet başkanlarının bir araya gelmesinden önce yaşanan bir süreç var. Kuzey Kore devlet Başkanı Kim, Mart ayında Güney Kore'den gelen üst düzey bir heyetle görüştü ve aynı ay içerisinde Kim'in ABD Başkanı Donald Trump ile de bir araya geleceği açıklandı. Kim, Çin'e gitti ve burada Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya geldi. Ayrıca Kuzey Kore, nükleer testleri durduğunu açıklarken, Güney Kore de sınır bölgesinden hoparlörlerle yaptığı yayınlara son verdi.
 
Dışişleri bakanlığına getirilen neocon ekipten CIA Başkanı Mike Pompeo da bu görüşme trafiği için Kim'le bir araya geldi.
 
Kuzey ve Güney Kore devlet başkanları Kore topraklarında tarafsız bölgede, Panmunjom'da buluştular. Bu buluşma tarihi adım olarak değerlendirildi. Buluşmada her iki taraf da sonuçtan memnun ayrıldı. Fakat ortaya çıkan sonuçlardan en fazla Kore halkının sevindiğini söyleyebiliriz.
 
Kuzey ve Güney Kore devlet başkanları ateşkesin 65. yıl dönümünde Çin ve ABD'nin de desteğiyle Kore İç Savaşı'nı resmi olarak bitirme ve yarımadayı iktisadi ve toplumsal sorunları en aza indirecek önlemler alarak yeniden birleştirme konusunda anlaştılar.
 
İki taraf Kore Yarımadası'nın nükleer silahlardan arındırılması konusunda da prensipte anlaştılar. Bu anlaşma, ABD'den askeri destek alan Güney Kore'nin de nükleer silahlanmadan vazgeçmesi anlamına geliyor ki ABD bu maddeden memnuniyet duymayacaktır. Çünkü ABD, Güney Asya bölgesinde Güney Kore'yi silahlanma ve saldırganlık üssü olarak değerlendiriyor. Taraflar bu ayrıntıların sonbaharda yapılacak toplantılarda belli olacağını ifade ettiler.
 
Panmunjom Deklarasyonu Çin başta olmak üzere bölge güçlerinin Kore Yarımadası'nda çözüm sürecini etkin bir şekilde yönetme kararının bir ürünü. Güney Kore Başkanı Moon, zirve öncesinde Kuzey Kore'nin bir diğer müttefiki olan Rusya'yla bir iktisadi işbirliği açılımı başlatarak tüm bölge güçlerinin desteğini aldı. ASEAN da Kuzey-Güney Zirvesinin Kim-Trump buluşmasına temel oluşturacağını belirterek desteğini açıkladı. Fakat şimdilik bu deklarasyonun kalıcı sonuçlar yaratacağını söylemek için de erken bir değerlendirme olur. Bunun için ABD'nin Güney Asya'da silahlanma ve saldırganlık politikasına karşı Güney ve Kuzey Kore halklarının kararlı duruşu gerekiyor. ABD'nin anlaşma karşısındaki tutumu asıl olarak belirsizlik yaratmaktadır.
 
Anlaşma çerçevesinin her iki Kore halkının özlemlerini yansıttığından kuşku yok. Kore halkının genel eğilimi birleşmekten yana olmuştur. Bu adımı Kore halkları adına zafer olarak nitelemek abartı sayılmaz. Kuşkusuz ABD emperyalizminin Güney Kore üzerinden bu anlaşmayı boşa çıkarma çabaları her zaman olacaktır. Fakat K. Kore'nin bu büyük diplomatik başarısının bir boyutu da Güney Kore halkının anti ABD'ci milliyetçiliği için de bir zafer. Güney Kore devlet başkanı Moon aynı zamanda barış yanlısı bir sosyal demokrat çizgiye sahip.
 
Anlaşmadan sonra ABD Başkanı Trump, "İyi şeyler oluyor ama zaman gösterecek" diyerek ihtiyatlı bir dil kullandı. Ardından Kuzey Kore üzerinde yaptırımları sürdüreceklerini söyleyerek saldırgan politikadan vazgeçmeyeceğini açıkladı. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada ise "ABD öncülüğünde uygulanan maksimum baskı politikasının Pyongyang yönetimini bugünkü çizgisine getirdiği" ileri sürüldü. Anlaşmadan memnun olmayan ülkelerden biri de Japonya oldu. Bölgede yayılma ve hegemonya alanlarını genişletme politikası izleyen Japonya, Kore'yi uzun süre sömürgesi olarak yönetmişti ve Kore adaları üzerinde hak iddia etmektedir. Aynı zamanda Asya'da ABD ile birlikte hareket etmeyi çıkarlarına daha uygun görmektedir.
 
ABD emperyalizminin Başkanı Trump Haziran ayında Kuzey Kore'yi ziyaret edecek. Bu ziyaret öncesinde Trump'ın kozlarını hazırladığı görülüyor. Emperyalist güç odakları oluşturulan anlaşma çerçevesini orasından burasından bozmaya çalışacaktır. Fakat Kuzey ve Güney Kore halklarının barış içinde birlikte yaşama, demokratik tek bir Kore yaratma istek ve kararlılığı bunu boşa çıkarabilir. İşte o zaman anlaşmayı gerçek bir zafere dönüştürme imkanı da kazanmış olacaklardır. Bunun için bölgede başta ABD olmak üzere emperyalistlerin elini çekmesi öncelikli koşuldur.