5 Mayıs 2024 Pazar

Aydın Akyüz yazdı | Taksim ufkundan 1 Mayıs'a bakmak

31 Mart seçim sonuçları, Van Büyükşehir Belediye Başkanlığını gasp etme girişimine karşı başlayan direnişin kazanımla sonuçlanması halklarımızda büyük bir coşku ve moral yarattı. Aynı zamanda Kürt yurtsever halkın üzerindeki mücadele yorgunluğunu atmakta olduğunun Newroz'dan sonraki göstergesi oldu. Van çıkışı, 14 Mayıs seçim sürecinde CHP'nin demokratik halkçı cephede dahil olmak üzere muhalefet üzerinde oluşturduğu politik basınç ve hegemonyayı sınırlandırması açısından da kilometre taşı işlevi gördü.

KESK ve DİSK 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkma çağrısı yaptılar. Bu çağrının zamanlamasını sadece AYM'nin aldığı kararla açıklamak son derece yüzeysel bir değerlendirme olur. Burada pek çok hazırlayıcı dinamik var. Diğerlerini bir yana bırakırsak, Taksim çağrısı aynı zamanda son yıllarda canlanan işçi ve ezilenlerin mücadelesinin hem bir sonucu, hem de işçi hareketi ve toplumsal muhalefetin yeni bir eşiğe geldiğinin işaretidir. İşçi sınıfı ve ezilenler bu eşiği başarıyla aştığında gelişmekte olan antifaşist mücadelenin kanallarını genişletebilir. Yeni bir devrimci yükselişin fitilini ateşleyebilir. Bu eşiği mayalayan son birkaç yıldaki gelişmelere daha yakından bakalım.

KENDİLİĞİNDEN İŞÇİ HAREKETİNDE YÜKSELİŞ
Son 5-6 yıldır tırmanışa geçen enflasyon her geçen gün işçi ve emekçileri daha fazla yoksullaştırdı. Ücretler enflasyon karşısında eridi. İşçi ve emekçilerin alım gücü düştü. Her yıl açlık ve yoksulluk sınırında yaşamaya itilen işçi ve emekçilerin oranı biraz daha yükseldi. Kronikleşen daha da büyüyen işsizlik yaşamı daha da çekilmez hale getirdi. Bu süreçler derinleşerek devam ediyor.

Bıçağın kemiğe dayandığı eşiği çoktan aştı. Son iki buçuk yıldır işçi hareketinde bir canlanma yaşanıyor. Buna öncü işçi dalgası da diyebiliriz. Yüzlerce işçi eylemi, direnişi ve fiili grevi yapıldı. Binleri bulan büyük etkinlikler anlık, sınırlı ve geçici kalsa da, birkaç işçiden yüzlercesine ulaşan kararlı öncü direniş ve fiili grevler yaygınlığını korudu.

İşçiler yaşanabilir bir ücret, sendika hakkı ve sosyal haklar için çıktıkları yolda çoğunlukla sadece patronlarıyla mücadele etmediler. İşçilerin direniş kararlılığı büyüdükçe ve uzun bir zamana yayıldıkça aynı sanayi sitesi, aynı sanayi havzası ve giderek aynı işkolundaki patronlar örgütünü karşısında buldu. Kimi örneklerde direnişe geçtikleri firmanın bağlı olduğu dünya tekeliyle de mücadele etmeleri gerekti. Diğer yandan polis ve jandarmanın müdahalelerine maruz kaldılar. Kimi örneklerde direnişi kırmak için kaymakam ve valisinden bakanına kadar harekete geçenler oldu. Burjuva medya çoğunlukla görmezden gelerek, mecbur kaldığında da çarpıtma ve karalamalarıyla rolünü oynamaya devam etti. İşbirlikçi sendikaların ve sendika bürokratlarının burjuvazinin yardımına koştuğu örnekler de yaşandı.

Bu süreçler işçilerin bilincini geliştirdi ve mücadele deneyimi kazandırdı. Dostunu düşmanından ayırt etmeyi öğrendiler. Sosyalist, devrimci, ilerici ve doğal işçi önderlerinin öncülüğünde sınıf dayanışmasını geliştirdiler. Enternasyonal dayanışmayı teşvik ettiler. Farklı düzeylerde mücadele ve dayanışma birlikleri kurdular. İşçi Emekçi Birliği bunlardan biridir.

İşçilerin mücadele istek ve kararlılığındaki süreklilik sendikalaşmaya düşük oranlarda da olsa bir ivme kazandırdı.* Bu direnişlerin etrafında örülen dayanışma işçilere umut, toplumsal muhalefete dinamizm kattı. DİSK'e ve Türk-İş'e bağlı bazı sendikalar yüzlerini daha fazla işçilere ve sınıf mücadelesine dönmeye başladı. Devrimci, ilerici güçlerin kurduğu bağımsız sendikalar öne çıkıp yaygınlaştı. İşçi Emekçi Birliği'nin kurulması ise bu gelişmelerin birleşik örgütlü bir forma kavuşturma çabasının olumlu sonuçlarından biri oldu.

SINIF MÜCADELESİNDE YENİ BİR SOLUK: EMEKLİLER
EYT'liler yıllara yayılan eylem ve mücadeleleriyle taleplerini gündemde tutmayı başardı. İşçi ve emekçi hareketinin gözardı edilemeyecek dinamiklerinden biri oldu. Emeklilik hakkı talepleri toplumsal meşruiyete ve kamuoyu desteğine sahipti. Politik islamcı iktidarı zorlayıp yıpratan bir işlev gördü.

Bu dinamizmi arkalamak için, politik islamcı iktidar 14 Mayıs seçimleri öncesi geri adım atmak zorunda kaldı. EYT'lilerin bir kısmına emeklilik hakkı tanındı. Seçimi kazanmaya endeksli hileli bir manevraydı bu. Seçimi kazanmasına katkısı olsa da, sonrasında bütün emeklileri kapsayan daha güçlü bir mücadele dinamizmine evrildi.

EYT'lilere emeklilik hakkı hileliydi. Hükümet milyonlarca EYT'liye emeklilik hakkı tanırken, emeklilere ayrılan bütçeyi aynı oranda artırmadı. Aksine bütün emeklilere ayrılan yıllık bütçeyi düşürdü. Yüksek enflasyon bu gerçeğin kısa sürede anlaşılmasını zorlaştırsa da; bu gerçeğin açığa çıkması uzun sürmedi. Bütün emeklilerin maaşları yüksek enflasyon karşısında eridi. Zaten emeklilerin maaşları öteden beri düşüktü. Son yıllardaki kayıpla birlikte tahammül edilemez sınırlara dayandı. Emeklilerin hoşnutsuzlukları ve mücadeleleri yeni değildi. EYT'lilerin katılımıyla birlikte daha gür çıkmaya başladı sesleri.

Politik islamcı iktidar, emeklilerin maaşlarının eridiğini kısa sürede hissetmeyeceklerini, hissetseler de güçlü tepki vermeyeceklerine güvendi. Ve onların talep ve mücadelelerini kolayca maniple edip bastıracaklarını sandılar. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.

Alım gücü düşen, geçinmekte zorlanan emekliler tepki vermeye başladı. Yerel seçim öncesi göstermelik bayram ikramiyesi, belirsiz geleceğe havale edilen inanılması zor vaatleri ikna etmedi. 14 Mayıs seçimi öncesi yaptığı gibi son anda politik islamcı liderin faydacı hamleler yapıp, ücretleri artıracağını ve/veya bayram ikramiyesini yükselteceğini bekleyen emekliler hayal kırıklığına uğradı. Hiçbir üretkenliğe sahip olmayan, toplumsal yararı bulunmayan politik islamcı iktidarın ideolojik, politik ve zor aygıtlarına ve sermaye sınıfına para boldu, işçi ve emekçilere sıra gelince meteliğe kurşun atılıyordu.

Tepkilerini sandıkta gösteren emekliler, politik arenada gözardı edilemeyecek bir aktör olduğunu kanıtladı. İşçi ve emekçi hareketine, toplumsal muhalefete dinamizm taşıyan güçlü bir bileşeni olduğunu gösterdi. Emekli-Sen'in 1 Mayıs çağrısında 25 Mayıs mitingi hazırlıklarına vurgu yapması, emeklilerin 1 Mayıs'a güçlü bir katılım göstereceklerinin yanı sıra, sonrasında da mücadeleyi yükseltme kararlılıklarının ifadesidir.

CANLANAN ANTİFAŞİST MÜCADELE
7-8 yıl önce başlayan saldırılar karşısında antifaşist kitle gerilese de varlığını hep korudu. Bunun öne çıkan gücü kadın ve gençlik hareketiydi. Bir süredir hem antifaşist, antiemperyalist, antisiyonist, antisömürgeci ve cins özgürlükçü mücadelenin tabanı genişlemeye başladı, hem de mücadele çıtası yükseldi. Bunun 8 Mart'tan Newroz'a kadar; siyonist İsrail'i protesto ve Filistin'le dayanışmadan DEM Parti mitinglerine kadar birçok verisi açığa çıktı. Özellikle 8 Mart ve Newroz yaygınlığı, kitleselliği, coşkusu ve birleşik hareket etme kararlılığıyla mücadele çıtasını biraz daha yükseltti.

Son iki seçim, toplumsal muhalefette güçlü bir değişim isteğinin ve politizasyonun göstergesi oldu. 14 Mayıs seçimi sürecinde politik islamcı iktidarın yürüttüğü psikolojik savaşla elde ettiği psikolojik ve politik üstünlük onlara seçimi kazandırsa da, bu ‘üstünlüğü' fazla sürmedi, süremezdi de. Çünkü iktidarın elde ettiği psikolojik ve moral üstünlüğün toplumsal maddi karşılığı yoktu. Halkçı demokratik cephenin özeleştirel tavrı, toplumsal muhalefetin ısrarlı mücadelesi, burjuva muhalefet cephesinde yaşananlarla birlikte, daha güçlü bir toplumsal muhalefet açığa çıktı. 31 Mart seçim sonuçları, Van Büyükşehir Belediye Başkanlığını gasp etme girişimine karşı başlayan direnişin kazanımla sonuçlanması halklarımızda büyük bir coşku ve moral yarattı. Aynı zamanda Kürt yurtsever halkın üzerindeki mücadele yorgunluğunu atmakta olduğunun Newroz'dan sonraki göstergesi oldu.

Van çıkışı, 14 Mayıs seçim sürecinde CHP'nin demokratik halkçı cephede dahil olmak üzere muhalefet üzerinde oluşturduğu politik basınç ve hegemonyayı sınırlandırması açısından da kilometre taşı işlevi gördü.

CHP, işçi sınıfı ve ezilenlerin sorunlarını çözecek ve taleplerini karşılayacak bir programa sahip olmadığı gibi; buna mecali de yoktur. CHP'li belediyeler işçi ve emekçilerin ekonomik taleplerinin çok sınırlı bir kısmını ve geçici olarak karşılayabilir. Orta ve uzun vadede bunu da yapamazlar. İşçilerin ücretlerini aylardır ödemeyen CHP'li belediyeler var. ezilenlere ise verebileceği hiçbir şey yok. İşçi ve ezilenlerin karşı karşıya olduğu, acil çözüm bekleyen ağır ekonomik ve politik sorunlar; oluşan yüksek beklenti kısa sürede CHP şahsında hayal kırıklığı dışında bir şey üretmeyecektir. Dolayısıyla işçi sınıfı ve ezilenlerin özgücüne dayalı mücadeleyi yükseltmek, yüzünü devrimci sosyalist güçlere ve demokratik halkçı cepheye dönmek dışında seçeneği yoktur. 1 Mayıs, işçi sınıfının ezilenler ve devrimci sosyalistlerle buluşması ve bağ kurması için önemli bir fırsattır.

1 MAYIS'TA CHP'Yİ YALITMAK
DİSK yönetiminin ve bağlı bazı sendika yönetimlerinin CHP'lileşme eğilimi son kongresinde, devrimci, ilerici ve mücadeleci sendika yöneticilerini, kapalı kapılar ardında kulisler yoluyla dıştalayarak pekiştirdi. Diğer yandan yerel seçimde CHP'nin elde ettiği başarı, toplumda ve işçiler üzerinde ideolojik ve politik hegemonyasını güçlendirmeye hizmet eder. Gerek doğrudan gerekse DİSK yönetimi ve Türk-İş'e bağlı bazı sendikaların yönetimleri aracılığıyla dolaylı olarak hegemonyasını güçlendirmeyi sürdürecektir.

CHP'li belediyeler, Genel-İş yönetimiyle anlaşarak işçilerin mücadelelerini sınırlandırma ve çıkarları için araçlaştırma çabalarına girmeleri sürpriz olmayacaktır.

CHP, 2024 1 Mayıs'ını bu amaçlarla fırsata çevirmeye çalışacaktır. O yüzden işçi sınıfının diğer güncel ve stratejik taleplerinin yanı sıra CHP'nin 1 Mayıs'ı etkisi altına almasına karşı mücadele bu yıl daha önemli hale gelmiştir. Bunda yeterli bir başarı sağlanmazsa işçi sınıfında abartılı bir iyimserlik gelişecek, mücadele yoluyla değil de CHP'nin yaydığı içi boş beklentilere bel bağlanacaktır. 

TAKSİM GELENEKTİR, KOMÜNDÜR, 1 MAYIS ALANIDIR
Bu yıl 1 Mayıs'a bu toplumsal ve politik atmosferde gidilecek. 1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele bilinci ve kültürünü geliştirdiği, sınıf bilincini büyüttüğü gündür.

1 Mayıs, işçi hareketinin ve emekçi sol güçlerin son bir yıl içinde mücadele içinde biriktirdiklerini sergiledikleri gündür. Yanı sıra 1 Mayıs alanları emekçi sol güçlerin kendiliğinden biçimde bir araya geldi, nesnel olarak birleşik cephesel görünüme kavuştuğu “an”dır. Bu yanıyla büyük bir psikolojik üstünlük ve moral kaynağıdır.

Taksim 1 Mayıs alanıdır.

Taksim, işçi sınıfı ve emekçi solun köküdür, geleneğidir ve tarihiyle buluşmasıdır.

Taksim Haziran'dır, "Taksim Komünü"dür.

Taksim 1 Mayısları kapitalist ve faşist barbarlığa meydan okumadır; düzenden kopma eğilimidir, devrim çağrısıdır.

*Genel-İş'in bürokratik yöneticilerinin herhangi bir bağımsız mücadelenin ürünü olmayan, CHP'li belediyelerle anlaşarak sendikalaşmaları, işçi hareketine katkılarını ve sınıf bilinci edinimi açısından tartışmalı bulduğumuzdan dışta tutuyoruz.