24 Nisan 2024 Çarşamba

Arzu Demir yazdı | Bekaert'deki grev iradesini güçlendirmek

Grev kararlarının uygulanamaz olduğu bir yerde, Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Bekaert işçileri, 14 Aralık'ta faşist şef Erdoğan'ın grev yasağını tanımadı ve greve çıktı. DİSK'in bu süreçte nasıl bir tutum aldığı ya da alacağı ayrı bir tartışma konusu. Ancak, sosyalist partilerin, emekçi sol hareketin güçlendirmekle sorumlu olduğu bir grev var ortada.

Türkiye'de grev hakkı, sadece toplu iş sözleşmesi sırasında işçilere tanınıyor. TİS dışında yapılan tüm grevler "yasadışı grev" sayılıyor. Çalışma Bakanlığı'nın Temmuz 2022 istatistiklerine göre, sendikalaşma oranı yüzde 14,26. Bu demektir ki, her yüz işçiden 86'sı sendikalı olmadıkları için toplu iş sözleşmesi yapma ve görüşmeler sırasında ortaya çıkan anlaşmazlık nedeniyle greve çıkma hakkından mahrumdur.

Peki, bu yüzde 14.26'lık kesim grev hakkını kullanabiliyor mu?

Elbette ki, hayır!

Çünkü grev yasağı, patronlara ve onların devletine anayasal olarak tanınmış bir "hak".

Anayasa'da işçinin "grev hakkı", patronun "lokavt" saldırısı ile aynı başlık altında ele alınmış durumda.

12 Eylül darbe anayasasındaki bu maddeye bugüne kadar hiçbir iktidar dokunmadı. Böylece "iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz" denilerek, grev yasağı patronlara tanınan "anayasal bir hak" haline getirildi. Yine 12 Eylül darbesinin ürünü olarak çıkarılan 2822 sayılı yasa ile grevleri "erteleme" adı altında "yasaklama" yasallaştırılmış oldu.

Askeri vesayet ve 12 Eylül rejimi ile "hesaplaşacağı" propagandasını iktidarının ilk yıllarında sıkça yapan AKP de, darbe ürünü olan bu yasakların kapsamını genişleterek kullandı. Erdoğan'ın "Allah'ın lütfu" olarak gördüğü 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK'lar bu yasak kapsamını genişletmek için de kullanıldı. 678 sayılı KHK ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun ilgili maddesinde değişiklik yapılarak, grev erteleme gerekçeleri genişletildi. Yasada yer alan "genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu nitelikte" ifadesine "büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetlerini, bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrar bozucu olmak" gerekçeleri de eklendi.

2002 yılından bu yana 19 grev, AKP iktidarının kararıyla yasaklandı. Bu yasaklar, "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"ne geçilen 2018 yılına kadar Bakanlar Kurulu kararıyla alınıyordu. 2018'den sonra ise faşist şefin gece yarısı yayınladığı kararlar devreye girdi.

Özetle, sadece TİS döneminde işçi sınıfına tanınan grev hakkı da "erteleme" adı altında gelen yasaklamalar nedeniyle uygulanamıyor.

Grev kararlarının uygulanamaz olduğu bir yerde, Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Bekaert işçileri, 14 Aralık'ta faşist şef Erdoğan'ın grev yasağını tanımadı ve greve çıktı.

Bekaert Belçika sermayeli bir şirket. İzmit ve Kartepe'de iki fabrikası bulunuyor.

Bu fabrikaların birinde Hak-İş'e bağlı Özçelik-İş, diğerinde ise DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası örgütlü. Temmuz ayından beri süren TİS görüşmelerinin "uyuşmazlık"la sonuçlanması üzerine iki sendika da grev kararı aldı. Grevin başlayacağı 13 Aralık'ın gece yarısında faşist şef Erdoğan, bir kararname yayınlayarak grevi "erteleme" adı altında yasakladı. Gerekçe ise, "milli güvenliği tehdit."

Öz Çelik-İş, yasağa karşı Danıştay'a dava açtıklarını duyururken, Birleşik Metal-İş Sendikası üyeleri ise, fabrikanın giriş kapısına "Bu iş yerinde grev vardır" pankartını asarak greve başladı.

Hatırlayacaksınız, 2022 yılı çok yaygın işçi direnişleri ile açılmıştı. Yılı ise Bekaert işçilerinin, yasağa rağmen gerçekleştirdikleri fiili grevi ve sendika üyesi oldukları için işten atılan çok sayıda işçinin direnişleri ile kapatıyoruz.

Sermaye sınıfının iktidarı olan AKP'nin ideolojik-politik bir tercih olarak aldığı grev yasağının karşısına Birleşik Metal-İş Sendikasına üye işçiler de grev iradesi ile çıktılar.

Peki, işçilerin bu grev iradesi nasıl güçlendirilecek?

Bu konu sadece DİSK'in ya da sendikaların görevi mi?

Elbette, değil. DİSK'in bu süreçte nasıl bir tutum aldığı ya da alacağı ayrı bir tartışma konusu. Ancak, sosyalist partilerin, emekçi sol hareketin güçlendirmekle sorumlu olduğu bir grev var ortada. Grev iradesini işçi sınıfının diğer bölükleri ile buluşturmaktan emekçilere grevi ve taleplerini taşımaya kadar bir dizi eylem ve etkinlik yapılabilir.

Bu devrimci dayanışmanın bir de uluslararası ayağı olabilir. Şirketin Belçika'da bulunan yönetim binalarının önlerinde, Türkiye ve Kürdistanlı örgütlerin Belçikalı devrimciler ile birlikte eylemler örgütlemesi, grev iradesini enternasyonal alandan güçlendirecektir.