8 Ekim 2025 Çarşamba

Ahmet Polad yazdı | Suriye 'halk' meclisi seçimleri

İlk perdede Golani, Baas anayasasının 8. maddesini iptal ederek cihadist bir iktidar kurabilmenin yolunu açtı. Ardından yeni bir siyasi partiler yasası oluşturmaksızın, kendisinin atamasıyla oluşturduğu seçim kurulu eliyle 6 bine yakın delege atadı. Atanmış delegeler, Golani Suriyesi'ne uygun "17 şeffaf kriter" ile belirlenmiş kişilerin seçilme hakkına sahip olduğu bir seçimde 140 kişiyi seçti. Geriye kalan 70 sandalye de doğrudan Golani tarafından atanacak. Oyun bu kadar, ama hiç komik değil!

Klasik bir giriş yapalım; demokrasi nedir? "Demos-halk" ve "krasi-yönetim", yani Antik Yunan'dan günümüze çeşitli içerikler kazanmış olan "halkın yönetimi"dir. Kavramın açığa çıktığı ve uygulandığı Antik Yunan kent devletlerinden bugüne değişmeden gelmiş olan bir özü vardır; sınıfsallığı! Antik Yunan polislerinde farklı uygulamaları görülse de; kölelerin, kadınların ve göçmenlerin (ve diğer kısıtlanmışların) dışında kalan belli bir yaştaki mülk sahibi erkeklerin oy kullandığı bir sistem olarak açığa çıkan demokrasi, (SSCB ile yaşam bulmuş doğrudan demokrasiyi dışında tutarsak) hiçbir zaman gerçek anlamıyla "halkın yönetimi" tanımlamasını karşılamadı. Burjuvazinin tüm dünyada iktidarı ele geçirme sürecinde daha tiyatral bir hal alan "demokrasi" kurumu, çeşitli ülkelerde halkın daha geniş kesimlerine açık hale geldi. Ancak bu, çoğu zaman, biçimi ve pratiği kurucu sermaye tarafından senaryolaştırılmış bir oyundan ibaret oldu.

Bu tiyatral örneklerden biri olarak geçtiğimiz günlerde gerçekleşen "Suriye Halk Meclisi" seçimlerini ele alabiliriz. İlk perdede Golani, Baas anayasasının 8. maddesini iptal ederek cihadist bir iktidar kurabilmenin yolunu açtı. Ardından yeni bir siyasi partiler yasası oluşturmaksızın, kendisinin atamasıyla oluşturduğu seçim kurulu eliyle 6 bine yakın delege atadı. Atanmış delegeler, Golani Suriyesi'ne uygun "17 şeffaf kriter" ile belirlenmiş kişilerin seçilme hakkına sahip olduğu bir seçimde 140 kişiyi seçti. Geriye kalan 70 sandalye de doğrudan Golani tarafından atanacak. Oyun bu kadar, ama hiç komik değil!

Halkın seçimlere katılmadığı "halk meclisi seçimleri" Türkiye gibi cihadizmin hamileri tarafından övgüyle karşılandı. Zaten emperyalistlerin bu konudaki fikrini Tom Barrack, "Trump, Erdoğan'a istediği meşruiyeti verecek" diyerek açıklamıştı. Bir de daha medeniyet yularını Golani'nin boynuna geçirmeden evvel yeni Suriye devletini kurması için kendisini hazırladıklarını itiraf etmişlerdi. Yani onlar için halkın katliamlardan geçiriliyor olması, kadınların açıkça köleleştiriliyor olması bir tarafa; halkın seçimlere dahil edilmemiş olması, Süveyda ve Rojava'nın seçim sürecinin dışına itilmiş olması, siyasi partilerin oluşması ve seçime katılmasına dönük adımların atılmamış olması gibi asgari burjuva demokrasisi koşullarının dahi olmayışının bir önemi yok. ABD ve avanesinin çıkarlarını uygulamayı garantilemişse, meşrudur. Ama Türk devleti, bu meşruiyeti bile yetersiz bulmuş olacak ki çeşitli medya kuruluşlarında, sahnelenmiş olan tiyatroya arka plan-altyapı oluşturmaya çalışıyor.

Nüfusta kayıtlı olmayan Suriyeliler hikayesinden ülkede olmayan Suriyelilere, çeşitli gerekçelerle halkın seçimlere dahil edilmemiş olmasını meşrulaştırmaya çalışıyor. Atanmışların atanmışları seçtiği, bu da yetmezmiş gibi üçte birin de yine doğrudan Golani tarafından atama yoluyla seçildiği "körler sağırlar birbirini ağırlar" temalı seçim oyununu da çeşitli güvenlik gerekçelerine bağlıyorlar. Bir de bunların yanı sıra, AKP'nin yıllardır yaptığını yapıp, kendi Kürtlerini, Alevilerini, Hristiyanlarını, Dürzilerini oluşturmuş olan Golani'ye buradan çoğulculuk ve meşruiyet biçiyorlar. Farklı çetebaşlarının meclise atanmış olmasını da yine çoğulculuk olarak sunan faşist şeflik medyası, HTŞ'lilerin mecliste azınlıkta kaldığını ilan ediyor(!) Apaçıktır ki bu tiyatro kendi içlerine de sinmiş değil.

Tüm dünyanın ve Suriye halklarının "bu nasıl seçim" dediğini duyar gibiler ve bunu cevaplar nitelikte propagandayı yoğunlaştırıyorlar, boşuna! Halka dayanmayan ve halklar tarafından desteklenmeyen, Suriyeli dahi olmayan; Özbekinden Uygur ve Çeçenine El Kaide artığı HTŞ çetesinin seçim tiyatrosunu hiçbir gerekçeyle meşrulaştıramazlar. Yaklaşık bir yıl önce, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi kendi bölgelerinde seçim yapma kararı aldığında, açıktan devam eden bir iç savaş hali söz konusuydu ve Esad yönetimine bağlı memurlar ve sempatizan kitlesi devrim topraklarında yaşıyordu. DAİŞ saldırıları sürerken işgalci faşist Türk burjuva devleti devrimin altyapı kaynaklarından öncü kadrolarına ve sivil halkına, kısacası bulduğu her fırsatta her yere saldırıyordu. Ama bütün bunlara rağmen, yüzlerce komünde halka seçmen kartları dağıtıldı, ön seçimler yapıldı. MSD çatısı altında bulunan partiler, iki rakip ittifakta seçim propagandası sürecine girdi. Özerk Yönetim'in çağrılarına rağmen, bugün HTŞ'nin seçimlerine Efrîn'de (kendisine yakın isimler aracılığıyla!) katılan işbirlikçi ENKS, o zaman açıkça faşist şefin argümanlarını öne sürerek seçimin meşru olmadığını ilan etti ve seçimi boykot etti. Buna rağmen, Özerk Yönetim halkın güçlü katılımını sağlamak amacıyla tüm imkanlarını seferber etti. Tüm hazırlıkların bu zeminde yapıldığı, gücünü halkından alan Özerk Yönetim'in seçimleri faşist işgalci Türk burjuva devletinin tehditleri ve emperyalizmin çıkar kaygılarından kaynaklanan baskıları sonucu ertelenmek zorunda kaldı ve yapılamadı.

Zaten komünler ve meclisler yoluyla halkın yönetime doğrudan katılımının da hedeflendiği Özerk Yönetim bölgelerindeki halk seçimlerini "gayrimeşru" ve cihadist HTŞ çetesinin, (Süveyda ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgeleri dışında da) tüm Suriye halklarını dışladığı, çete artıklarının kendi arasında yapmış olduğu seçimleri "meşru" kılan nedir? Elbette ki Kürt düşmanlığı! Suriye "seçim" tiyatrosu ve "güvenlik güçleri, Suriye devletinin birliği" gibi konularda Cumhuriyet ve Akit'in aynı safta buluşmasının tek nedeni Kürt düşmanlığıdır. Ve ikinci nedeni ise unutmamak gerekir ki kendi faşist devletlerinin kurucuları da Topal Osman ve Sakallı Nurettin gibi katliamcı çetebaşları ve onların şefidir. Bundan dolayı pek yabancılık çekmeden bu yeni kurucu terörü de buna eşlik eden seçim tiyatrosu gibi rıza ve meşruiyet oyunlarını da alkışlamakta birleşiyorlar. Fakat boşuna! Zira Rojava halkı, Tişrîn ve Qereqozak'tan sonra bir kez daha, Eşrefîye ve Şêxmeqsûd'da meşruiyetin kaynağının halkın özyönetimi-direnişi ve özsavunması olduğunu göstermiştir. Cihadist HTŞ çetelerinin emperyalist-kapitalist sistem içerisinde sağladığı meşruiyetin sahada bir karşılığı olmadığının en büyük göstergesi, gerçek bir halk oylaması yapamamış olmasıdır. Binlerce komün ve mecliste örgütlenmiş olan, halkın çok önemli bir bölümünün kurumlarda doğrudan yer aldığı Özerk Yönetimi gayrimeşru, QSD ve YPG'yi Kürtleri temsil etmeyen yapı ilan eden Golani, 6 bin çetesiyle demokrasi oyunu kurabilecek mi? Bunu zaman gösterecek. Ama tarih Rojava'daki gibi örgütlü halkların yenilmez olduğunu tescillemiştir.