ABD işgalciliği: Teslimiyet ya da direniş
Haşdi Şaabi, orduya entegre edilerek Irak merkezi hükümetinin tam hâkimiyetinin sağlanması için legalize edilmesi yoluyla kontrol altına alınmak isteniyor. Bu yolla silahsızlandırılarak, Şii partiler ve kitlesi içindeki etkilerinin kırılması hedefleniyor. Ya da katliam ve savaşla yok edilmekle tehdit ediliyor. Böylece emperyalist işgalcilik karşıtlığından işbirlikçiliğe zorlanması yoluyla teslim alınmak, İran'la olan bağı da koparılarak, İran'ın cephe hattı kırılarak emperyalist batıya teslim olması hedefleniyor.
Kapitalist sistem, tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte ve devamında kapitalist emperyalist güçler, içte emekçi halkına dışta ise rekabet ettiği hasımlarına ekonomik sömürü, yaptırımlar ve savaş yoluyla boyun eğdirmeye çalıştılar. Emperyalist küreselleşme döneminde, başta ABD ve Avrupa emperyalizmi olmak üzere, mafyatik biçimlerle ülkelerin zenginliklerine el koyuyorlar, yakıyorlar, talan ediyorlar ya da savaşla boyun eğdiriyorlar. İşbirlikçi teokratik monarşileri, 'vatansever' dedikleri faşist partileri ve siyonist soykırımcı iktidarları açıktan destekleyen bir strateji izlediklerini görüyoruz. Ortadoğu'da gerici, faşist, soykırımcı rejimleri çıkarlarına uymaları koşuluyla desteklemekten geri durmuyorlar.
Aralarındaki bütün rekabet ve çelişkilere rağmen, yeni bir dünya savaşı olasılığını da yadsımayan bu küresel emperyalist güçler ve onların işbirlikçileri, direnişçi güçleri teslim almak söz konusu olduğunda hızla birleşiyorlar. Aslında ezilenlere bizden başka çareniz yok, direnirseniz sizi yok ederiz mesajını verirken (Siyonist İsrail'in Gazze katliamını fütursuzca destekleyerek bunu gösterdiler) diğer yandan bu haydutluğa ortak, işbirlikçi olmayan devletleri de savaş yoluyla teslim alıyorlar. Bu bakımdan orta doğu işgalinin tamamlanması, ya da başka bir ifadeyle teslim alınması süreci, bir taraftan halkları bu yolla köleliğe razı etmeye, diğer taraftan ise devletlerin işbirlikçi ve Küresel emperyalist haydutların çıkarlarına uygun pozisyon almalarını zorunlu hale getirmeye çalışıyorlar. Trump'ın açıkladığı ABD'nin yeni strateji belgesinde, çok kutuplu dünyada Ortadoğu, emperyalist paylaşım ve dünya hegemonyası için, tedarik yolları ve enerji kaynakları bakımından ele geçirilmesi gereken bir bölge olarak ifade ediliyor. Dahası ise, Ortadoğu'daki antiemperyalist, ilerici, devrimci, yurtsever direnişçi güçleri de teslim ya da yok olmakla karşı karşıya bırakıyorlar; konumuz bağlamında başlı başına üzerinde durmamızı zorunlu kılıyor bu olgu.
Ortadoğu'da Filistin, Lübnan, Suriye ve Irak'ta sınırlı antiemperyalist rol oynayan, büyük halk desteği olan ve İran'ın doğrudan ya da dolaylı olarak destek verdiği bu Şii (Hamas Sünni'dir) güçler, hem stratejik bir cephe hattı ve hem de direnişçi bir ağ görevi görüyor. Çünkü bu örgütler emekçilerin, ezilenlerin, yok sayılan halkların geniş desteğine sahipler ve emperyalist işgale karşı da direniyorlar. Hamas ve Hizbullah'ın siyonist İsrail tarafından darbelenmesi ve ciddi anlamda zayıflatılması, Suriye'de Baas rejiminin yıkılmasıyla İran'ın Şii milisler üzerinden kurduğu gücün dağıtılması sonrasında, İran'ın bölgedeki etkisi oldukça sınırlandı. Sonrasında ise siyonist İsrail'in İran'a yönelik 12 günlük darbeleme, zayıflatma savaşının ardından, sıranın Irak'a yani Haşdi Şaabi'ye geldiği biliniyor. Aslında ABD emperyalizminin Ortadoğu'nun sömürgeleştirilmesi sürecinin son halkası olarak gördüğü İran'a teslimiyeti kabul ettirmesinin yeni bir eşiğidir Irak ve Haşdi Şaabi.
2014'te Irak'ta kurulan Haşdi Şaabi'nin büyük kısmı Şii gruplardan oluşuyor (Al-hashd al-shaabi-Halk Seferberlik Güçleri). Fakat bünyesinde Sünni, Türkmen, Êzidî, Hristiyan ve daha küçük birlikler de barındırıyor. Bu çatı yapının altında yüze yakın örgüt bulunuyor. Fakat daha etkin olanlar İran'a yakın gruplar. Bunlar Kataib Hizbullah, Asaib Ehlil Hak, Bedir Örgütü olarak sıralanabilir. En etkin olanı ise Kataib Hizbullah doğrudan İran'a bağlıdır. Haşdi Şaabi 2016 yılında Irak parlamentosu tarafından resmi güvenlik güçleri olarak ilan edildi. Ayrıca Baas rejimi döneminde Şam ve çevresi, Ebu Kemal sınır kapısı civarlarında çok etkinlerdi. 2014'te Daiş'in Irak'ta geriletilmesinde de önemli bir rol oynadılar.
İran için Haşdi Şaabi, stratejik bir müttefik ve cephe hattı görevi görüyor. Bununla beraber Irak'taki siyasi ve askeri varlığını Haşdi Şaabi üzerinden güçlendiriyor. İran'ın daha önce kurduğu direniş ekseninin bir parçası olan bu yapı oldukça önemli bir rol oynuyor. Suriye'de (şu anda bu son derece sınırlanmışta olsa bile) İran varlığının bir aracı, Lübnan da ise Hizbullah'ı destekleyen bir güç oldu. Ayrıca İran'a enerji, sınır ticareti, lojistik konularında da destek sunuyorlar. Haşdi Şaabi sınır güvenliği, iç güvenlik ve kimi bölgelerde doğrudan güvenliği sağlayan bir güç olması nedeniyle, Irak hükümetiyle güç ve yetki savaşı da yürütüyor. Bu yolla İran, Irak hükümetinin tam manasıyla ABD emperyalistlerinin işbirlikçisi olmasını engelleyici rol oynamış oluyor.
Bu bakımdan ABD ve AB emperyalistleri Haşdi Şaabi'yi bölgesel çıkarlarına stratejik risk olarak görüyor. Bunun diğer nedenlerinden birisi ise: Haşdi Şaabi'nin bünyesinde yer alan bazı Şii grupların komutanlarının İran devrim muhafızlarıyla ideolojik ve örgütsel doğrudan bağlarının olmasıdır. Aynı zamanda askeri başta olmak üzere lojistik bağlarının olması ve Irak üzerindeki etkisini bu yolla güçlendirmesidir. Bunlar ABD emperyalistlerinin Irak ve bölgedeki işgalciliğini, işbirlikçiliğini belli oranlarda sınırladığı ve tehdit ettiği için ABD'nin hedefindeler.
Yine ABD üslerine, konvoylarına yönelik eylemler ve Suriye sınırındaki varlıkları, buradan gerçekleştirdikleri eylemler nedeniyle de ABD'nin bölgedeki işgalciliğine risk oluşturuyorlar.
Haşdi Şaabi, orduya entegre edilerek Irak merkezi hükümetinin tam hâkimiyetinin sağlanması için legalize edilmesi yoluyla kontrol altına alınmak isteniyor. Bu yolla silahsızlandırılarak, Şii partiler ve kitlesi içindeki etkilerinin kırılması hedefleniyor. Ya da katliam ve savaşla yok edilmekle tehdit ediliyor. Böylece emperyalist işgalcilik karşıtlığından işbirlikçiliğe zorlanması yoluyla teslim alınmak, İran'la olan bağı da koparılarak, İran'ın cephe hattı kırılarak emperyalist batıya teslim olması hedefleniyor.
Irak merkezi hükümeti ABD've İran arasında denge siyaseti izleyerek durumu bugüne kadar getirdi, fakat şu anda bunu böyle sürdürmesi söz konusu değil. Çünkü ABD bir yandan ekonomik yaptırımlarla tehdit ederken, öte yandan Siyonist İsrail üzerinden saldıracağına dair gözdağı veriyor. Irak hükümeti bu tehditlerden sonra Haşdi Şaabi'yi önce terörist örgütler listesine aldıysa da İran ve Şiilerin tepkisinden korkarak geri adım atmak zorunda kaldı.
Elbette biz Haşdi Şabi gibi gerici, özgürlüklere düşman bir gücü körü körüne savunmak, İran gericiliğini desteklemek için bunları ifade etmiyoruz. İran, Haşdi Şaabi gibi güçlerin isteği halklara demokrasi ve özgürlük getirmek değil, aksine halkların kanı üzerinden bölgesel güç savaşı veriyorlar. Ezilenler bakımından kapitalist barbarlığa karşı olmayan güçler arasında bir farktan bahsedemeyiz. Ancak ezilen halkların Emperyalist barbarlığa, işgale ve savaşa karşı görece sınırlayıcı, direnişçi bir rol oynayan bu güçlerin etrafında toplanması, mücadele etmesi bizim açımızdan dolaylı-sınırlı ittifak güçleri olmaları anlamında değerlendirilmelidir.
Diğer bir unsur ise, ABD emperyalistleri ve işbirlikçilerinin, küresel sermayenin bugünkü çıkarları açısından hiçbir ilerici, devrimci, komünist güce tahammül etmeyeceği, yok edici, teslimiyetçi bir saldırganlığı sürdüreceğini göstermesi bakımından önemlidir. Ama aynı anlama gelmek üzere, ezilen halkların teslim olmadığını, direnişini her türlü kıyıcılığa, bedele rağmen sürdürdüğünü göstermesi bakımından da anlamlıdır. Başka bir açıdan Kürt özgürlük hareketine, bölge genelinde dayatılan teslim ol yoksa yok ederiz siyaseti olacak olanı bize gösteriyor. Dolaylı biçimde de olsa emperyalist işgalciliğe karşı verilen bu mücadele, ezilenlerin umudunu büyütme, ilerici, devrimci direnişlerine ateş taşımış olmaları bakımından önemlidir. Elbette ki çözüm halkların birleşik mücadelesiyle kurulacak demokratik Ortadoğu federasyonudur. Halkların birleşik direnişiyle ya barbarlık ya sosyalizm.
*Ferhat Şoreş'in kaleme aldığı yazı Kurdistana Azad internet sitesinden alınmıştır.