17 Mayıs 2024 Cuma

Yüksekova'da '94 tarihinde kaybedilen Mikdat Özeken için eylem

Yüksekova'nın Karlı köyünde 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Mikdat Özeken için Hakkari'de  düzenlenen eylemde, Diyarbakır Hapishanesi'nde itirafçı ve işbirlikçi Kahraman Bilgiç'in aileden para koparmak için yalan söylediği aktarıldı. Özeken'in kaybediliş ve ailenin adalet mücadelesinin anlatıldığı eylemde, gerçek adaletin sağlanması için mücadelenin süreceği belirtildi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkari Şubesi, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eyleminin 121.'si için Yüksekova Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kayıp yakınlarının fotoğraflarının taşındığı eylemde bu hafta, Mikdat Özeken için adalet istendi. Eylemde, "Gerçek adalet, ancak geçmişle yüzleşme ile sağlanabilir. Gerçek adaletin sağlanması için taleplerimizi dile getirmekten vazgeçmeyeceğiz" denildi. 

'TABURDA İNFAZ EDİLDİ'
27 Eylül 1994 tarihinde Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Karlı köyünde gözaltında kaybedilen Mikdat Özeken kardeşi İrfan Özeken'in kaybedilişe ilişkin beyanları şöyle:  "27 Eylül 1994 tarihinde Yüksekova Tabur Komutanı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki askerler, Karlı köyüne baskın yaptılar. Baskına Kahraman Bilgiç isimli bir itirafçıyı da katıldı. Bu baskın sırasında Yüksekova'dan köye kışlık odun toplamaya giden kardeşim Mikdat ve Münir Sarıtaş'ı da yanlarına aldılar. Baskında tüm köylüleri köy meydanında topladılar. Tabur komutanı köylülere, 'köyde kimin arabası var' diye seslendi. 75 yaşlarında Abdulkerim Yurtseven 'benim Arabam var' diye cevap verdi. Bunun üzerine 'Arabanla PKK'lilere gıda taşıyorsun' şeklinde itham edilen Yurtseven, askerler tarafından işkenceye maruz kaldı. İşkence sırasında Yurtseven'i, köydeki dereye sokup çıkarıyorlardı. Uygulanan ağır işkence nedeniyle kaburga kemikleri ve sırt omurga kemiği kırılmıştı, askerler köyden ayrıldıklarında Abdulkerim Yurtseven'i askeri aracın arkasına attılar. Kardeşim Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş'ı yanlarına alıp Yüksekova Tabur Komutanlığı'na götürdüler. Abdulkerim Yurtseven yolda yaşamını yitirdi. Kardeşim ve arkadaşı bu olaya tanık oldukları için konuşmamaları için ağır işkence yapıldı ve serbest kalmaları durumunda olayı anlatırlar düşüncesiyle taburda infaz edildi.

'KARDEŞİMİ ÖLDÜRENLER BİZDEN PARA KOPARMAYA ÇALIŞTI'
"Annem tabur komutanlığına giderek kardeşimi sordu. Anneme, 'oğlunu Hakkari Tugay Komutanlığı'na gönderdik' dediler. Annem, Hakkari Tugay Komutanlığı'na gitti. 10 gün boyunca komutanlığa giden annemin, vazgeçmediğini görünce 'Oğlun Yüksekova Tabur Komutanlığı'nda' dediler. Annem tekrar Yüksekova Tabur Komutanlığı'na gitti. Tabur Komutanı Mehmet Emin Yurdakul annemi, 'oğlunu bu kazanda yakarak öldürdüm. Bir daha gelirsen aynı kazanda seni de yakacağım' diyerek tehdit etti. Annem bunun üzerine Yüksekova Cumhuriyet Savcısı'nın yanına gitti ve durumu anlattı. Savcı, Mehmet Emin Yurdakul'u telefonla arayarak, 'hangi hak ve yetkiye dayanarak bu insanları bu muameleye tabi tutuyorsun' dedi. Tabur komutanı ise 'sıra sende, senin de suyunu ısıtmışım' dedi. Bu olaydan bir gün sonra Yüksekova'ya bir heyet geldi. Savcı, o heyetle gittikten sonra geri gelmedi ve tayin oldu. Daha sonra itirafçı Kahraman Bilgiç, 10 bin mark karşılığında kardeşimi bize teslim edeceğini söyledi. Parayı temin edip kendisine verdik. Bu parayı verdikten sonra Yüksekova'dan ayrıldı. Davacı olduk. En son davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdık. AHİM, Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etti. Daha sonra Diyarbakır Cezaevi'nde itirafçı Kahraman Bilgiç'le görüştük. Kardeşimi öldürdüklerini itiraf etti. Gömüldüğü yeri söyleyeceğini belirtti ancak bizden yine para talebinde bulununca amacının tekrar bizden para koparmak olduğunu anladık ve parayı vermedik."