Tahir Laçin yazdı | İnancını kavganın ateşinde pişirmeyenler yarı yolda kalır!
Sanırım hiçbir lider, savaşçı, başkomutan bu boyutta saldırının hedefi olmamıştır. Emperyalist kapitalist sömürü ve talanın her düzeyde sözcüleri ve savunucularının Stalin düşmanlığı ile sürpriz değildir. Sürpriz olmayan ve Stalin'e saldırıda, iftira ve yalanda başı çeken "sosyalist", "komünist" maskeli reformist ve revizyonist ihanet şebekesidir.
Kamo, "Lenin devrimin beyni, Stalin ise elleridir" diyor. Bu çarpıcı ve doğru tanımlama bize, Stalin'i anlatmak için Lenin'den başlamak gerektiğini emrediyor. Şubat 1917'de Çarlık yıkılır. Bir yanda Geçici Hükümet (GH), diğer tarafta İşçi Asker Köylü (İAK) Sovyetler'i oluşur. Lenin bu gerçeği "ikili iktidar" olarak tanımlar. "Her devrimin temel sorunu iktidar" olduğuna göre, yıkılan Çarlığın ardından iktidar "GH"ye mi yoksa "İAK Sovyetleri"ne mi temel bir sorun haline gelir. Böylesi tarihi anlarda tek tek bireyler, öncü-önder kuvvetler tayin edici rol oynarlar. Nisan 1917'de Petersburg'a varmadan önce Lenin, "Tüm iktidar Sovyetlere" diyerek ve yeni bir devrim için zaman kaybetmeden hazırlanılması için çağrı yapar. Bu aşamada Bolşevik saflarda tereddüt vardır.
İktidarın GH'de olması gerektiğine inanan ve mevcut ekonomik ve siyasal koşullarda sosyalist devrimin "başarılamayacağı" düşüncesi hakimdir. Lenin'in Petersburg'a dönüşü ardından yürütülen etkin tartışmalar ardından bu tereddütler büyük oranda aşılır. Bolşevik merkez komitesinde yer alan Zinovyev ve Kamanev ikna olmasa da, ezici çoğunluk o andan sonra, yeni bir devrim için propaganda, ajitasyon ve örgütleme çalışmasına girişir. Stalin, Lenin ile yapılan tartışmalardan sonra yeni bir devrime tereddütsüz inananların başında gelir.
1. Tüm Rusya İşçi Asker Köylü Sovyetleri Kongresinde Bolşevikler küçük bir azınlığı oluşturur. Büyük çoğunluk Sosyalist Devrimciler (SD) ve Menşeviklerdedir. Bu iki parti GH'i yani burjuvazinin iktidarından yanalar. GH'in, düzen sağlayamaması, savaşı bitirip barışı getirememesi, açlık ve yoksulluğun tüm yakıcılığıyla sürmesi nedeniyle hızla itibar kaybeder. Bolşeviklerin, "Tüm iktidar Sovyetlere" şiarını gerçek kılmak için yürüttükleri çalışmalar ve yeni bir devrim hazırlığı GH'i-burjuvaziyi korkutur. Burjuva hükümet bir yandan eski iktidar artıklarıyla işbirliğine girerken, diğer yandan Bolşeviklere ve onun önderi Lenin'e karşı saldırıya geçer. Lenin'i "Alman ajanı", Bolşevikleri de "yasadışı" ilan ederler. Bolşeviklerin gazetesi yasaklanır, tutuklamalar olur.
Bolşevikler illegale çekilir. Lenin'in ele geçmemesi için güvenli yerde konumlanması sağlanır. Bolşevikler, GH ve birleşenlerinin saldırılarını ve Çarlık ordu artıklarıyla ittifak arayışlarını vs. teşhir ederler. Ve Tüm İAK Sovyetlerin kongresi için çağrı ve hazırlık faaliyetlerini kesintisiz sürdürürler. Başta Petersburg ve Moskova Sovyetlerinde olmak üzere tüm İAK Sovyetlerinde gücünü büyütürler. Bolşevikler, bu zor ve ağır şartlarda kongrelerini toplarlar. Çetin tartışmalar ardından (Zinovyev ve Kamanev'in muhalefetine rağmen) ayaklanma ve iktidarı alma kararı alırlar. Zinovyev ve Kamanev bu kararı ve ayaklanma tarihini bir biçimde ifşa ederler. Lenin, bu ifşayı "ihanet" olarak niteler. Ancak devrim için hazırlıklar sürer. 26 Ekim günü GH dağıtılır. Belli başlı devlet kurumları ele geçirilir. Aynı günün akşamı Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi toplanır. SD ve Menşevikler bölünür. Ayrılanlar Bolşevikleri destekler. Kongre, Sovyetleri iktidar erki olarak ilan eder ve Lenin'in başkanlığında 15 kişilik yönetici organ seçer.
Yeni yönetim zaman kaybetmeden düzeni sağlamak için harekete geçer. Emperyalist savaştan çekildiğini açıklar ve "barış" çağrısı yapar. Emperyalist paylaşım savaşının tüm gizli anlaşmalarını deşifre eder. Ağır koşullar içermesine rağmen Lenin, Almanlarla "barış" anlaşmasının yapılmasının, devrimin soluklanması için zorunlu olduğunu savunur. Buharin, Radek, Piyatakov Almanlarla "barış" anlaşmasına tümden karşı çıkar. Troçki ise "Ne savaş, ne barış" diyerek, Lenin'in deyimi ile "boş" konuşur. Sonuçta, çoğunluk Lenin'in önerisinden yana tavır alır. Almanlarla "barış" görüşmesi yapmak için Troçki önderliğinde heyet görevlendirilir. Ancak anlaşma imzalanmaz ve heyet geri gelir. Almanlar işgali büyütür ve saha ağır koşullar dayatır. İkinci heyet bu ağır "barış" şartlarını imzalar. Sol SD'ler Almanlarla yapılan ve "Brest-Litovski" anlaşmasını boşa çıkarmak için provokasyonlara, suikastlara başvururlar. Lenin'e düzenlenen suikasttan Lenin ağır yaralı kurtulur. Öte yandan, Sağ SD ve Menşevikler Sovyet iktidarına karşı on binlerce savaşçı ile Çarlık artığı birliklerin safına katılır. İki yıl süren iç savaşın ardından ülkede hakimiyet kurulur. Emperyalist saldırganlar ve onların içerideki uzantıları, Kızıl Ordunun büyük bir kararlılık ve fedakarlıkla yürüttüğü savaşın sonunda yenilirler.
Çarlığın ve savaşın yarattığı yıkım çok büyüktür. Ekonomi felç olmuştur. İktidarını sağlamlaştıran Sovyetler, "Yeni Ekonomik Politika"yla, burjuvazinin ekonomik faaliyetlerine belli koşullar ve düzeyde izin verilir. Lenin bunu zorunlu görür.
Batıda beklenen devrimler gerçekleşmez. Devrimler Sosyal Demokrat Partilerin ihaneti sonucunda yenilmiştir. 2. Enternasyonal partileri işçi sınıfına, devrime ihanet etmiş ve burjuvaların safında konumlanmıştır. Bu konjonktürde Lenin, "Maddi koşulları neden biz yaratmayalım" der ve yeni hedefler belirler. "Ağır sanayiyi kuramazsak yıkılırız" der. Yürünecek yolu gösterir. Ocak 1924'te vefat eder.
Lenin'den sonra Bolşevik Partide (BP) ciddi tartışmaların, çatışmaların yaşanması adeta kaçınılmazdır. RSDİP ve BP'de Lenin'e muhalefet edenler (Troçki, Plehanov, Martov, Zinovyev, Kamenev, Buharin vd.leri) leninizme muhalefetini Stalin önderliğindeki Bolşevik merkeze karşı daha pervasızca sürdürürler. Şubat Devriminden sonra Rusya'ya dönen ve Lenin'in, Bolşeviklere katılma teklifini reddedip SD ve Menveşiklerle ortaklaşmaya çalışan Troçki, tutuklanıp hapse atılınca grubu ile birlikte Bolşeviklere katılma kararı alır. Kişisel egosu tavan yapmış bu zat leninizmin ve Stalin'in en büyük düşmanı olarak yaşamını tamamlar. Zinovyev ve Kamenev BP'de yer almalarına rağmen, aslında Menşeviklere ideolojik olarak daha yakın. Ekim Devrimine karşı çıkarlar, ayaklanma tarihini deşifre ederek hainlik eder. Lenin'den sonra da, sosyalist devrimin inşasına, devrimin ilerletilmesine karşı durur. BP'deki antileninist muhalefetle işbirliğine girerler. Buharin ve yandaşları da yer yer Troçki, Zinovyev, Kamenev ile ayrı düşseler de, sonuçta hepsi antileninist çizgide buluşur.
Troçki hizipçi ve yıkıcı çalışmaları nedeniyle önce partiden atılır, ardından sürgüne gönderilir ve daha sonra yurtdışına sürgün edilir. Avrupa'da ve Amerika'da antiBolşevik (Sovyetler) propagandanın yanı sıra darbe hazırlığına girişir. Bu amaçla Kamenev, Zinovyev ve Buharin ile işbirliği yapar. Alman ve Japon emperyalistlerinden destek alarak, askeri bir darbe örgütlemeye girişen bu karşıdevrimci sözde muhalefet, 1936-1938 süreçlerinde açığa çıkartılıp tasfiye edilir. Bu tasfiye ile birlikte Bolşevikler, Sovyetler, yaklaşmakta olan emperyalist savaşa her alanda hazırlanmaya başlarlar.
Stalin'in önderliğindeki Bolşevikler, Sovyetler 1. ve 2. Beş Yıllık Ekonomik Kalkınma Planlarını başarıyla hayata geçirir. Sömürücü sınıflar, kulaklar tasfiye edilir. Geri bir ekonomiden, sanayileşmiş ileri bir ekonomi olarak emperyalist-kapitalist sistemin karşısına dikilir. 1936'ya gelindiğinde, ABD'den sonra en gelişmiş ikinci ekonomiye sahiptir SSCB.
Sovyetler Birliği'ni oluşturan uluslar ve ulusal topluluklar, büyük savaşlardan, yıkımlardan, açlıklardan ve yoksulluklardan geçerek kardeşçe, daha özgür ve eşit bir düzeni inşa etmeyi başarırlar. Bu başarı, çok geniş bir hazırlık ve tartışmalar ardından, 1936'da yeni bir Sovyet Anayasası yapılarak taçlandırılır.
Emperyalist saldırganlığın ve savaşın her geçen gün daha da yaklaştığı dönemde "Sosyalist Anavatan"ı savunmak için seferberlik başlar. Avrupa'da Alman emperyalizminin ordusu hızla ilerler. Birçok ülkeyi haftalar, aylar içinde işgal eder. Kendine bağlı iktidarlar örgütler. 22 Haziran 1941 günü SB'ne karşı savaş başlatır. ABD yöneticileri 3 ay, İngiliz yöneticileri 6 ay ömür biçiyorlardı Sovyetlere. Stalin ve Sovyet yöneticileri Alman Nazi saldırısının eninde sonunda gerçekleşeceğini bilerek, başta askeri olmak üzere, tüm hazırlıklarını yapmaya çok erkenden başlamışlardı. Stalin'in önderliğinde oluşturulan Savaş Komitesi, bu var olma ya da yok olma savaşına önderlik eder. Stalin: "Davamız haklıdır, düşman ezilecek, zafer bizim olacak" der. Bu savaş boyunca her cephenin temel sloganı olur. Sonuçta zafer SB'nin ezilen ve sömürülen dünya halklarının olur. Kızıl Bayrak Alman emperyalistlerinin başkenti Berlin'de dalgalanır.
SB, bu savaşta 27 milyon insanını kaybeder. Büyük bir yıkımla karşı karşıya kalır. BP, en iyi, en nitelikli kadrolarını bu savaşta kaybeder. Ekonomide olduğu kadar siyasi ve sosyal yaşam ağır tahribat alır. Bu tahribatın aşılması için yıllara, on yıllara ihtiyaç vardır. Ancak SB'nin bunun için fazla zamanı yoktur. Çünkü emperyalist kampın yeni lideri ABD emperyalistleri, SB'ni savaş ile tehdit eder. SB, Japonya'yı teslim almak için askeri harekata hazırlandığı bir aşamada, ABD emperyalistleri Japonya'nın iki kentine atom bombası atarak, büyük bir katliama imza atar. Bu aynı zamanda SB'ne gözdağı ve tehdit anlamına gelir. Stalin "Atom bombasından korkmayız" der. SB'de atom bombasına "sahip" olduklarını; daha da önemlisi "daha güçlü bir silaha sahip" olduğunu ileri sürerek ABD'nin planlarını bozar.
ABD, "Marshall yardımı" ile emperyalist kapitalist cepheyi kendine bağlamaya girişir. İngiliz emperyalistleri ile ortak, Avrupa ve Asya'da hegemonya kurmaya koyulurlar. SB bir yandan özgürlük ve sosyalizm için savaşanların yardımına koşarken, diğer yandan kendi sorunları ile baş etmeye çalışır. Rekabetin ve çatışmaların derinleşerek sürdüğü Balkanlar'da, sosyalist ve demokratik güçlerin ortak çalışma ve dayanışmanın, birlikte hareket etmenin gerekliliğinden hareketle, dokuz ülkenin yer aldığı (Yugoslavya, Bulgaristan, Macaristan Komünist Partileri, Polonya İşçi Partisi, SBKP, Fransa, Çekoslovakya ve İtalya Komünist Partisi) Kominform kurulur. Stalin, geçmiş enternasyonal deneyimlerin dünyanın tek merkezden (bu koşullarda) yönetmenin mümkün olmadığını gösterdiğini, bu nedenle bölgesel birliklerin daha önemli ve işlevli olduğunu söyler. Kominformun oluşturulması da bu yaklaşımın bir sonucudur. Keza, Balkan Federasyonunun oluşturulması için de Kominform bir ön adım olarak görülebilir. Kominform'un ilk toplantısında her ülkenin komünist ve işçi partilerinin durumu ve görevleri belirlenir. Kominformun ikinci toplantısında İtalya ve Fransa komünist partileri görevlerini yerine getirmedikleri için eleştirilir.
Yugoslavya K.P.'sinin temsilcileri bu toplantıda Fransız ve İtalyan komünist partilerini en ateşli eleştirenlerdendir. Toplantı sonrası süreçte YKP, ABD ve İngiltere ile uzlaşı içinde "tarafsız" kalma yoluna girer. Kominformun temel prensiplerine uymaz. SSCB'nin Yugoslavya'daki görevlilerine karşı düşmanca tavırlar sergiler. Eleştiri ve uyarıları dikkate almaz. Kominformun üçüncü toplantısında sorunları konuşma önerisini reddeder. Kominformun toplantısına katılmayarak ayrı düşer. Kominformun 3. toplantısında Yugoslavya KP'nin durumu değerlendirilir, tavrı mahkum edilir ve Kominformdan çıkarılır. Kominform, bölgesel enternasyonaller anlamında önemli bir deneyim olarak gündemdeki yerini koruyor. Stalin, yaşadığı süre içinde Kominformu etkin kılmaya ve ilerletmeye gayret eder. Ölümünden sonra Kominform önce işlevsizleştirilir, ardından da Nisan 1956'da Pravda'da yayınlanan bir açıklama ile Kominformun dağıtıldığı ilan edilir.
Stalin'in ölümünden sonra, YKP karşıtı propagandaya son verilir. Kominform dergisinde Tito'yu öven makaleler yayınlanır. Bütün bunlar Tito'nun Moskova'yı ziyareti öncesi yapılır. Bu yapılanlar, devrimci savaşım çizgisinin reddedilmesi, emperyalist kapitalist sistemle "barış içinde bir arada yaşama"yı kendine prensip edinmiş Hruşçevcilerin marifetidir.
1952 yılında gerçekleşen 19. BP Kongresinde Milkanov'un üretim araçlarının Kolhozlara satılması vd. kimi özel işletmeler, ticaret vs. önerileri yapılır. Stalin bunlara karşı çıkar. Vasili Stalin'in Babamı Savunuyorum adlı kitabında aktardığı bir anısı durumu ve gidişatı çok iyi anlatıyor: "Bir keresinde ticari restoranların kalabileceğini söyledim. Restoranlar mağaza değil. İmkanı olan insanlar neden daha iyi şartlarda zaman geçirmesinler? Babam sert bir şekilde, ‘İşte her şey bununla başlıyor' dedi. Başka bir şey söylemedi fakat ne demek istediğini anlamıştım. İnsanlar arasında önce bir fark, sonra ikinci, üçüncü derken karşıdevrime kadar varırdı bu anlayış (s.82)" İ.V. Stalin'in kitabı Kamo'nun kendi hayatını anlatırken Stalin'i anlattığı kitabı gibi bir komünist önderin yaşamı, savaşı ile ilgili paha biçilmez bilgiler veriyor.
SBKP ve Sovyet yönetimindeki durumu (savaş sonrası) anlamak zor değil. Buna karşı bir savaşımın gerekli olduğu da herkesçe bilinir. Stalin, bir büyük savaşçıdır. Kendi güçlerinin durumunu, karşıdevrimci güçlerin durumunu vs. hesaplamadan, hesapsız kitapsız bir savaşa girecek bir komutan değildir. Düşmanları da onu iyi tanıyor. Bu nedenle ona hazırlanma ve harekete geçme olanağı vermezler. Stalin'i zehirleyerek katlederler. Hruşçev'in başını çektiği klik kendi hazırlığını yapmıştır. Ve ilk hedeflerini ortadan kaldırarak planlarını uygulamaya başlarlar. Stalin'in sonuna kadar yanında olan ve BP'de yer alan önemli kadrolar, bu saldırıya karşı hemen harekete geçmezler. Beklemeyi tercih ederler. 1958'de SBKP'de inisiyatifi ele almaya girişirler, başarıya ulaşamazlar ve "antiparti grubu" olarak teşhir edilip tasfiye edilirler.
1953'ün 5 Martında Stalin'in vefatı ardından başlayan revizyonist ihanet 1960-'61'de hakim hale gelir. Stalin'in ölümü öncesi ve sonrası yaşananların doğru şekilde kavranması için, "Molotov Anlatıyor", "İ.A. Benedikov'un Anıları", "Hruşçev'in Yalanları", "Stalin ve Demokrasi Troçki ve Naziler" ve yukarıda adlarını verdiğimiz kitapların okunması her birimiz için öncelikli görev olmalıdır.
Sanırım hiçbir lider, savaşçı, başkomutan bu boyutta saldırının hedefi olmamıştır. Emperyalist kapitalist sömürü ve talanın her düzeyde sözcüleri ve savunucularının Stalin düşmanlığı ise sürpriz değildir. Sürpriz olmayan ve Stalin'e saldırıda, iftira ve yalanda başı çeken "sosyalist", "komünist" maskeli reformist ve revizyonist ihanet şebekesidir. Örneğin, Troçkistlerin Stalin düşmanlığı çok çarpıcıdır. Onlar emperyalist burjuvaziye hizmet etmenin en iyi yolunun, Stalin'e saldırmak olduğuna çoktan kanaat getirmişlerdir.
Hruşçev, Brejnev, Gorbaçov, Yetsin ile sürüp gelen Stalin düşmanlığına, emperyalist burjuvazinin temsilcilerinin, kalemşörlerinin her türlü iftira ve karalama saldırganlığı eklenmiştir. Stalin, "Lenin'in bir öğrencisi" olarak, leninizmin savunucusudur. Dolayısıyla, bu saldırganlığın asıl hedefi leninizmdir. Burjuvazi hangi boyda olursa olsun, sınıfsal çıkarları için, her türlü hikaye, yalana ve her türlü yol ve yönteme başvurmaktan bir an bile tereddüt etmez. Stalin'e karşı da eşi benzeri görülmemiş iftira ve karalama kampanyaları örgütleyerek, işçi ve ezilenlerin üzerine boca etmiştir. "Sosyalist", "komünist" vs. etiketli revizyonist, reformist burjuva ihanet blokunun, Stalin'i ve onun şahsında leninizmi, başta Sovyetler Birliği (Rusya) halklarının beyninden ve yüreğinden silme çabaları istenen sonucu vermemiştir. SB ve Rusya'da yapılan tüm araştırmalar, halkların Lenin ve Stalin'e duydukları saygı ve sevgiyi yüzde 70'lerin üzerindedir. Stalin, özlenen, aranan, sempati duyulan lider olarak, en yüksek orana sahiptir.
Sorun, emperyalist kapitalist kampa karşı, sosyalizmin inşasının olanaklı olup olmadığı değildir. Sorun, bu inşa savaşımının inanç ve kararlılıkla sürdürülüp sürdürülmemesidir. Emperyalist kapitalist sömürü ve zorbalığın "makul" düzeye çekilerek, düzenin devamından yana olanlar, leninizme ve onun "öğrencisi" olan Stalin'e düşmandırlar. Sömürüye, talana ve her türden zorbalığa karşı, işçi ve ezilenlerin kurtuluşu için savaşanlar ise, hem leninisttir hem de onun "öğrencisi" olan Stalin'e yoldaştır.
Stalin yoldaşı doğumunun 146. yılında özlem ve minnetle anıyoruz. Ondan, onun yaşamından, kavgasından öğrenmeye devam ediyoruz. Burjuvazinin maskeli, maskesiz tüm savunucularına duyduğumuz öfke ile haykırıyoruz; iyi ki doğdun yoldaş Stalin, iyi ki sana yoldaşız...