19 Mayıs 2024 Pazar

Sancar: İktidar yönetemediğini itiraf etti

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, açıklanan Covid-19 tabloları, İnsan Hakları Eylem Planı ve Ekonomi Eylem Reform Planı ile iktidarın artık yönetemediğini itiraf ettiğini kaydetti. Bu itirafa karşı görevlerinin mücadeleyi yükseltmek olduğunun altını çizen Sancar, direniş ve mücadele günü olan Newroz'da umudu yükseltmek için bir araya geleceklerini kaydetti. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sancar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde pandemiye rağmen kadınların alanlarda olduğunu belirterek, "Pandemi nedeniyle böyle coşkulu görüntüleri yaşayamamıştık. Kadınların bu eylemleri bizlere cesaret ve umut verdi. 8 Mart'ı kutluyorum. Direnen, mücadele eden, sokakları terk etmeyen kadınları saygıyla ve minnetle selamlıyor, kutluyorum. Kadınları bu eylemi bize cesaret ve umut verdi" dedi.

'KÜRT HALKININ BİRLİK OLMASI TARİHSEL BİR GÖREV VE SORUMLULUK'
Halepçe Katliamı'nın 33'üncü yıldönümüne ilişkin konuşan Sancar, "Halepçe'de 33 yıl önceki bu acı, kendisini Kobanê'den Şengal'e dalga dalga gösteriyor. Hakikat ve adalet mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeliyiz. Bu katliamlar aynı zamanda Kürt halkının birlik olmasının tarihsel bir görev ve sorumluluk olduğunu, bütün yakıcılığı ile bizlere hatırlatmaktadır. Bunu başarmak Kürt halkına karşı siyasi olduğu kadar vicdani borcumuzdur. Bu borcu yerine getirmek için var gücümüzle çalışacağız. Bir kez daha bunun sözünü veriyoruz."

'COVİD-19 TABLOLARI, KÖTÜ YÖNETİMİN İTİRAFIDIR'
Pandemi sürecinde halkın salgının insafına terk edildiğini söyleyen Sancar, rantçı politikaların kendi varlığını her şeyin üstünde gören anlayışın kaçınılmaz sonucu olduğunu dile getirdi. Her gün açıklanan Covid-19 tablolarına işaret eden Sancar, bu tabloların tek anlamının kötü yönetimin itirafı olduğunu kaydetti.

'İNSAN HAKLARININ NASIL ÇÖKERTİLDİĞİNİ İTİRAF ETTİLER'
Erdoğan'ın açıkladığı insan hakları eylem planını hatırlatan Sancar, "Bu planın bize tek anlamı var, o da insan haklarının nasıl çökertildiğinin itiraf edilmesidir. Bizzat kendileri itiraf ediyorlar. Çökerttikleri şeyi, çökerten zihniyetle yeniden bu alanda iyileştirmeler yapacağını bekleyecek kadar saf bir kesim kalmadı. Bizler hiç saf değiliz. Biliyoruz ki insan hakları eylem planı ancak toplumda en geniş kesimlerin, hakka muhtaç olanların, ezilenlerin, emekçilerin, mağdurların, Alevilerin, Sünnilerin Kürtlerin, Türklerin ortak mücadelesiyle elde edilir. İnsan hakları eylem programları ile ihsan edilecek bir şey değildir, ancak mücadeleyle elde edilir. Bu itirafa karşı bizim görevimiz mücadeleyi daha da büyütmektir" diye konuştu. 

'EKONOMİYİ NASIL ÇÖKERTTİKLERİNİ İLAN ETTİLER'
Sancar, şu ifadelerle devam etti: "Aynı şey Ekonomi Reform Eylem Planı için de geçerlidir. Planı okuduğunuzda gördüğünüz tek şey 'biz ekonomiyi çökerttik işte size itirafı. Nasıl çökerttiğimizi ilan ediyoruz'. Peki, neden çökerttiniz? İtiraf değerli ve önemlidir. Hem siyasi hem insani açıdan sonuçlar doğurma potansiyeli olan güçlü bir eylemdir. Ama itiraf eden, yaptığının sorumluluğunu siyaseten ahlaken ve vicdanen üstleniyorsa, eğer böyle bir sorumluluk üstlenme edimi yoksa, itirafta o itiraf sadece bir pişkinlik göstergesi, bir yüzsüzlük ifadesi olarak anlaşılabilir."

'HDP'NİN KAPATILMASINI TARTIŞTIRIYORLAR'
HDP milletvekilleri ile ilgili fezlekelerin gündeme geldiğini belirten Sancar, "Kapanan işyerleri konuşulmasın diye, HDP'nin kapatılmasını tartıştırıyorlar. Sürekli düşmanlar ve tehditler üretiyorlar. İşsizliği enflasyonu doları düşüremediklerinde, hemen kendi kontrollerdeki yargıyı devreye sokup, partimize ve muhalefete baskı uyguluyorlar. Toplumsal desteklerin eridiğini, görünce seçim kanunlarıyla oynuyorlar. Bunu yapıyorsa biliyor ki kaybetmiştir, biliyor ki halkın desteği ile iktidarını sürdüremeyecektir. Bunun için hesaplar, cinlikler, fesatlar peşinde koşmaya başlıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar halk kararlı davranırsa, muhalefet güçlü bir birliktelik oluşturursa, bu hesapları boşa çıkarmak son derece kolaydır" dedi.

"Sokağın gündeminde açlık ve yoksulluk var, işsizlik var" diye Sancar, herkese her şekilde eşit adalet talebiyle hareket etmedikçe, sadece kendine yönelen baskıya itiraz etmenin hiç kimseyi demokrat yapmayacağını söyledi. Sancar, "Hiç kimseyi adil yapmaz. Adalet herkes için her zeminde her şekilde eşit olarak savunulursa adalettir" diye konuştu. 

'NEWROZ TOPLUMSAL HAFIZADIR'
Newroz haftasına girildiğini dile getiren Sancar, "Newroz haksızlığa karşı direnmenin, adalete adanmışlığın, susamışlığın adıdır. Newroz barış ve çözüm arayışlarının bu ülkedeki toplumsal hafızasıdır. Newroz bu ülkede durmadan tekrarlanan çoklu krizlerin kaynağına inme fırsatı yakaladığımız çok değerli bir gündür. Eğer bu sorunların kaynağına inemezsek, bu adaletsiz zulüm düzeninden çıkmamız mümkün olmaz. Bu acılı topraklar burada yaşayan kadim halklar 100 yıldır adil bir barışın peşindedir. Adil bir barışın özlemini çekiyor. Adi bir barış kurulamadığı için bu topraklar darbelerin, kan ve gözyaşının, hukuksuzluğun, adaletsizliklerin acısını yaşıyor. Barışı engelleyen, barış imkanlarını ortadan kaldıran her politikanın bedelini halklar ödüyor" dedi. 

'ADİL BARIŞ İSTEMEK CESARET İŞİ OLMUŞTUR'
Sancar, konuşmasına şöyle devam etti: "Adil barış talebi zayıflık, korkaklık değildir. Adil barış talebi taktik bir hamle değildir. Barış istemek bu ülkede her zaman cesaret işi olmuştur. Barış için mücadele etmek her zaman bedel gerektiren bir yol olmuştur. O nedenle barışı isterken de adresimizi doğru belirlememiz sesimizi ve sözümüzü doğru kurmamız gerekiyor. Biz bugün bütün bu yıkıntının sorumlusu olan iktidardan beklemiyoruz barışı. Eğer Kürt sorununda çözüme doğru yol alacaksak ve adil barış sağlayacaksak, bunu adresi toplumun bizatihi kendisidir, demokrasi güçleri ve muhalefettir.

'BARIŞ BİR İHSAN OLARAK GÖRÜLEMEZ'
Muhalefet ve demokrasi güçleri önlerine bir demokratik çözüm ve adil bir barış programı koymak zorundadır. Boş manipülatif tartışmalarla kaybedecek vakit yok. Bu ülkede silahların gerçekten susmasını istiyorsak, biz istiyoruz, biz bunun için varız. O zaman herkes sorumluluğunu yerine getirecek somut adımlar atmalıdır. Barış bir ihsan olarak görülemez. İktidarlar barışı topluma bir lütuf olarak görme eğilimindedir. Oysa barış aşağıdan yukarıya kurulacak bir inşa sürecidir ve ancak toplumsal güçlerin dayanışması, emeği ve cesaretiyle bu yolda yürünebilir. Aradan 8 yıl geçse de 2013'te Diyarbakır Newroz alanında bütün dünyaya ilan edilen barış çağrısının temeli ve zemini de budur. O çağrıyı dikkatle incelerseniz ve yeniden okursanız göreceksiniz ki barış yukarıdan ihsan edilecek bir lütuf değil, aşağıdan inşa edilecek bir süreç ve yeni bir yaşam biçimidir. Biz o çağrıya bugün de sahip çıkıyoruz. Biz kendi siyasi birikimimize, halkımıza olan adanmışlığımıza güveniyoruz. Barışın gücüne inanıyoruz. Kürt halkını fedakarlığına azmine özgürlüğe olan sarsılmaz bağına güveniyoruz. Bu çerçevenin genişlemesi ve toplumun en geniş kesimlerini kapsaması için de elimizden geleni yapıyoruz.

'NEWROZ, BİR UMUT BULUŞMASIDIR'
Kürt halkının iradesini, dilini, kimliğini yok sayarak, seçilmiş temsilcilerini her gün tutuklayarak, belediyelerine kayyumlar atayarak, Kürtçeyi engelleyerek, Kürt düşmanlığı üzerinde siyaset yürüterek Kürtleri demokrasi ve barış mücadelesinden vazgeçireceğini sanan bir akıl, asla başaramayacak, sonuç alamayacak. Newroz'un coşkusu her renkten, kimlikten halklarımızın buluşmasının ortaya çıkaracağı güçlü irade, bu ülkede çözümü de barışı da mutlaka getirecektir. Bu inşayı mutlaka başaracaktır. Bu irade barışla birlikte demokrasiyi, adaleti yeniden inşa edecektir. Newroz'a heyecanla hazırlanıyoruz. Bu bir umut buluşmasıdır. Umudu en yüksekte tutma buluşmasıdır. Bu haksızlığa, zulme direnme inancıdır. Barışa yolculuktur, demokrasi buluşmasıdır, zulme karşı mücadele yürüyüşüdür. Özgürlük bizim kimliğimizdir diye haykırmamız bunun içindir. Newroz yaşamı yenilemenin, yeni yaşamın günüdür."