27 Nisan 2024 Cumartesi

Kışanak: Eşbaşkanlık, demokratik yönetim anlayışının temel direğidir

Siyasette erkek egemen anlayışın yapısal bir sorun olduğunu vurgulayan DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayı Gültan Kışanak, "Eşbaşkanlık, kadınları bu gölgeden çıkartma ve siyasal alanda irade haline getirme mücadelesidir" diyerek, eşbaşkanlık sisteminin demokratik yönetim anlayışının temel direği olduğunu vurguladı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 31 Mart yerel seçimlerine büyükşehirler başta olmak üzere pek çok noktada kendi adaylarıyla girme kararı aldı. Bu karar kapsamında, başkent Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde AKP'nin adayı olarak çıkan ve hem geçmişte kurduğu "A Takımı"yla Alevilere, devrimcilere dönük saldırılarıyla gündem olan, hem de mal varlığını açıklamasıyla Ankara'yı "parsellediği" ortaya çıkan Turgut Altınok ve güncel belediye başkanı, CHP'nin faşist adayı Mansur Yavaş'a karşı Gültan Kışanak ve Öztürk Türkdoğan'ı eşbaşkan adayları olarak gösterdi.

Geçmiş dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak, 2016'dan bu yana tutsak. Kobanê kumpas davası kapsamında tutsak edilen Kışanak, azami tutukluluk süresi dolmasına karşın hala tahliye edilmiyor ve seçim çalışmalarını da Kandıra 1 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi'nden sürdürüyor. Ankara'daki seçim çalışmaları ise kadınlar öncülüğünde yürütülen Kışanak, tutsak edildiği Kandıra Hapishanesi'nden aday olma kararını, kadınların siyasette oynadığı rolü, eşbaşkanlık sisteminin önemini ETHA'ya değerlendirdi.

ADAYLIĞIMIN NEDENİ EGEMEN SİYASET TARZINA MÜDAHALEDİR

DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayı olarak gösterildiniz. Adaylığı neden kabul ettiniz?
Siyaseti erkekler, zenginler, milliyetçiler yani egemenler arası bir iktidar yarışına çevirmek istiyorlar. Adaylığımın asıl nedeni bu egemen siyaset tarzına müdahaledir. Başta kadınlar olmak üzere, ezilenlerin, tüm ötekilerin varlığını hatırlatmak ve sözünü söylemek için adaylığı kabul ettim. Kayyumlara, hukuksuz yargılamalara, kumpas davalarına karşı, tüm öteki kimlikler benim şahsımda Ankara'da "biz de varız ve mücadele ediyoruz" dedi. Kim belediye başkanı olacak tartışmasından uzak; samimi, yürekten, sözü net bir kampanya yürütmek için Ankara'dan aday oldum.

BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİ ANCAK KADINLARIN ÖNCÜLÜĞÜNDE GÜÇLÜ YÜRÜTÜLEBİLİR

Ankara'da kadınlar sizin seçim çalışmalarınızı ve 8 Mart çalışmalarını beraberce göğüsledi. Kadınların siyasete aktif katılımı, erkek egemen iktidarın kadın özgürlük mücadelesine dönük saldırılarının giderek derinleştirdiği bu süreçte nasıl bir yerde duruyor?
Biz kadınlar, birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Ankara adaylığımın anlamını da en iyi kadınlar anladı. Adaylığım "kadınlar olarak vardık, varız ve var olacağız" sözünün sorumluluğunu almaktı. Bir yanıyla iktidarın cinsiyetçi, baskıcı, otoriter yüzünü teşhir ederken; diğer yanıyla kadının gücünü ve iradesini açığa çıkartan bir çıkıştı. Kadın örgütünü, kadın dayanışmasını ve ortak mücadelesini büyütmek için bir çağrıydı. Seçim süreciyle sınırlı olmayan, erkek egemen siyaset anlayışının tüm kodlarını ret eden bir tutumdu. Tüm bileşenleriyle DEM Parti Kadın Meclisi, feminist yol arkadaşlarımız, demokrasi ve barış mücadelesi yürüten kadınlar, bu çıkışı sahiplendiler. Kadınların yürüttüğü kampanyanın seçim süreciyle sınırlı kalmayacağına, bu coşkunun, bu birlikteliğin seçimden sonra da devam edeceğine inanıyorum.

Erkek egemen sistem, üçlü saç ayağı üzerine oturmuştur. Ezilen halkların, emekçilerin ve kadınların emeğinin sömürülmesine, haklarının gasp edilmesine dayanan bu sistemi en derin sorgulayan kadınlardır. Bu nedenle barış, demokrasi ve sosyal haklar mücadelesi ancak kadınların katılımı ve öncülüğünde güçlü bir şekilde yürütülebilir. Kadın mücadelesi güçlenirse, demokratik muhalefetin siyaset yapma tarzına yön verebilir, bir doğrultu kazandırabilir. Bunu başarmalıyız. Yoksa belki iktidar değişir ama sorunlarımız aynı kalır. Biz sorunlarımızı çözecek bir güç açığa çıkartmak istiyoruz. İşte bunun farkında olan kadınlar, seçim vesilesiyle kadın kurtuluş ideolojisini örgütlüyorlar. Biz siyasi rehineler de yüreğimiz ve bilincimizle kadın yoldaşlarımızın yanında sokaklarda, meydanlardayız.

CİNSİYET AYRIMCILIĞI, YAPISAL BİR SORUN ALANIDIR

Bu süreçte eşbaşkanlık sistemine dair de pek çok tartışma yapıldı. Parti içinde de çeşitli erkek egemen yaklaşımlar sergilendi, gerilimler yaşandı. Eşbaşkanlık sisteminin önemi ve işlevi nedir?
Kadınlar, kamusal alandan, siyaset sahasından ve özellikle de yönetimden uzak tutuluyor. Kadınlar siyasette ancak erkek liderlerin gölgesinde var olabiliyor. Erkek egemen sistem, tüm siyasi partilere içkindir ve cinsiyet ayrımcılığı, yapısal bir sorun alanıdır.

Eşbaşkanlık, kadınları bu gölgeden çıkartma ve siyasal alanda irade haline getirme mücadelesidir. Bu mücadeleyi genel siyasette güçlü bir şekilde yürüttük ve kazandık. Siyasi partiler yasası değiştirildi ve eşbaşkanlık yasal bir statü kazandı. DEM Parti geleneğinde, partinin tüm kurullarında kadınlar eşit söz ve karar hakkına sahiptir. Partinin tüzüğü, geleneği, kültürü, etik ve ahlaki ölçüleri, başta kadına karşı ayrımcılık olmak üzere her türlü ayrımcılığa karşı net bir duruş içerisinde olmayı gerekli kılıyor. Bu partide siyaset yapmak isteyen herkes, tartışmasız bu hakikati kabul etmelidir. Bu durum tartışmaya açık bir konu değildir, nokta.

EŞBAŞKANLIĞI KORUMAK İÇİN MÜCADELEYİ SÜREKLİ KILMAK GEREKİYOR
Tabii bunu söylemekle, parti içi mücadele bitmiyor. Eşbaşkanlık, büyük bir kazanımdır, bu kazanımı korumak için de mücadeleyi sürekli kılmak gerekiyor. Bu tür tartışmaların önüne ancak kadın örgütünü büyüterek ve kadın bakış açısını güçlendirerek geçebiliriz.

Eşbaşkanlık, demokratik yönetim anlayışının temel direğidir. Kadının eşit söz ve karar yetkisi, egemen yönetim anlayışı ile aramızdaki en temel farktır. Çokça tartışılan "üçüncü yol" dediğimiz politik çizgi, özgür eş yaşam çizgisidir, her türlü ayrımcılığı ve hiyerarşiyi ret etmektir. Bu yönüyle, eşbaşkanlık sistemin güçlendirmek, halklarımıza demokratik bir alternatif sunma iddiasında olan tüm parti yapımızdır.

KADIN EMEKÇİLERİ KENDİ ALANLARINDA ETKİN KONUMLARA GETİRMELİ

Sizce, kadın merkezli bir yerel yönetim anlayışı için olmazsa olmazlar nelerdir?
Eşbaşkanlık, yani kadının yönetimde eşit söz ve karar yetkisine sahip olması, kadın merkezli bir yerel yönetimin temel taşıdır. Temeli sağlam kurduktan sonra, belediyenin tüm çalışma alanlarını cinsiyet eşitliği perspektifiyle ele almak ve yeniden yapılandırmak gerekiyor. Belediyeler, cinsiyetçi iş bölümünün en bariz yaşandığı alanlardan biridir. Belediyelerde kadın yönetici sayısı, neredeyse yok denilecek düzeydedir. Tıpkı merkezi yönetimde olduğu gibi, belediyelerde de kadınları sosyal hizmetler ve/veya kültürel hizmetler alanı ile sınırlıyorlar.

Özellikle maliye, altyapı ve ulaşım, imar ve planlama, insan kaynakları, yapı ve mühendislik gibi alanlardan kadınları uzak tutuyorlar. Bunu değiştirmek gerekiyor. Kadın yönetici sayısını arttırmak ve kadın emekçileri kendi alanlarında etkin konumlara getirmek gerekiyor.

KADIN POLİTİKALARI İÇİN AYRI BİR YÖNETİM BİRİMİ KURULMALI
Mutlaka, kadın politikaları için ayrı bir yönetim birimi kurulmalı ve diğer tüm birimler, bu birimle koordineli çalışmalı. Çünkü belediyenin tüm hizmetleri, kentsel yapıyı ve toplumsal yapıyı etkiliyor, dönüştürüyor. Cinsiyet eşitliği perspektifi, tüm çalışma alanlarında hakim olmalı. Belediye meclislerinde kadın çalışmaları ve eşitlik komisyonları kurulmalı, tüm çalışmalar bu iki komisyonla koordineli yürütülmeli, bu komisyonlar güçlü bir denetim yapmalı. Kentteki tüm kadın kurumları, belediyenin çalışmalarına aktif olarak katılmalı, ortak projeler yürütülmeli.

HERKESİ SANDIĞA GİTMEYE VE İRADESİNE SAHİP ÇIKMAYA DAVET EDİYORUM

DEM Parti, hem sizin durumunuzda hem de bir bütün olarak oldukça asimetrik koşullarda yerel seçimlere hazırlanıyor. Her gün yeni bir gözaltı, tutuklama saldırısıyla karşı karşıya kalıyor. Bütün bu koşullar içerisinde kendi adaylarını çıkarma kararı alan DEM Parti, pek çok bölgede ısrar ve coşkuyla çalışmalarını sürdürüyor. Siz bu tabloyu nasıl yorumluyorsunuz?

Halklarımızın demokratik ortak mücadele örgütü olan DEM Parti, bu seçimde halkın özlemlerini, beklentilerini karşılayan bir tutum aldı. Seçim sürecine bunun coşkusu yansıyor. Mart ayı, aynı zamanda toplumsal mücadelenin harekete geçtiği bir aydır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ardından Newroz kutlamaları, seçim kampanyasına güç ve moral kattı. Bu coşkunun sandığa yansıyacağına ve halklarımızın sandıkta kayyumlara, savaş politikalarının ve rant ekonomisinin sahiplerine, güçlü bir ders vereceğine inanıyorum. Herkesi sandığa gitmeye, oyunu kullanmaya ve halkın iradesine sahip çıkmaya davet ediyorum. Değişimin DEM'i geldi; bunu sandıkta göstermeliyiz.

ANA AKIM MEDYA TAM BİR KARARTMA YAYINCILIĞI YAPIYOR

Çalışmaları takip edebiliyor musunuz? Nasıl buluyorsunuz? Seçim çalışmalarına ilişkin öneri ve eleştirileriniz var mı?
Hapishanelerde sadece iktidara ve CHP'ye yakın bazı TV kanalları izlenebiliyor. Her iki kampın medyası da; tam bir "karartma" hatta "karalama" yayıncılığı yapıyor. Medyadaki yandaşlık, önceki seçimlerden çok daha vahim boyutlarda. Seçim kampanyası bitmek üzere, daha DEM Parti'nin bir tek etkinliğini haberlerde görmedik. Yandaş medya düzeni, en büyük demokrasi sorunu haline gelmiş durumda. Bu nedenle seçim çalışmalarını takip etme imkanımız yok. Ancak ziyarete gelen avukatlardan ve ailemizden dışarıdaki atmosferi bir parça anlamaya çalışıyoruz. Gördüğümüz kadarıyla kampanya gayet iyi gidiyor.

AKP/CHP KARŞITLIĞI ÜZERİNE KURULU SİYASİ DENKLEM, DEMOKRATİK MUHALEFETİ YOK EDİYOR

Son olarak eklemek istedikleriniz, yapmak istediğiniz bir çağrı var mı?
Demokratik muhalefet, toparlanmak, politikasını ve duruşunu netleştirmek, sözünü eylemle buluşturmak mecburiyetindedir. AKP/CHP karşıtlığı üzerine kurulu siyasi denklem, demokratik muhalefeti yok ediyor. Her iki kamp da demokratik Kürt siyasetini, sol sosyalist güçleri, siyasi denklem dışına çıkartmak ve iki partili bir sistem kurmak istiyor. Bu yaklaşım, hiçbir soruna çözüm üretemez. Çözüm gücü, demokratik muhalefettir. Radikal demokrasi kulvarı güçlenirse, tüm taraflar adım atmak zorunda kalır. Yaşanan muhalefetsizlik hali, radikal milliyetçiliğin ve radikal dinciliğin yükselmesine neden oluyor. Bu gidişat, halkların politik üçüncü yolu örgütlenerek durdurulmalıdır. Bu seçimde DEM Parti her yerde aday çıkartarak, önemli bir çıkış yaptı. Bu çıkışın devamı getirilmeli, seçimden sonra da siyasal ve toplumsal çalışmalar güçlü bir şekilde sürdürülmeli.