27 Nisan 2024 Cumartesi

Ivana Benario yazdı | 8 Mart 2024'ün ardından dünya kadınların mücadele panoraması

Avrupa, Ortadoğu, Asya, Kuzey ve Güney Amerika'da kadınlar, toplumsal cinsiyet özgürlüğü, hakları ve tüm dünyadaki kadınların onurlu yaşamları için verilen mücadelenin ışığında sokaklara döküldü. Kendi kaderini tayin etme ve beden hakları, şiddete ve kadın cinayetlerine karşı talepler, eşit işe eşit ücret gibi ekonomik talepler, başta Filistin ve Kürdistan'da ezilen ulusların özgürlük mücadeleleriyle birleştirildi. 8 Mart eylemleri kadın enternasyonalizminin somutlaştığı anlardı. Emperyalizme ve sömürgeciliğe, işgal ve haksız savaşlara, faşizme ve baskıya karşı mücadelede birleşen kadınlar, uluslararası dayanışmayı yükseltti.

"Olumsuz dış koşullar bizi yıldırmasın, tüm zorluklara karşı tek bir cevabımız var: İnadına ısrar!"¹ Komünist kadın önder Clara Zetkin'in bu unutulmaz sözleri, 2024 yılının 8 Mart'ında yasaklara, tutuklamalara, işkence ve tacize meydan okuyan, antiemperyalist, antifaşist ve cins özgürlüğü talepleriyle birleşerek sokaklara dökülen milyonlarca kadının eyleminde karşılık buldu. Dünya çapında kadınların ortak mevzisi ve birlikte mücadele günü 8 Mart, kadın özgürlük mücadelesinin de bir parametresidir. Bu anlamda önümüzdeki dönemin mücadele hatlarına dair önemli ipuçları verdi.

"Jin jiyan azadî", kadınların yaşam ve özgürlük çağrısı, Jîna Amini'nin faşist molla rejimi tarafından katledilmesinden bu yana dünyada kitlesel biçimde yankılanıyor. Kadınlar şiddete, kadın cinayetlerine ve tecavüze karşı ayağa kalkıyor, daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret için dünya çapında alanlara ve greve çıkıyorlar. Özellikle bu yılın 8 Mart'ında kadınların emperyalist savaş ve krizlerden nasıl etkilendiğini gündeme getirdiler.

FİLİSTİNLİ KADINLARLA DAYANIŞMA
Bu yıl emekçi kadınların uluslararası mücadele gününde, Filistin halkının İsrail güçleri tarafından sistematik olarak yok edilmesinin 6. ayını doldurdu. Filistin halkının, Filistin'deki kadınların ve çocukların acısı, bu yılki 8 Mart gösterileri ve taleplerinin birleştirici unsuru oldu: Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar Gazze'deki kadınlarla ve mülteci kadınlarla dayanışma içinde oldu ve savaşın sona ermesini talep etti, Filistin bayraklarıyla alanları doldurdu. Dünya çapındaki eylemlere ve kadın ağlarına bakıldığında, bir yandan kadınların haksız savaşa ve emperyalizme karşı ortak mücadelesinin niteliği, diğer yandan da kadın hareketinin daha fazla bölünme ve siyasi sürecin topyekun sertleşmesi nedeniyle içine düştüğü ikilem görülmektedir.

Gazze'nin sınırında, askeri diktatörlük altındaki Mısır'da, Filistinlilerle dayanışma gösterileri 7 Ekim'den bu yana defalarca alevlendi, ancak devlet güçleri tarafından şiddetle dağıtıldı, tutuklama dalgaları yaşandı. 2011 ve 2012 ayaklanmasının ardından politik özgürlüğün baskı ve zulümle rafa kaldırılmasına ve devrimin Müslüman Kardeşlerin ardından ordu güçleri tarafından gasp edilmesine rağmen, Gazzeli kadınların küresel grev çağrısına yaklaşık 50 kadın Kahire sokaklarında yanıt vererek baskılara karşı dalga kırıcı rolünü üstlendi. Mısır'daki gösterilerde İsrail hapishanelerindeki cinsiyetçi şiddeti, taciz, tecavüz, zorla kürtaj ve kadınların insanlık dışı koşullarda acımasız ve tehlikeli doğumları teşhir edildi. İsrail büyükelçisinin Mısır'dan iadesi, Gazze sınırının açılması, insani yardım, temel ve tıbbi malzemelerin sağlanması talep edildi. Mısırlı kadınlar bu eylemde kolektif bir savunmadan yoksun bir şekilde fiziksel imha, kaçırılma, cinsel saldırı, toplu tecavüz, cinsel kölelik ve insan kaçakçılığına maruz kalan komşu Sudanlı kadınlara da bir köprü kurdular. Kahire sokaklarındaki kadınların duygudaşlığı öfkeye dönüştü ve bu gücü enternasyonalist içeriklerle iktidarlara karşı gösterdiler ve bu yolla kendi ifade özgürlükleri ve gösteri hakları için ayağa kalktılar. "Gazze'siz bir gelecek düşünülemez. Gazze'siz bir feminist mücadele savunulamaz. Kadın bedenine yönelik savaşı reddediyoruz. Gazze ile dayanışmamız bizim direniş biçimimizdir" denilen gösteri polis tacizi altında 30 dakika sürdü, sivil polislerce bastırıldı.

EMPERYALİST SAVAŞLARA SON VERİLMESİ TALEBİ
Avrupa ve ABD'de de eşit haklar, eşit işe eşit ücret, beden hakları ve kendi kaderini tayin hakkı, cinsiyetçi şiddet ve sömürüye son verilmesi için düzenlenen eylemlerde emperyalist savaşlara, silahlanmaya ve hükümetlerin ikiyüzlü savaş politikalarına son verilmesi talepleriyle birleştirildi. Emperyalist rekabetin şiddetlenmesiyle ve yeni büyük paylaşım savaşı tehlikesi altında küresel anlamda gelişen savaş hazırlıklarına karşı duruş sergilendi. ABD'de binlerce kişi New York, Brooklyn ve Los Angeles dahil olmak üzere çeşitli eylemler düzenlendi. "Filistin'e özgürlük" diye haykırarak bedenini ateşe veren ABD'li Aaron Bushnell'in de çalışmalarına katıldığı Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi, özellikle emekçi kadın kitlelerini eylemlere ve "Filistin için kapat" (Shut it down for Palestine) kampanyasına katılmaya ve sokaklara çıkmaya çağırdı. Emekçi kadınları, dünya çapında emperyalizme karşı mücadeleye önderlik eden devrimci kadınları örnek almaya çağırdı.

İTALYA'DA EYLEMLER FİLİSTİN HALKINA ADANDI
İtalya'da da binlerce kadın ataerkil şiddet ve sömürüye karşı yürüdü. Bologna'da "Non Una Di Meno" hareketi antiemperyalist ve savaş karşıtı gösteriler yapma çağrısında bulundu ve eylemlerini Filistin halkına adadı.

FRANSA'DA 'BİZSİZ BİR GÜN' ŞİARIYLA KADIN GREVİ
Fransa'da Feminist Kolektif, erkek egemen sisteme karşı mücadele kapsamında "Un jour sans nous" (Bizsiz bir gün) sloganıyla grev çağrısında bulundu. Ülke çapında 200'den fazla yerde düzenlenen gösterilerde eşit hak talepleri yükseltildi, emperyalist savaşlara ve ataerkil şiddete karşı mücadele çağrısı yapıldı. Fransa'nın başkenti Paris'te yaklaşık yüz bin kadın gösteri yaptı. Kentteki eylemlere işçi sendikaları konfederasyonu CGT kitlesel olarak katılırken, devrimci, sosyalist kadın örgütleri ve demokratik ulusal Kürt kadın hareketi de eylem için seferber oldu. Protesto sırasında Filistinli kadınlarla dayanışma mesajları içeren pankartlar açıldı, tutsak kadınlara selam gönderildi ve katledilen kadınlar anıldı. Ancak faşist ve siyonist erkek gruplar gösterinin bir bölümüne saldırarak göstericilere fiziksel şiddet uygularken polisler de onlara eşlik etti.

İSVİÇRE'DE POLİS ABLUKASINA KARŞI DİRENİŞ
İsviçre'de de kadınlar birçok şehirde sokaklara döküldü. Önceki yıllarda olduğu gibi Basel'de de polis ablukası vardı. Mücadeleci kadınlar bu engellemelerin kendilerini durdurmasına izin vermedi. "Jin jiyan azadî" sloganları ve Filistin halkıyla dayanışma çağrılarıyla gösteriye devam ettiler. Diğer eylemler birçok siyasi parti ve sendika tarafından desteklendi. Özellikle göçmen kadın işçiler eylemlere katılmaları için teşvik edildi.

ALMANYA'DA KUİR FEMİNİST HAREKET İLE BURJUVA SİYASETİN İTTİFAKI
Ancak, Filistin halkıyla dayanışma dünyanın dört bir yanındaki kadınları birleştirdiği gibi, Almanya'daki feminist ve kadın hareketi içindeki ittifak ve ağlarda bölünme trendine hız kattı. Almanya'nın birçok kentinde 8 Mart'ta birden fazla gösteri düzenlendi. Cins özgürlüğü için hedefli bir toplumsal dönüşüm programı sunmayan kuir feminist hareketin bileşenleri Almanya'da sokaklarda hegemonik olmaya devam etti ve burjuva siyasetçilerin desteklerini aldı.

EYLEMLERDE KADIN KAVRAMININ ÇIKARILMASININ YARATTIĞI AYRIŞMA
Geçen yıl, Leipzig'de devrimci kadın gösterilerinin boykot edilmesi çağrılarıyla rakip eylemler yapılmıştı. Bölünmelerin doruk noktası bu yıl Berlin'de gerçekleşti: Burada 8 Mart'ta on iki farklı gösteri düzenlendi. Alman Sendikalar Konfederasyonu (DGB) tarafından çağrısı yapılan sendikal gösteriler ve iki yıldır varlığını sürdüren devrimci kadın ittifakı tarafından düzenlenen devrimci eylemlerin yanı sıra, "Kadınların Mücadele Günü" terimi diğer ezilen cinsel ve cinsiyet kimlikleri dışladığı gerekçesiyle "Feminist Mücadele Günü" çağrısıyla başka eylemler de gerçekleşti. Almanya'daki kitlesel protestoların çağrı ve sloganlarından "kadın" kavramının ve dolayısıyla kadın mücadelesinin öznesinin çıkarılmış olması son birkaç yıldır gözlemleyebildiğimiz bir durumdur.

CİNS ÖZGÜRLÜKÇÜ DEVRİMCİ EYLEMLERDE MİLİTANLIK
Siyonist ve burjuva güçler tarafından sahiplenilen, kendi taleplerini sokağa taşımayan, sadece diğer kadın hareketleri ve örgütlerine yönelik eleştirilerini dile getiren ve mesafe koyan bir gösteri aynı zamanda başkentin en büyüğü oldu. Kitleler cinsiyetçi baskıya karşı sokağa çıkıyor, ancak kadınları ortak talepler ve perspektiflerle kazanabilecek ve harekete geçirebilecek bir kitle hareketi yok. Bu eğilime karşı, devrimci nitelikteki 8 Mart cins özgürlük gösterileri enternasyonalist ve antiemperyalist özlemlerle güçlü bir kararlılık sergiledi. Bunlar daha küçük çaplı gösteriler olmasına rağmen, devrimci eylemler önceki yıllara kıyasla daha militan bir nitelik taşıyordu.

İSPANYA'DA 8 MART'IN ÖZNESİ KİM TARTIŞMASI
Barselona, Valensiya ve Madrid'de yaklaşık 100 bin kadın sokağa döküldü, ancak Madrid'de gösteriler yine bölünerek ve güçleri parçalayarak düzenlendi. Daha 2019 yılında 350 bin insan birleşik halde sokaktaydı, ancak koronavirüs pandemisinin başlangıcından bu yana hareket burada sınırlarına ulaştı. Burjuvazinin harekete cins eşitlik söylemleri ile el koyması ve sonuçsuz kalan birçok amaçsız ideolojik tartışma nedeniyle kadın ve feminist hareket küçülmeye devam ediyor ve bazı bölgelerde tamamen sönümlenmeye başladı. İspanya'da temel ayrışma noktaları, seks işçiliği/fuhuşun yasaklanması ve daha iyi ve insancıl bir transseksüel yasası için mücadele oldu. Kimi çevreler "fuhuşa karşı mücadele" amacıyla sokaklara dökülürken, 8M grev organizatörleri ve göstericileri varolan yasal düzenlemelerin yeterli olduğunu düşünüyor ve "fuhuşun yasaklanması" yerine seks ticareti konusunda devlet denetiminin arttırılmasını istiyor. Ayrıca 8 Mart'ın öznesinin kim olduğu, 8 Mart'ın kime ait olduğu konusunda da kendisini tekrar eden bir tartışma var. Kadın vurgusunu yapan grupların yanı sıra, bunu modası geçmiş olarak gören kuir feminist çevreler geniş (ama bir o kadar da değişik siyasi programlara tahammülsüz) bir antipatriarkal mücadeleyi hedefliyor.

KATALONYA'DA KADIN GREVİ ÇAĞRISI
Büyük sarı sendikalar en son 2018 ve 2019'da kadın grevi çağrısı yapmıştı. Bu yıl çağrılar ağırlıklı olarak küçük mücadeleci sendikalar tarafından sahiplenildi. En fazla Katalonya'da sendikaların seferberliği söz konusuydu: Intersindical Alternativa de Catalunya (IAC) ve Genel Emek Konfederasyonu (CGT) genel grev çağrısında bulundu. CGT ayrıca Balear Adaları ve Endülüs'te de grev eylemi için harekete geçti. Barselona'da kamu hizmetlerinde grev ilan edildi. Kadınlar grev çağrısına "güvencesizliğe, sınırlara ve soykırıma karşı" taleplerini ekledi. Özellikle öğrenciler ve genç işçilerin katıldığı eylemler, öncelikle toplu taşıma araçlarını felç ederek iş durdurmayı amaçlıyordu. Ana taleplerden bazıları, tüm ücretsiz ve görünmez emeğin tanınması ve kadınlar için serbest zaman ve aktivizm hakkının korunması. Üniversite öğrencileri de ataerkil şiddete, baskıya, tecavüze ve kadın cinayetlerine karşı grev çağrısında bulundu. Burada da Filistin bayrakları göndere çekildi ve Gazzeli kadınlarla dayanışma sergilendi.

KÜÇÜK TAVİZLERLE ERKEK EGEMEN DÜZENLE UZLAŞMAYACAĞIZ
Cins özgürlük dinamiklerini düzen raylarına çekmeye çalışan burjuva siyasetçileri de, değişik hamlelerle 8 Mart'tan yararlanmaya çalıştılar. İspanya'daki burjuva siyasetçiler kadın ve çocuklarının korunması ve özellikle insan ticaretinin önlenmesine ilişkin yasal düzenleme önergelerini duyurdular. Fransa'nın burjuva siyasetçileri de 8 Mart'tan kısa bir süre önce kürtaj hakkını Fransa'nın anayasasına koymaları ve hatta yeni faşist Ulusal Cephe'nin de bu yönde oy kullanması, kadınların yaşamlarını bu girişimle temelden iyileştireceklerine dair ikiyüzlü bir vaat ortaya attı. Ancak Fransa sokaklarındaki devrimci kadınlar, esaslı kendi kaderini tayin hakkı ve adalet için mücadelelerinin devam ettiğini, yatıştırılmayacaklarını ve küçük tavizlerle erkek egemen düzenle uzlaşmayacaklarını gösterdiler.

DOĞU AVRUPA'DA HAYATIN HER ALANINDA EŞİTLİK TALEBİ
Romanya'dan Sırbistan ve Polonya'ya kadar Doğu Avrupa'da da kadınlar sokaklara döküldü. Kadın düşmanı PiS hükümetinin düşmesinde belirleyici rol oynayan kadın hareketinden yüzlerce kadın Varşova sokaklarında gösteri yaparken bin 500'den fazla kadın da Hırvatistan'ın Zagreb kentinde protesto gösterisi düzenledi. Kadınlar toplumsal cinsiyete dayalı şiddete son verilmesini, kürtaj ve fiziksel olarak kendi kaderini tayin etme hakkının yanı sıra hayatın her alanında eşit haklar bu eylemlerde ön plana çıktı. Zagreb'de bu yıl üst üste 8. kez düzenlenen yürüyüşe özellikle eşit işe eşit ücret talep eden göçmen kadın işçileri destek verdi.

Tayland'ın başkenti Bangkok'ta kadınlar, 180 güne kadar ücretli doğum izni için hamile karnını taklit etmek üzere kıyafetlerinin altına yastık koyarak gösteri yaptı. Güney Kore'nin başkenti Seul'de yüzlerce gösterici yere yatarak yolu kapatırken, Endonezya'nın Jakarta kenti ve Tokyo sokakları da kadınların protesto gösterilerine sahne oldu.

KADINLAR AFGANİSTAN'DA 'HAK, ADALET, ÖZGÜRLÜK' TALEBİYLE SOKAKTA
Taliban rejiminin baskı, tutuklama, işkence ve şiddetine rağmen Afganistan Devrimci Kadınlar Derneği (RAWA) 8 Mart'ta öncü birlikler halindeki küçük kadın grupları özgürlükleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını talep etmek üzere toplandı. Kuzeydeki Takhar vilayetinin yanı sıra Belh'te de çok sayıda kadın "Hak, adalet, özgürlük", "Kadınları Afganistan'dan kurtarın" ve "Taliban'a fırsat vermeyin" yazılı dövizler taşıdı. Taliban'ın 2021'de ülkede yeniden iktidara gelmesinden bu yana kadınların durumu radikal bir şekilde kötüleşti. Tutuklanmaları, eğitim ve hareket özgürlüğü gibi temel hakların rafa kaldırılması söz konusuyken kadınlar ev kölesi olarak dört duvar arasına hapsediliyor. Özellikle genç kadınlar arasında umutsuzluk muazzam derecede artmasına intihar oranının da yükselmesi eşlik etti. Afganistan'daki devrimci kadınlar, sembolik protesto eylemiyle cesaret ve umudun işaretini verdi ve bunu kadınlar arasında yaydı.

Yine İran'da faşist molla rejiminin devlet terörüne boyun eğmeyen kadınlar, günlük yaşam direnişleriyle rejimle hesaplaşmalarının henüz tamamlanmadığı, öfkenin birikerek kendisine bir yol aradığını tekrar hatırlattı.

Asya-Pasifik'te en siyasi içerikli 8 Mart gösterisi Filipinler'de gerçekleşti. Gabriela kitle örgütünün öncülüğünde gerçekleşen gösterinin önü çevik kuvvet polisleri tarafından kesildi. Marcos-Duterte faşist rejimini ve ABD'nin ülkeye müdahalesini hedef alan eylemde farklı toplumsal kesimlerden kadınların onurlu yaşam hakkı talepleri yükseltildi.

KOLOMBİYA SOKAKLARINDA 'KADIN CİNAYETLERİNE SON' ÇAĞRISI
Birçok Latin Amerika ülkesinde kadın ve feminist yürüyüşler sokakları mora boyadı. Kolombiya'da kadınlar 1980'lerden bu yana 8 Mart'ta sokaklara çıkıyor. Ancak son yıllarda gösterilere katılım muazzam derecede artmıştı. Yaklaşık 3 bin kadın bu yıl feminist gruplar ve işçiler öncülüğünde Bogota sokaklarına aktı. Ülke genelinde kürtaj hakkı, cinsiyetçi şiddete ve kadın cinayetlerine son verilmesi için gösteri yapıldı. Eşit işe eşit ücret, istihdam ve eğitime erişim talep edildi. İşçi kadınlar ve erkekler arasındaki fark hala yüzde 24'ün üzerindeyken, cezasız kalan ya da örtbas edilen tüm kadın cinayetleri için adalet talep edildi.

MEKSİKA'DA KADINLAR BARİYERLERİ YIKTI, BARİKATLARI ATEŞE VERDİ
Meksika'da kadınlar 8 Mart'ta "Burası artık bir ülke değil, dün kız kardeşlerimi gömdüğüm ve yarın senin de olabileceğin bir toplu mezar" sloganıyla kadın katliamlarına karşı sesini yükseltti. Bu yıl Mexico City'deki gösteriler yine kadınların öfkesine sahne oldu. Çekiçlerle donanmış kadınlar çitleri ve bariyerleri yıktı, parlamento binalarının önündeki barikatları ateşe verdi ve sözde "feminist bir hükümetin" var olmamasını kınamak için devlet binalarının duvarlarına grafitiler çizdi. Ülkede başkanlık seçimlerinin haziran ayında yapılması bekleniyor.

ÖĞRENCİLER POLİS KATLİAMINA KARŞI SOKAĞA ÇIKTI
8 Mart eylemleri öğrenci hareketin öfkesiyle birleşti. Bir öğrencinin polisler tarafından vurularak katledilmesi üzerine 8 Mart'tan bir gün önce öğrenciler Meksika'daki Ulusal Saray'a karşı düzenledikleri eylemde bir taşıma aracıyla binanın kapılarını kırmıştı. Mexico City'deki protesto kampanyası birkaç güne yayıldı. Öğrenciler, Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador'un 2014 yılında 43 öğrencinin gözaltına alındıktan sonra kaybedilmesini ve aynı yılın Eylül ayında 6 öğrencinin öldürülmesi olaylarını soruşturmamasına tepki gösterdi.

ARJANTİNLİ KADINLARIN TALEBİ: ATAERKİL ŞİDDETE, YOKSULLUĞA SON
8 Mart aynı zamanda Javier Milei'nin Arjantin Devlet Başkanı olduğu hükümetinin 90. gününe işaret etti. Arjantin'de enflasyon oranı halihazırda yüzde 200'e yükselmiş durumda ve istatistiklere göre nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı yoksulluk içinde yaşıyor. Kadın ve LGBTİ+'lar sermayenin yeni faşist politikalarından daha fazla etkilenmektedir. Kendisini "antifeminist" olarak tanımlayan Milei, zorlukla kazanılan kürtaj hakkını iptal edeceğini ve kürtajı hapis cezasıyla cezalandıracağını da açıklamıştı. Arjantinli kadınların temel gündemleri ataerkil şiddetle birlikte açlık, yoksulluk ve savunmasızlık olmaya devam ediyor. Sadece bu yılın ilk iki ayında ülkede 50'den fazla kadın cinayeti kaydedildi. Birkaç hafta önce Arjantin hükümeti, 1,5 milyondan fazla insanın katıldığı ve ilgili sektörleri felce uğratan bir genel grevle karşı karşıya kaldı. Grev sonucunda Milei tarafından yürürlüğe konulan "reformların" bir kısmı anayasaya aykırılık ve yolsuzluk şüpheleri nedeniyle iptal edildi.

TEHDİTLER SÖKMEDİ KADINLAR, LGBTİ+'LAR İŞÇİLER SOKAKLARI DOLDURDU
Sözde Ley Omnisbus'a karşı düzenlenen protestolar sırasında göstericiler günlerce polisle sokak çatışmalarına girmiş, hükümetin protestoları bastırmaya yönelik her girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Radikal baskılara ve "sokağa çıkan ve gösteri yapan herkesin artık sosyal yardım alamayacağı" yönündeki tehditlere rağmen kadınlar, LGBTİ+'lar, işçiler, öğrenciler ve sosyalist örgüt ve partiler 8 Mart'ta onlarca şehirde gösteri çağrısında bulundu. Taleplerinde Zorunluluk ve Aciliyet Kararnamesi'nin (DNU) kaldırılmasını ele alan kadınlar, Milei yönetimindeki yolsuzluk ve baskıya karşı harekete geçti. Açlık ve gıda kıtlığına karşı mücadele çağrısında bulundular, ülkenin borçlarının işçilerin omuzlarına yüklendiğini teşhir ederek "Uluslararası Para Fonu'na daha fazla peso yok" şiarını yükselttiler. Çağrılarda kadına yönelik şiddet vakalarında acil yardım hakkı için mücadele ve gönüllü kürtaj yasası (IVE) ve cinsel eğitim (ESI) gibi kazanımların savunulması gerekliliği vurgulandı.

8 MART'TA KADIN ENTERNASYONALİZMİ
Avrupa, Ortadoğu, Asya, Kuzey ve Güney Amerika'da kadınlar, toplumsal cinsiyet özgürlüğü, hakları ve tüm dünyadaki kadınların onurlu yaşamları için verilen mücadelenin ışığında sokaklara döküldü. Kendi kaderini tayin etme ve beden hakları, şiddete ve kadın cinayetlerine karşı talepler, eşit işe eşit ücret gibi ekonomik talepler, başta Filistin ve Kürdistan'da ezilen ulusların özgürlük mücadeleleriyle birleştirildi. 8 Mart eylemleri kadın enternasyonalizminin somutlaştığı anlardı. Emperyalizme ve sömürgeciliğe, işgal ve haksız savaşlara, faşizme ve baskıya karşı mücadelede birleşen kadınlar, uluslararası dayanışmayı yükseltti.

Emperyalist rekabetin keskinleşmesiyle savaşların arttığı, değişik ülkelerde ayaklanma olasılıklarının büyüdüğü, işçi sınıfının ve emekçilerin daha fazla yoksullaşma beklediği çalkantılı ve "süper seçim yılı" olarak adlandırılan bir yıla girdik. Bu yılın 8 Mart'ı, son yıllarda hızla gelişen cins özgürlük mücadele hareketlerinin genel toplumsal mücadelelerin keskinleşmesiyle birlikte daha fazla siyasi yol ayrımlarına vardığına işaret ediyor. Cins özgürlük taleplerinin, sosyal kurtuluş talepleriyle giderek iç içe geçtiği toplumsal bir zemin üzerinde kadın hareketleri bulundukları ülkelerde genel siyasi saflaşmaların önemli özneleridir. Dolayısıyla tek tek ülkelerde ister cins özgürlük anlayışları ekseninde olsun, ister genel politik saflaşmalar sonucunda olsun, kadın hareketlerinde meydana gelen bölünmeler aynı zamanda toplumsal kurtuluş için daha genel ve gerekli bir netleşme sürecinin bir parçasıdır. Bu netleşme sürecinde kendilerini en güçlü söz ve eylemleriyle ortaya koyanlar, değişik mücadele dinamikleriyle birleşme yeteneğini gösterenler kadın devrimine ve toplumsal kurtuluşa giden yolu döşeyeceklerdir.

1) Eşitlik dergisine veda. Leipziger Volkzeitung'un 29 Haziran 1917 tarihli kadın eki, Clara Zetkin, Ausgewählte Reden und Schriften, cilt 1, Berlin 1957.