31 Ekim 2024 Perşembe

İbrahim Çiçek yazdı | Olmadı Fikret Başkaya Hocam

Fikret Başkaya'nın "Türkiye sol hareketi"ni eleştirirken istisna dediği gerçeklik, ihmal edilebilir varsayımıyla olmalı, "Türkiye sol hareketi" genellemesi içinde enternasyonalist devrimci kanadı görünmez kılıyor. Oysa Kürt okurları için yazdığına göre özellikle onlara "gerçek dostlarını" göstermek gerçeğin öne çıkartılması gereken yanı olabilirdi. Hele şimdilerde sosyalistlerle ittifakın en büyük kötülük olduğu ideolojik gericiliği ulusal demokratik hareket içindeki ilkel milliyetçiler, muhafazakar Müslümanlar ve bir kısım liberaller tarafından propaganda edilirken.

Fikret Başkaya, resmi tarih yazımı ve resmi ideolojiye karşı mücadeleye emek vermiş önde gelen bir aydınımız. Yeni Yaşam gazetesinde yayınlanan son yazısı da resmi tarih ve ideolojiyle ilgili ama "Türkiye sol hareketi"nin eleştirisi bağlamında. Temel tezi şu: "Bidayetten itibaren Türkiye sol hareketi Kürt sorununa dair tutarlı bir yaklaşıma sahip olmadı…"
Bizde bazı konuların şablonları var onlardan biri de bu!

"Türkiye sol hareketi"nde Kürt ulusal sorununda marksist düşüncelere bağlı kalan tutarlı devrimciler ve devrimci yapılar oldum olası "haksızlığa" uğruyorlar, onların herkesten ayrıksı marksist devrimci tutum ve çizgileri, teori ve pratikleri görmezden geliniyor, yok sayılıyor, ya da istisnadır ne olacak ki deniyor! Örneğin '71 devrimci hareketinde Ermeni soykırımı, Kürt sorunu, kemalizm gibi konularda İbrahim Kaypakkaya ve örgütü! Ya da 90'ların ikinci yarısında coğrafyamızda devrimci hareketin Rönesansı olma iddiasıyla mücadele sahnesine çıkan marksist leninist komünistler gibi. Hatta günümüzde Kürt özgürlük hareketiyle stratejik ittifak içerisindeki devrimci yapılar bile sosyal şoven yapılarla aynı kavramsal kategori içerisinde görünmez hale getirilebiliyorlar.

Fikret Başkaya, "Türkiye sol hareketi" derken kimleri kastediyor?!
Öncelikle "Türkiye sol hareketi" tanımının çok geniş ve belirsiz olduğunun altını çizelim. Kim üzerine alır bu eleştiriyi, kim almaz bunu da bilemiyoruz!
Yazısının girişindeki iki alıntıdan, yazarın "marksizm" iddialı yapıları ima ettiği çıkıyor: "Bir başkasını ezen ulus özgür olamaz." Karl Marx
"Her türlü sağlam ve özgür gelişmenin temel koşulu ulusal kölelikten kurtulmaktır" F. Engels
Ulusal sorunda yukarıda verilen marksist temel düşüncelerin taşınması önemli ama eleştirinin adresinin de belli olması gerekir değil mi!
Fikret Başkaya'nın eleştirisini üzerimize almıyoruz ama "Türkiye sol hareketi" ve de "bidayetten" beri genellemeleriyle yapılan eleştirinin kendi içerisinde gerçek bir sorunu taşıdığını da vurgulamak istiyoruz.
Başkaya, "Türkiye sol hareketi" genellemesinin "herkesi" düzlediğinin, eşitlediğinin farkında. Bu nedenle ihtiyati ifadelere yer veriyor: "Elbette istisnalar var ama 'istisnalar kuralı doğrulamak içindir' denmiştir."

Kural istisna denklemi ve diyalektiği öyle mi kurulmalı, buna döneceğiz! Kural istisna bahsinde öncelikle vurgu olsun diye Türkiye burjuva düzen solunu geçelim, o tartışma sahamızın dışında! "Marksizm iddialı" "Türkiye sol hareketi"ni de enternasyonal devrimci kanat ve sosyal şoven reformist kanat olarak kategorize edip sınıflandırabiliriz.

Biz, örneğin MLKP ile TKP arasında gerek Kürt ulusal özgürlük mücadelesine dair gerekse de resmi tarih ve ideolojiye karşı mücadelede aşılmaz bir uçurum görüyoruz! Siz ise rahatlıkla "Türkiye solu" genellemesi içerisinde bu iki yapıyı eritebiliyorsunuz. Görünmez hale gelen ise MLKP gerçekliği oluyor, TKP ismi de yok ama tartışılan onun tavrı oluyor. Fakat adres genel olunca, genel siperi TKP için korunak oluyor vb.

Başkaya hocanın istisna dediği gerçeklik, emekçi sol hareketin devrimci enternasyonalist kanadının duruşu oluyor. Hocam isterseniz, "'istisnalar kuralı doğrulamak içindir' denmiştir" istasyonunda durmayalım, soyutlamaya devam edelim. Bugün istisna olanın süreç içerisinde "genel", "hakim" hale gelebileceğini öngörmek yanlış olmaz herhalde! Eğer bu akıl yürütme doğru ise o halde istisna sadece kuralı doğrulamaz aynı zamanda kural da koyar! Bugün istisna olan enternasyonalist devrimci kanadın duruşu yarın genel ve kural haline gelebilir!

Fikret Başkaya'nın "Türkiye sol hareketi"ni eleştirirken istisna dediği gerçekliğin, emekçi sol hareketin enternasyonal devrimci kanadının Kürt ulusal sorunuyla ilişkilenişinin genel, hakim hale gelmesi istek ve dileğini taşıdığı, zaten bu amaçla yazdığını düşünmek yanlış olmaz. Fikret Başkaya, Kürt okuruna emekçi sol hareketin enternasyonalist devrimci kanadının farklı tutumunu yazabilir, örneğin '71 devrimci çıkışından günümüze bu yolda ne büyük bedeller ödediğini anlatabilir vb.

Fakat o bunu yapmadığı gibi ne de olsa muhtemelen istisnadır, ihmal edilebilir varsayımıyla olmalı, "Türkiye sol hareketi" genellemesi içinde enternasyonalist devrimci kanadı görünmez kılıyor. Oysa Kürt okurları için yazdığına göre özellikle onlara "gerçek dostlarını" göstermek gerçeğin öne çıkartılması gereken yanı olabilirdi. Hele şimdilerde sosyalistlerle ittifakın en büyük kötülük olduğu ideolojik gericiliği ulusal demokratik hareket içindeki ilkel milliyetçiler, muhafazakar Müslümanlar ve bir kısım liberaller tarafından propaganda edilirken.

Türkiye sol hareketinin Kürt sorununa dair tutarlı bir yaklaşıma sahip olmamasının iki nedeni olduğu düşüncesinde Başkaya: "Birincisi, Türkiye solu hiçbir zaman resmi tarihle, rejimin resmi ideolojisiyle cepheden bir hesaplaşmaya cüret etmedi… Malum, resmi tarih mülk sahibi egemenlerin 'bilinmesini istediği' tarihtir…"

Hocam, mayıs ayındayız. Bu yazdıklarınız İbrahim Kaypakkaya'yı mezarında isyan ettirmez mi, kemiklerini sızlatmaz mı!? Eğer onu "istisna" içinde mütalaa ettiyseniz bu da kabul edilemez. Evet çürümekte olan ile engel olan ile var gücümüzle savaşalım ama yeniyi, geleceği temsil edeni de yukarı kaldırmaktan, desteklemekten, beslemekten, görmekten, göstermekten, tanıtmaktan, propagandasını yapmaktan kaçınmayalım.

Kaypakkaya "resmi tarihle, rejimin resmi ideolojisiyle cepheden bir hesaplaşmaya cüret etti!” Devrimci tarihe saygı göstermek ve de değer bilir olmak gerekir. Türk egemen sınıflarının ve onların egemenlik aygıtı devletin "bilinmesini istemediği" en önemli tarihi gerçekleri açığa çıkarmaya çalıştı, resmi tarihe ve kemalizme, düşünsel ve ideolojik olduğu kadar politik bir savaş da açtı! Bunu karartmanın, okurlara göstermemenin "Türkiye sol hareketi"nin zaaflarıyla mücadeleye nasıl bir katkısı, yararı vardır ki? Kürt okura nasıl bir bilinç taşımaktadır? Batıdaki enternasyonalist devrimci hareketle doğudaki ulusal demokratik hareketin "birleşik mücadelesine" ve birleşik devrimimize nasıl bir katkısı olmaktadır!?

Hocam "Türkiye solu"/"Türkiye sol hareketi" ne homojen bir yapı ne de "Türkiye solu" "tek bir bütün" gibi tanımlanabilecek bir gerçekliktir! Özetle resmi tarihe, resmi ideolojiye cepheden savaş açanlar var, bunları emekçi sol hareketin enternasyonalist devrimci kanadında bulabilirsiniz, TKP'den SOL Parti'ye, TİP'den TKH'ye resmi tarihle uzlaşanlar ve hatta oradan nemalanmaya çalışanlar var, onları da sosyal şoven reformist kanatta bulabilirsiniz!

"Bidayetten" beri! "Türkiye sol hareketi" hareket halinde değil mi? Değişme, ilerleme, gerileme, kopuşma, sıçrama, geriye düşme filan yok mu? Diyalektik ve tarihsel materyalizmin hükmünü icra edemediği yer çekimi dışında kalan bir alan mıdır bu "Türkiye sol hareketi"! Hocam bu "Türkiye sol hareketini" de hareket halinde düşünmek gerekmez mi?

Başkaya hoca diyor ki, "İkinci neden de 'sınıf mücadelesini' sadece işçi sınıfının (proletaryanın) sermayeye ve burjuva devlete karşı yürüttüğü mücadele saymakla ilgili. Komünist Manifesto'da sınıf mücadelesi çoğul ifade ediliyor. 'Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf mücadelelerinin tarihidir' deniyor. Dolayısıyla, sadece işçi sınıfıyla burjuva sınıfı arasındaki mücadele değil. Doğrusu 'sınıf mücadelesi değil, sınıflar mücadelesidir'."

Bu teorik bilgiler "Türkiye sol" hareketinin bütün kesimlerinin "sınıf mücadelesini", "sadece işçi sınıfının (proletaryanın) sermayeye ve burjuva devlete karşı yürüttüğü mücadele saydığını” böyle kavradığını, böyle düşündüğünü kanıtlamıyor. Bu kanıtlama yöntemi sorunlu. Örneğin marksist leninist komünistler öyle düşünmüyor. Halep oradaysa analizin maddesi "Türkiye solu" burada! "Türkiye solu" çok değişik yapılardan oluşuyor. Öyle olduğu içindir ki, iddianızı onun gerçeklerinden hareketle doğrulamanız gerekir. Sizin eleştirdiğiniz gibi olan yapılar var. Fakat siz "Türkiye solu" dediğiniz farklı ideolojik, politik duruşları, programları farklı yapılardan oluşan "hareketi" tek bir bütün gibi genelliyorsunuz. Örneğin Ezilenlerin Sosyalist Partisi, "ezilenleri" proletarya adına sosyalizme çağırıyor, ezilenlerin mücadelesini işçi sınıfı önderliğinde bir bütün görüyor. Haliyle "marksizm iddialı" yapıların marksizm kavrayışları da sınıf mücadelesini kavrayışları da farklıdır. "Türkiye solu"nu derinliğine incelemek farklı eğilimlerin üzerini örtmek değil de açığa çıkartmaya çalışmak marksist iddialı aydınları yüzeysellikten koruyacaktır. Ama hocam, yine de Kürt ulusal özgürlük mücadelesi "ulusal özgürlük" mücadelesidir!.. Kürt ulusunun hemen bütün sınıflarının katıldığı ama Kürt işçi ve köylülerinin, Kürt yoksularının damgasını vurduğu bir ulusal kurtuluş mücadelesi! Evet, inkarcı sömürgeci egemen Türk burjuvazisine karşı Kürt ulusunun mücadelesi de sınıf mücadelesidir!