28 Mart 2024 Perşembe

Güneş Çağdaş yazdı | Çürümüş bir yöntem olarak; ajanlaştırma

Sistemle çelişkileri en derin biçimde yaşayanlar, genç kadınlar, LGBTİ+'lar ve gençler, hızlı bir sistemden kopuş süreci yaşıyorlar. Bu kopuş kendi içerisinde güçlü bir devrimci şiddet barındırır. Karşıdevrimci güçler ise bu şiddetin kendisine karşı örgütlenmemesi için bütün gücüyle seferber olur. Gençliği teslim almak, kendi sisteminin bir parçası ve sürdürücüsü haline getirmek ister. Bu kan emiciler için önemli olan tek şey bugününü ve geleceğini garanti altına almaktır!

Devrimci mücadele tarihi yenilgiler ve zaferlerle doludur. Devrimci mücadele tarihini bilmek, zafer koşullarında olduğu kadar yenilgiler aldığımız koşullarda da bize ışık tutacaktır. Karşıdevrimci saldırılar, devrimci gençlik örgütlerini politik, ideolojik ve örgütsel olarak aşındırmak, tasfiye etmek, güçten düşürmek ister. İster ki karşısında duracak gücü kalmasın, her bakımdan zayıflasın. Bunu kimi zaman siyasi polis operasyonlarıyla gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla gerçekleştirmeyi amaçlar. Böylece görüş açısını daraltarak, gençlik örgütlerini kendi iç gündemlerine sıkıştırmayı, örgütsel yapısını dağıtmayı amaçlar.

Son dönemlerde ise örgütlü mücadele içindeki insanları, özellikle de gençleri ajanlaştırma yöntemi, egemenlerin, devrimci gençlik örgütlerine karşı önemli bir silahı olagelmiştir. Ajanlaştırma yöntemi, geçtiğimiz yüzyıldan beri devrimci ve komünist harekete ağır zararlar vermiştir. Devrimci mücadele tarihinde azımsanamayacak deneyler söz konusudur. 

Çin'de kullanılan bir ajan sızdırma yöntemini, devrim öncesi süreçte Emniyet Müdürlüğü yapan, ABD eğitimli V. T. Hsu şöyle anlatıyor:

"Komünistlerin en çok yuvalandığı üniversitelerle fabrikalara birtakım 'tuzak adamlar' yerleştirdik. Bunlara komünist eğilimli faaliyetlere girişmeleri için talimat verdik.

"Mesela bu 'tuzak adamlar' komünist modeline göre dernekler kurup, solcu, hükümet aleyhtarı eserler okuyorlar, sömürgeciliğe karşı propaganda broşürleri dağıtıyorlardı, hulasa mümkün olduğu kadar komüniste benzemeye çalışıyorlardı.

"Planımız muvaffak oldu: İki ay sonra, üniversitelerle fabrikalardaki bu 'tuzak adamlar' grubunu müstakil çalışan eski yoldaşlar sanan gerçek komünistler kendini göstermiş ve bizim gruplarımızın liderliğini ele almaya başlamışlardı. Atacağımız ikinci adım, gerçek komünistleri anahtar gibi kullanarak, bunların hangisinin bizi esas komünist lidere götüreceğini anlamak olacaktı." (Gizli Mücadele, s. 76-77)

Hsu, ajanlaştırmayla ilgili olarak da, 'ilgilendikleri komünistlerin', 'geçmişlerini, aile muhitlerini, karakterlerini ve meşgul oldukları işleri derinlemesine tetkik ettiklerini ve bunları gözaltına alıp ajanlık için sıkıştırdıklarını' söylüyor.

Burada sıralayabileceğimiz birçok örnek var elbette, ama daha özelde ele almak istediğimiz şey üniversiteli, öğrenci, işçi, işsiz gençliğin bu alçakça ajanlaştırma yöntemleriyle doğrudan hedef alınması. Hiç kuşkusuz devrimci mücadelenin en dinamik özneleri, genç kuvvetleridir. Bu genç kuvvetler, devrimci örgütlerin geleceği, devrimin inşasında kendini sınırsızca var edebilecek militanlarıdır. Karşıdevrimci güçler bunu bilir kavrar ve buna uygun biçimde de saldırırlar.

Bu sistemle çelişkileri en derin biçimde yaşayanlar, genç kadınlar, LGBTİ+'lar ve gençlerdir. Bu çelişkilerin önemli bir kısmı sınıfsal, cinsel ve ulusal temeller etrafında gelişir. Çelişkilerin derinleştiği ve bunun karşısında en güçlü örgütlendiği zemin ise sistem karşıtlığı olur. Bu sistem karşıtlığı genç kadınlar, LGBTİ+'lar ve gençler bakımından hızlı bir sistemden kopuş sürecini tetikler. Ve bu kopuş kendi içerisinde güçlü bir devrimci şiddet barındırır. Karşıdevrimci güçler ise bu şiddetin kendisine karşı örgütlenmemesi için bütün gücüyle seferber olur. Gençliği teslim almak, kendi sisteminin bir parçası ve sürdürücüsü haline getirmek ister. Bu kan emiciler için önemli olan tek şey bugününü ve geleceğini garanti altına almaktır!

Uzunca bir süredir devam eden fakat son süreçte artan biçimde, toplumsal mücadele öznelerine, siyasi partilere, gençlik örgütlerine dönük kapsamlı bir saldırı konsepti ile karşı karşıyayız. Faşist iktidar, kırılgan bir zeminde olduğu bu süreçte, varlığını korumak ve sürdürmek için devrimci olana nefes aldırtmadan saldırıyor. Devrimci örgütleri güçten düşürmeye çalışıyor ve bunu bütün alçakça yöntemleriyle yapmaya çalışıyor. Çünkü bunun devrimci örgütler, öncüler ve kendisi arasında ciddi bir mücadele olduğu gerçeğini biliyor. Bu saldırıların ilk muhatabı da devrimci gençlik hareketidir ve doğal olarak sosyalist gençliktir.

Son dönemde sosyalist gençliğe dönük operasyonlar, gözaltı, tutuklama ve kaçırma saldırıları her dönem olduğu gibi artarak devam etmektedir. Siyasi polisin sosyalist gençliğin iradesini gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla kırmayı başaramadığı dünya alem tarafından bilinen bir gerçektir. Sosyalist gençliğin mücadelesini zayıflatmak amacıyla bu siyasi operasyonları sürdürmeye devam ederken, gözaltında yoldaşlarımızı ajanlaştırmaya çürümüş düzenlerinin bir parçası haline getirmeye çalışıyorlar. İç ortamımızda güvensizlik yaymak amacıyla tek tek kişileri hedef göstererek, "Onun şu kadar parası var, o çalışmak zorunda değil", "O şu restorana gidiyor, şu kadar para ödüyor" diyerek yoldaş ortamımızda itibarsızlık yaratmayı, iç güven ortamımızı zedelemeyi hedefliyor.

Ailelerimizi arayıp tehditlerle bizi haklı mücadelemizden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Eğer bu yöntemi tutturamıyorlarsa, "İçlerinde kal bize bilgi getir" teklifi sunuyorlar. İç güven ortamını zedeleyerek moral ve motivasyonu zayıflatmaya, buradan bir yarık açmaya çalışıyorlar. Bu, ajanlaştırma yönteminin en bilinen en alçak biçimleridir.

Ajanlaştırma yöntemlerinden bir diğeri ise devrimci gençlik mücadelesini yürüten başkaca örgütlerin öznelerini sosyalist gençlik safları içerisinde ajan faaliyeti yürütmeye ikna etmeye çalışmaktır. Burjuva bir yaşam, para vb. teklif ederek devrimci bireyi çürümüş, kokuşmuş düzenlerinin bir parçası haline getirmeyi amaçlıyorlar.

Bu çürümüş sistemlerini korumak için başvurdukları ajanlaştırma yöntemlerine karşı başta sosyalist gençlik olmak üzere devrimci gençlik hareketinin tutumu net olmalıdır. Devrimci olana sahip çıkmak, mücadele etmek hiç kuşkusuz bedeller ister.

Ölüm, işkence veya yakınlarının zarar göreceği korkusuyla düşmanla işbirliğini kabul etmek, ideolojik bakımdan çürümek, kopuşmak bir yana, burjuva yaşam anlayışı ve değerleriyle sıkı bağları olan bir kişiliğe işaret eder. Benimsediğini iddia ettiği ideallerle özdeşleşemediği anlamına gelir.

Burjuva yaşam değerlerinin, alışkanlıklarının ve ölçülerinin kuşatmasına karşı sistematik bir ideolojik mücadele yürütmek, bunu sosyalist gençliğin çeperine kadar genişletmek önümüzde durmaktadır. Aksi halde öncü gençlik kolektifin çeperinde birikecek ve öz yapısına etki edecek bu üstü örtük bataklık, düşmanın yaşam alanı olacaktır. Sosyalist değerlerin, sosyalist kültür ve ahlakın gençlik kitlesinin yaşamına nüfuz etmesi, "yeni insan" kimliğinin yükseltilmesi; burjuva ideolojik sızmaya, dolayısıyla ajanların ve ajanlaştırılanların gençlik içinde kendini gizleyebilmesine izin vermeyecek olan budur.

Sosyalist gençlik militanları devrim ve sosyalizm mücadelesine, ideolojisine ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir devrimci kişiliği inşa etmekle yükümlüdür. Bu çürümüş ajanlaştırma yöntemini devrim mücadelemiz karşısında korkularından titreyen kan emicilerin başvurdukları alçak bir saldırı olarak kavranmalı, iç ortamlarımızda yoldaşça güven inşasını her zaman olduğundan daha fazla örgütlemeli, inşa etmeliyiz. Sıkı bir örgütsel işleyiş ve denetim içerisinde bulunduğu kolektif örgüte açık devrimci özneler yaratmak konusunda her bir sosyalist gençlik militanı kendine görevler çıkarmalıdır.

* Atılım Gazetesi'nin 8 Ocak tarihli 460. sayı Özgür Gençlik köşesi.