29 Mart 2024 Cuma

Arif Çelebi yazdı: Koronavirüsten sonra-II: Tufan

Şimdi yeni bir durum var. Derinleşmesi beklenen büyük krizle birlikte bu kopuş hali yeni bir düzeye yükselecektir, yukarıda da belirtildiği gibi bunun kaçınılmaz sonucu isyan, kaos ve anarşi halinin de yeni bir düzeye yükselmesi, bir yandan artan siyasi gericilik, faşizm diğer yandan art arda patlayan isyanlar kapitalist dünyanın sıradan panoraması haline gelecektir.  

KAPİTALİZMİ BEKLEYEN SON
Covid-19 salgını sona erdiğinde, birçok ülkede kurumların başarısız olduğu düşünülecektir. Bu yargının nesnel olarak adil olup olmadığı önemsizdir. Gerçek şu ki, koronavirüsten sonra dünya asla aynı olmayacak."1 Bunlar kapitalist emperyalizmin başlıca yöneticilerinden ve sözcülerinden biri olan H. Kissenger'ın sözleri, Belli ki burjuvazi korku içinde.

Kissenger'ın başlıca üç önerisi var: uluslararası işbirliği, ikincisi, meydana gelecek olan ekonomik krize en fazla maruz kalacak ülkelerin kendi başına bırakılmaması, üçüncüsü "liberal dünya düzeni ilkelerini korumak".

Kissinger emperyalist küreselleşmeden vazgeçilemeyeceğini söylemiş oluyor. Sermayenin başka yolu da yok zaten. Peki bunlar çözüm olabilir mi? Kissinger 40-50 yıl önce ezberlediklerini tekrar ediyor.

Bazı bakımlardan doğru söylüyor, hiçbir ülke ABD bile koronavirüs salgınına karşı olduğu gibi hiçbir soruna tek başına çözüm bulamaz, uluslararası etkin işbölümü gerekir.

Sermaye üretimine dayalı bir dünyada işbirliği ya da işbölümü işler iyi gittiği müddetçe vardır, işlerin iyi gitmediği kriz yıllarında ise paranın yerini silahlar alır, silahların ille de patlaması gerekmez ama parayla yapılamayan silahla yapılmak istenir. Kapitalizm için işler iyi gitmiyordu. Koronavirüsle birlikte her şey daha da berbat hale geliyor. IMF, bu yıl ABD'nin yüzde 5,9 ve Euro Bölgesi'nin yüzde 7,5 daralacağını öngörüyor. Çin'in büyümesinin yüzde 1,2'ye düşeceğini tahmin ediyor. Bu büyük bir yıkım demek. Bu koşullar altında dünya tekelleri ve emperyalist devletler arasındaki rekabet kızışacak ve belki de silahlar patlayacak. Bu emperyalist küreselleşmenin sonu demek değil aksine onun bir gereği.  

En büyük daralma ABD ve AB gibi mali oligarşinin merkez ülkelerinde görülecek, 2008'de olduğu gibi Çin'in büyümesi de onları kurtarmaya yetmeyecek. Bu koşullar altında Kissinger'in önerdiği gibi ekonomik daralmaya maruz kalan yoksul ülkelere kim yardım edecek? Kendi ekonomisi bu kadar daralan bir emperyalist ülke kime el uzatacak, kimi ayakta tutacak? Dolayısıyla ikinci paylaşım savaşından sonra olduğu gibi Almanya'dan Japonya'ya, Türkiye'den Yunanistan'a aktarılacak bir ABD sermayesinden de söz edilemez. Aksine her ülke kendi derdine düşecektir. Yardım bir kenara "altta kalanın canı çıksın" burjuva felsefesine uygun olarak kriz içindeki her ülke yükü kendisinden daha güçsüz olana yıkmaya gayret edecektir.

"Liberal dünya düzeni"nin ilkeleri nasıl korunacak? Eğer söz konusu olan ekonomiye dairse kriz sırasında her sermayenin ve devletin diğerinin altını oymaya girişeceği açık. Mesela "sıcak sermaye" kriz koşullarında mali-ekonomik sömürgelerde kalmak yerine daha az karlı da olsa güvenli limanlara dönecektir. Emperyalist devletler başka ülkeler üzerindeki boyunduruğu sıkılaştıracak, kendi ülkesindeki sermayeyi denetim altında tutmak isteyecektir. Kuşkusuz bunlar geçici önlemlerdir. İşler görece yeniden iyiye gitmeye başladığında "liberal dünya düzeni" yani serbest sömürü ve yağma düzeni yeniden yürürlüğe girecektir.

Eğer söz konusu edilen siyasi düzense orada biraz duralım.

Ekonomik kriz bu denli derinleşecekse bununla beraber burjuva siyasi gericiliğin gemi azıya alacağı açık. Sermayenin politik temsilcileri krizin yükünü halka yıkmak için daha sert önlemlere başvuracaklardır. OHAL'ler, sokağa çıkma yasakları, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ya da ortadan kaldırılması, grev hakkının gasp edilmesi ve daha başkaları en "liberal" ülkede dahi sıradan olaylar haline gelecektir.

Koronavirüs salgınından önce dünya ezilenlerin ayaklanmaları ile sarsılıyordu. İşsizlik, yoksulluk ve sefalete, cinsel şiddet ve sömürüye, sermayenin doğayı talan etmesine karşı yüz milyonlarca insan baş kaldırmıştı. Dünya emekçiler için, kadınlar için, doğa için kötüydü, koronavirüs salgını ile şiddetlenen ekonomik krizle birlikte daha da kötü hale gelecektir. Dünyanın dört bir yanında ezilenler buna eskisinden de sert ve yığınsal ayaklanmalarla karşılık verecektir.

KOPUŞUN YÖNÜ
Devletler şirketleri kurtarmak için milyarlarca dolar ayırıyor ve görünüşe bakılırsa daha da ayıracak. Bütün kriz dönemlerinin tipik kapitalist devlet politikasıdır bu, karlar özeldir ama zarar toplumsaldır, yük emekçilerin sırtına bindirilmelidir. Şirketler ayakta kalmalıdır çünkü onlar çökerse sistem yıkılır oysa halkın bir bölümünün çökmesi ile kıyamet kopmaz. Sermaye üretimine dayalı toplumsal ilişkilerin gereğidir bu: her şey sermaye için, her şey sermayeye tabi.

2008 dünya ekonomik kriziyle açığa çıktı ki bir yanda kronik aşırı sermaye diğer yanda kronik aşırı işsizlik dağları birikmektedir. Bu sermaye ile emeğin birbirini var eden bir ilişki olarak birbirinden koptuğu ve birbirlerinin varlık nedeni olmaktan çıktıklarının belirli bir düzeyde göstergesiydi. Yalnızca sermaye değil emekgücü de varoluşsal bir kriz yaşamaktaydı. Dünyayı saran isyan, kaos ve anarşi bu varoluşsal krizin politik tezahürüydü.

Kapitalizm 2008'de girdiği krizden çıkamadı. Koronavirüs salgını ile birlikte uygulanan "tecrit" krizi yeni bir dip dalgasına sürükledi. Devletler 2008'de ne yaptıysa aynısını yapıyor, tekellere milyarlar akıtıyor ve merkez bankaları durmadan para basıyor. Yani büyük tekellerin iflasları yine göze alınamıyor. Yine bir kısım tekellerin değersizleşmiş kağıtları satın alınarak bu tekellerin piyasa değeri bir ölçüde korunmaya çalışılıyor. Bu politikanın test edilmiş bir tek sonucu olur, ekonomik kriz aşılamaz, en iyi ihtimalle daralma bir müddet sonra yerini durgunluğa bırakır, yani kapitalist ekonomi sürünmeye devam eder; tekelleşme düzeyi daha da yükselir, kronik sermaye fazlası ve kronik işsizlik daha da büyür, sınıflar arası eşitsizlik daha da derinleşir, bir başka deyişle emekle sermaye, devletle halk arasındaki çelişmeler çok daha keskinleşir.

Şimdi yeni bir durum var. Derinleşmesi beklenen büyük krizle birlikte bu kopuş hali yeni bir düzeye yükselecektir, yukarıda da belirtildiği gibi bunun kaçınılmaz sonucu isyan, kaos ve anarşi halinin de yeni bir düzeye yükselmesi, bir yandan artan siyasi gericilik, faşizm diğer yandan art arda patlayan isyanlar kapitalist dünyanın sıradan panoraması haline gelecektir.

Olayların gidişatı bu kadar açıkken koronavirüs salgını ile ilgili ilerici devrimci partilerin ezilenleri düzene yapıştırıcı değil kopuşu hızlandırıcı politikalar izlemesi gerekir.

"Evde kal" çağrıları yerini "isyan et" almalıdır. İşçilerin yoksulların virüsten korunmasının biricik yolu kapitalizme savaş açmaktır aksi taktirde derinleşen kriz şartlarında koronavirüsten çok daha rezil ve aşağılık koşullar yoksulları felakete sürükleyecektir.

Bütün devrimcilerin aklındaki tek fikir burjuva iktidarların yıkılması olmalıdır. Bütün yollar, her türlü güncel taktik buna bağlanmalıdır. Bu iktidarın bir kerelik bir hamleyle alınacağı anlamına gelmez. Örneğin Meksika'da, Brezilya'da, İtalya'da mafya, bu kriz günlerinde yerel hegemonya alanları yaratmaktadır. Devrimciler bundan çok daha iyisini yapabilir. Burjuva devletler ne kadar önlem alırlarsa alsınlar ekonomik kriz derinleştikçe öncelikle burjuvazinin ideolojik hegemonyası ve onunla birlikte politik hegemonyası hiç olmadığı kadar derin bir sarsıntı yaşayacaktır, fabrikalarda sermayedarlarla işçiler, yoksul mahallerde devletle halk güçleri, okullarda ilerici öğrencilerle faşistler arasında hegemonya mücadelesi için koşullar hiç olmadığı kadar olgunlaşacaktır. "İçerik aynı olmasına rağmen her ülkede süreç farklıdır. İçerik, yönetici sınıfın geniş kitlelerin rızasını talep ettiği veya zorla çıkardığı bazı büyük siyasi teşebbüslerde başarısız olmasından dolayı ortaya çıkan hegemonya krizidir…" sözü edilen bu "otorite krizi tam olarak hegemonya krizi veya devletin genel krizdir."2 Birleşik devrimci demokratik önderliklerle ezilenlerin burjuvaziden ve onun devletinden kopuşuna bir yön kazandırmak her zamankinden çok daha fazla mümkün hale gelecektir.

DİPNOTLAR:
1) www.nerinaazad.org/tr/news/life/politics/henry-kissenger-koronavirus-pandemisi-dunya-duzenini-ebediyen-degistirecek
2)Gramsci, Selections From Teh Prison Notebooks,  Certain Aspects of the Structure of Political Parties in Periods of Organic Crises, London 1971

Koronavirüsten sonra-I: Ne Değişecek?
http://etha15.com/haberdetay/arif-celebi-yazdi-koronavirusten-sonra-i-ne-degisecek-117456